Sessiz sokakların çığlığını duyar gibiyim…
Mazlumun masum bedenine ve hayallerine uzanan kanlı ellere rağmen.
Bu sessiz feryatlara sadece duygu damarları çatlamış mahlûkattan bir mahlûk kayıtsız kalır ancak…
Sana yapılan bunca zulmün hesabı sorulacak elbet…
Zalimden de, zalimin karşısında el pençe duran bizden de…
Çocuğunu kaybeden bir annenin arayışı içindeyim
Duadan başka ne yapabilirim diye geçiriyorum hissimden
Gerçi külfetini bilmek alıkoyuyor nefsimi bu cihattan ne yazık ki…!
Ey Kudüs! İslam’ın nazlı gelini
Mekke’nin karanlık semasından yükselip gelen nebinin ayak izi, mukaddes toprak…
Mahzunsun… Masumsun… Ma’lumsun…
Sana karşı Bir sevgi seli oluşuyor içim de her ân…
Andıkça demiyorum bilakis her daim ânımdasın hatıramdasın nazlı gelinim kır çiçeğim…
Bir seni sevdim bir de nebiler nebisi Muhammed’i ﷺ…
Filistin’in karanlık ve öksüz sokaklarında yetişen Nursun…
İzlerini taşıyorsun risaletin 1400 yıla inat
Toprağını mukaddes kılan elçilerin ayak izlerine can feda…
Bedelini kanımızla ödemeye çalıştığımız kutsal maneviyatımız…
Ümmetin yükünü sırtlanmış küçük bir evlat misalisin…
Şehitler şahit kanlı toprağına, toprağın sulanıyor rengârenk demler ile…
Filistin’in öksüz ve yetim evlatları ana oluyor sana sen de onlara baba…
Gökyüzünün titrek bakışları dolu dolu gözlerini çevirmiş sana
Boşaldı boşalacak sel yağmuru Kuruyan göz pınarlarından
Sahilde kumsala vuran umudum
Penceremin pervazındaki ayazım
Kapı eşiğinde oturan benliğim
Sessiz çığlıklar ardında haykırışlarla bekliyor kırık bir tebessüm ile…
Sığ binaların ümitli kıvrımları
Tozlu rafımdaki anılarım
Kaldırım taşının buruşmuş çehresi bekliyor seni…
Bir küheylandır nefesim seni anınca
Sükûtum sinen de bir hiç Ey Kudüs’üm
Başımı yastığa koyduğumda ki düş’üm
Düştüğüm de beni kaldıranı da düşün
Mum ışığındaki titrek ışığım
Ihlamur çiçeğim…
Kır çiçeğim…
Nazlı gelinim…
Aksam’ın en aksası, yanımın yanı…
Ümmetin davası…
Zaferin habercisi Selahaddin torunlarının yetiştiği mamur şehir…

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?