Allah, dünyayı imar edip oraya halife olsun diye insanı yarattı. Fakat kulları dünyaya geliş amaçlarını unutup dünyaya daldılar ve burada türlü türlü zulümler işlediler. Kan akıttılar, isyan edip ilahlık iddiasında bulundular.

Paylaşamadıkları dünyanın tadını çıkarmadan her birine ölüm geldi çattı. Fakat nasıl bir zihniyet ki zulüm tahtı her daim devir teslimle saltanatını sürmeye devam etti.
Şu kısacık ömrü olan fani dünyada savaşlar, esaret, ben merkezli saltanatlar, fakirlik, kimsesizlik ve dahi aklınıza ne gelirse hepsinin topluca yaşandığı bir imtihan döngüsü içindeyiz. Gelin biz bu döngü içinde mülteci sorununu ve kayıp çocukların akıbetini konuşalım.

Dünyada yaşanan savaşlar, aşırı yokluk, siyasi kargaşalar, ekonomik krizler, milli ve dini, dil ve ırk problemleri, insanları başka yerlere göç etmeye zorladı. Karadan ve denizden başlatılan göç hareketleri hiç de kolay olacak gibi değildi. Ülkesini terk edip canını kurtarmak isteyen veya daha müreffeh bir hayat yaşamak için topraklarını terk eden ailelerin çoğu darmadağın oldu. Kimileri ise bu göçü canı ile ödedi.
Başkalarının dayatmaları yüzünden başka ülkelere akın eden insanların çoğu mağdur oldu, umduğunu bulamadı.
Resmi verilere göre dünyada her gün 37 bin kişi evini terk etmek zorunda kalıyor. BMMYK raporuna göre 2018’de evlerini terk eden mülteci sayısı 70,8 milyona ulaştı. Bu korkunç rakamın yarısını ise çocuklar oluşturuyor.
Fakat bundan daha korkunç bir gerçek var ki o da en fazla mağdur olanların yine çocuklar olması. 2018-2020 yılları arasında 18 bin 292 çocuk kayboldu. Bu çocukların nerde olduğu, yaşayıp yaşamadığı da ayrı bir muamma. Öte yandan Avrupa’da kaybolan çocuk sayısı ise bundan daha fazla. Peki, bu çocuklara ne oldu?
Organ mafyası, kaçakçılık, fuhuş çeteleri tarafından kaçırılan çocuklar bu göçün en acı resmi. Fakat insan denen yaratık bazen öyle canileşiyor ki bunun dahi ötesine geçebiliyor! Son zamanlarda duyduğumuz adrenochrome iksiri ise bu anlattıklarımdan da daha korkunç! Çocuk kanından elde edildiği söylenen ve adrenalin yüklü bu kimyasal bileşim hakkında yürütülen fikir ve tartışmalar kaybolan mülteci çocukların akıbeti hakkında bizi bir kez daha düşündürüyor.
Korku duygusunun çocuklarda daha yüksek olduğu hepimizin malumu. Korku ve heyecan durumunda insan vücudunda bir hormon salgılanır. Vücut bu hormonu korku ve heyecan sırasında gerçekleşen adrenalin patlaması ile salgılıyor.
En ilginç yanı ise bu hormonunun insan vücudu için yararlı olduğu düşüncesidir. Buradan yola çıkarak dünya zenginleri ve elitleri adrenochrome adında bir iksir ürettiler. Bu iksirin 0-9 yaş arası çocuk kanından ve beyninden elde edildiği iddiaları, kayıp mülteci çocukların akıbeti hakkında bizleri şüphelendirmeye yetiyor. Bununla da bitmedi tabi. Daha da korkunç olanı ise bu çocukların adrenalin duygularının yükselmesi ve istenilen kan değerine ulaşması için çocuklara işkence etmek ve ölüm korkusu yaşatarak bu hormonu salgılamaya hazırlamak olduğu iddialarıdır. Yani çocuktan istedikleri şeyi çocuğu öldürerek değil ona işkence ederek boynundan canlı canlı alıyorlar. Sıvının alınmasından sonra ise gün içinde çocuğun ölümü gerçekleşiyor.
Bu iksir şu an piyasada ve 25 mg’ı 50 dolara satılıyor. Yüzde 98 saf adrenochromenin 25 mg. fiyatı ise 129 dolar.
Bu mide bulandıran ve kalbimizi sızlatan durumun yalan olduğunu var sayalım. Peki, zenginlerin kendi aralarında ölümsüzlük iksiri ismini koydukları bu iksiri kullanırken ne kadar genç kaldıklarına ne demeli? Düzenli kullanıldığında iç organlardaki hastalıkları da düzelten bu iksirin insan vücudunu genç, diri ve canlı tuttuğu da gözlemlenmiştir. Ürünü kullanan Bush, Barak Obama, Hillary Clinton, Lady Gaga ve daha birçok ünlünün yaşlarına rağmen nasıl bu kadar genç kaldıkları da söylenenlerin doğruluğunu ispatlıyor gibi.
Aslında insanın genç kalmak için başvurduğu bu ve buna benzer yöntemler yeni değil. 17. Yüzyılda yaşamış soylu bir aileden gelen Elizabeth Bathory’nin yani namı diğer Kanlı Kontes’in bu sapık ve korkunç iddianın başını çektiğine inanılıyor. Hep genç kalmak ve hiç ölmemek için insan kanı içen, kan banyoları yapıp insan eti yiyen sözde soylu (!) bir insandan bahsediyoruz ki nihayet öldüğünde genç ve güzel yüzünün ardında çirkinliğinin ortaya çıktığı ise kaynaklarda geçmekte.
Amerika’nın en ünlü oyuncularından biri olan ve elli beş yaşında olmasına rağmen genç ve güzel görünen Sandra Bullock’a katıldığı bir televizyon programında nasıl bu kadar genç ve güzel görüldüğü sorulunca yüzüne çocuk derisi enjekte ettiğini söyler. Program sunucusu ise bu derilerin sünnet olan Koreli çocukların derileri olduğunu söylese de bu açıklama gündeme bomba gibi düşer. Bullock’un bahsettiği şeyin sadece çocuk derisinden değil mülteci çocukların organları ve derisinden elde edildiği öne sürülüyor.
Bütün bunların yanında bir de 2020’de ortaya çıkan bir Wayfir olayı gündeme geldi. İddialara göre ABD’de kurulan bu şirket, kayıp çocukların isimlerini eşyalar üzerinde kullanarak bu eşyaları on bin dolara satar. Bu çok anormal olan fiyatlar insanların dikkatini çekip zihinlerini karıştırırken bu fahiş fiyatlı eşyalara alıcı da çıkınca yetkililer olaya el atar. Herkesin zihninde tek bir düşünce vardır. Eşya üzerinden çocuk satıcılığı… Bu şekilde suçlanmaya başlanan Wayfir, iddiaları yalanlayıp fiyatların çok makul olduğunu dile getirir. Bu suçlamalar içinde Türkiye’nin en çok kullanılan alışveriş sitesi Trendyol da yer alıyordu. Trendyol yetkilileri, suçlamalar karşısında bu absürd fiyatların veri girişlerindeki hatalardan kaynaklı bir sorun olduğunu açıklasa da akıllarda birçok soru işareti kaldı.
Hadi buna da yalan diyelim; Pizzagate olayına ne demeli peki?
Pizzagate skandalının tam ortasında kayıp çocukların vakaları ve akıbetleri tartışılıyor. Bir pizza üzerinden binlerce çocuk satılığa çıkarılıyor ve bu çocukların çoğu taciz ve istismara uğrarken kimisi de sapkın parti ve eğlencelerde kurban olarak kullanılıyor. İşte bu sapık partilere çocuk pazarlayan pizzacının mailinde de pizza siparişleri mevcut. Bir pizza fiyatının binlerce dolar olması sizce çok normal bir şey mi?
Hadi buna da olabilir (!) varsayımını ekleyelim.
Peki, yılda en az on bin çocuğun kaybolmasına nasıl bir cevap verelim? Organ mafyası, fuhuş çetesi, dilencilik şebekeleri, çocuk katilleri, ölümsüzlük veya gençlik iksiri peşine düşüp bu uğurda milyarlar harcayan, gözü dünyadan başka bir şey görmeyen ve nefsinin tüm arzu ve isteklerini son haddine kadar doyuma ulaştırmak için içindeki merhamet duygularını öldüren insanlıktan çıkmış bu kişiler neyle besleniyor? İnsan kanı içmekten ve etini yemekten zevk alan bir dünyada yaşıyoruz maalesef.
Dünyayı Allah yarattı fakat ey dünya! Kusura bakma ama sana yakışan en güzel şey kıyamet olacak. İçindeki bazı mahlûklar yüzünden…
Vesselam…

Kaynakça
1) Adrenochrome 2) Onedio 3) Yenişafak 4) Akit 5) Vatan.com 6) Euronews

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?