Fatıma Hanım çok mutlu idi. Ciğerparesi oğlu Ahmet’in düğün telaşında Ahmet ile koşturup duruyordu… Ne kadar mutluluk verici bir hazırlık olsa da bir kadar da zahmetliydi. Zira biliyordu ki zahmet çekilmeden rahmete ermek mümkün değildi. Modern asırda insanların ve özellikle gençlerin en çok unuttukları gerçeğin bu olduğunu düşünüp duruyordu zaman zaman fırsat bulup da dinlenirken… Hâlbuki Rabbimiz, kitabımızda “Boş durma, bir işi bitirdiğinde hemen bir başka işe koyul ve yorul; her işinde ise Rabbine yönel, O’nu asla unutma” buyurmuyor muydu diye sık sık hatırlıyor ve çevresine de bu hakikati hatırlatmaya çalışıyordu her fırsatta…
Nihayet düğün günü iyice yaklaştı.
Sırada düğün ritüellerinden biri olan kına merasimi vardı.
Her şeyinde aşırıya kaçmayıp İslami kurallara, dengeli ve itidalli olmaya büyük bir titizlikle uymaya çalışan Fatıma Hanım kına ritüelinin de gereğini yerine getirmek için tüm hazırlıkları yapmıştı…
Kendince büyük bir başarı ile işi buraya kadar getirmenin sevincini yaşıyor, kendini içten içe tebrik edip “Maşallah sana Fatıma! İyi iş çıkardın, becerdin bu işi!” diyordu kendi kendine… İşlerin yolunda gitmesi, büyük bir aksilik çıkmaması onu çok sevindiriyor, şükrünü arttırıyordu…
Tâ ki gençler kına eğlencesi sırasında Fatıma Hanım’ı çileden çıkarana kadar…
“Kaynana kaynana” diye başlayıp ağza alınmayacak çirkin sözleri içeren bir türküyü çalıp oynayan gençler Fatıma Hanım’ı çok kızdırmıştı. Başkalarının kınalarında da şahit olup bir türlü içine sindiremediği, asla ahlaki bulmadığı bu tür türkülere “dur!” demenin tam da zamanıydı.
Gençler, güya diğer kaynanalar gibi şarkıyı sineye çekip sesini çıkarmayacağını sanmışlardı.
Oysa Fatıma Hanım bu kadar fedakârlıktan, oğlu ve gelini için gösterdiği onca çaba ve yorgunluktan sonra hiçbir annenin bu sözleri hak etmediğini düşünüp oradaki gençlere derhal bir ders vermesi gerektiğini anladı.
Yanında oturan yengesini tembihleyip “Yasemin Yenge, ben bu şarkıya alınıp küsmüş gibi yapıp kınayı terk edeceğim; sen buradakilere dersin ki ‘Kayınvalide çok alındı ve kızıp gitti.” Bu sözün ardından Fatıma Hanım derhal salonu terk etti ve dışları çıktı.
Diğer odaya giden Fatıma Hanım iyi bir oyuncu edasıyla hiç bozuntuya vermeden gençlere güzel bir ders vermek istiyordu…
Kayınvalidenin çalınan türkünün sözlerinden çok incindiğini ve çıkıp gittiğini söyleyen Yasemin Hanım’ın sözlerinin ardından, gençler hemen müziği kapatıp onun peşine düştüler… Fatıma Hanım’ı bulup gönlünü almaya çalıştı ve özür dilediler…
Gelin hanım duruma üzülüp arkadaşlarının nahoş davranışından dolayı çok mahcup olduğunu ifade etti ve özür dileyip kayınvalidesinin elini öptü…
Fatıma Hanım ayağa kalkıp “Böyle çirkin bir türküyü, bu incitici sözleri hiç bir anne hak etmiyor, size bir ders vermek istedim ki burada bulunan ve bulunmayan gençler duyup bir daha böyle bir davranışta bulunmasınlar. Şu ana kadar oğlumun yuvasını kurmak, sevenleri kavuşturmak için çabalayıp durdum, böyle çirkin sözleri olan bu şarkıyı bana atfen çalıp oynamanız hoş mu? Hangi oğlan annesi bundan hoşlanır ki?” diyerek gençlere güzel bir ders verdi…
Gençler mahcup olup özür dilediler ve hatalarını anladılar…
Fatıma Hanım da bu olayı vesile ederek cahili bir âdete darbe vurduğu, bir yanlışa dur diyebildiği için huzur duydu ve Rabbine şükretti… Zira bilinçli bir Müslümanın, her zaman ve zeminde yanlışlarla mücadele etmek ve doğruları savunmakla mükellef olduğunu özümsemişti.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?