Bismillah…
Hamd ü senâ âlemlerin rabbi olan Allah’a (c.c) aittir. O’na hamd eder, O’nu tesbih ederiz. “Allahım! Öfkenden rızana; cezandan affına sığınırım. Senden yine sana sığınırım. Senin övgülerini saymakla bitiremem. Sen kendini nasıl övdüysen öylesin.”
Allah’ın salât ve selamı insanlara iyiliği öğreten, onlara hidayeti gösteren, insanlığı küfrün ve sapıklığın karanlığından, darlığından ve bunalımından hidayet nuruna, iman aydınlığına ve iki dünya mutluluğuna çıkaran, şükreden kul ve vazifesini hakkı ile yerine getiren elçi Hz. Muhammed’in (sav), ailesinin, sahabesinin ve onun izinden gidenlerin üzerine olsun. Âmin…
Yorgun gezegenimiz ciddi bir salgınla karşı karşıya, aslında ilk defa da salgın bir hastalığa maruz kalmıyor. Sadece 1918’deki salgında –İspanyol Gribi- yaklaşık 50 milyon insan öldü. Bu tarihten hemen önce insanlık I. Dünya Savaşı’ndan çıkmış ve bu savaşta 9 milyon kişi ölmüştü. Denilebilir ki, tarihte salgınlar savaşlardan daha fazla insan ölümüne sebep olmuştur. Hatta nice medeniyetler salgın hastalıklar sonucunda tarih sahnesinden silinmiş ve nice güçlü ordular rakibini kale veya yurtlarında kıstırmış ve tam savaşı kazanmak üzere iken içlerinde baş gösteren salgın bir hastalığa yenilmiş, ekin gibi oluvermişti.
Korona virüs ailesinin bir üyesi olan ve Kovid-19 olarak adlandırılan bu virüsün yol açtığı salgın Çin’de başladı. Küreselleşen dünyada bu tarz salgınların kontrolü ve sınırlandırılması elbette o kadar kolay değil. Covid-19 Çin’den Avrupa’ya, Amerika’ya ve diğer kıtalara sıçradı ve şu anda hastalıklara ve ölümlere yol açarak ülkemizi ve yaklaşık 160 ülkeyi ciddi bir şekilde tehdit ediyor. Bu makalenin yazıldığı tarihte (24.03.2020) dünya genelinde 416.000 küsur kişinin hastalanmasına ve 18.600 kişinin ölümüne (Sadece İtalya’da bir günde 793 kişi bu hastalıktan öldü.) sebep oldu. Mevcut salgın, ciddi maddi hasarlara, iş kayıplarına, psikolojik bunalımlara yol açıyor ve bu salgının dünya dengelerinde ciddi değişimlere yol açacağı bekleniyor.
Müslümanlar olarak içinde bulunduğumuz hali, şartları ve durumları iyi tahlil etmeliyiz. Komplo teorilerinden ve aşağılık kompleksinden uzaklaşarak, mevcut durumu kendimiz ve ümmetimiz için nasıl yararlı hale getirebileceğimiz üzerinde kafa yormalıyız. Her halükârda kazançlı ve hayırlı olmak için çaba sarf etmeliyiz. Şuurlu mümin, hangi durumla karşılaşırsa karşılaşsın onu kendisi hakkında hayra çevirmeyi başarabilen insandır. İmanı hayatını aydınlatan ve böylece iman nuru ile yürüyen bir mümin için ziyan, başarısızlık ve kaybetmek söz konusu değildir. Önderimiz Muhammed (sav) ne güzel buyurmuştur: “Müminin işine hayret edilir. Onun her işi kendisi hakkında hayırlıdır. Eğer kendisini mutlu edecek bir şeyle karşılaşırsa buna şükreder ve bu durum kendisi için hayırlı olur. Eğer bir sıkıntı ile karşılaşırsa buna sabreder ve bu durum kendisi hakkında hayırlı olur. Bu durum, mümin dışında başka bir kimse için söz konusu olmaz.“1 Hadisten de anlıyoruz ki, güçlü iman varken her hal güzel, o yok iken nimet bile azaba dönüşebilir! Çünkü iman nuru ile hareket etmeyen kişi için maddi nimetler gurura, haddi aşmaya, kibirlenmeye ve gaflete yol açabileceği gibi musibet ve yokluk ile imtihan da inkâra, umutsuzluğa ve isyana sebep olabilir.
Evet, bugün çoğu kişi evinde kalmak zorunda kalmış olabilir. Çoğu kişi de işini kaybetmiş olabilir. Okullar tatil edildi, camilerde cemaatle namaz kılınmıyor, Cuma namazı eda edilemiyor, Kâbe tavaf edilemiyor, umreler askıya alınmış, belki bu sene hac ibadeti bile yapılamayabilir. Kim bilir belki de Ramazan ayında teravihlerimiz, mukabelelerimiz de olmayacak. Hatta ülkemizde ilave tedbir olarak berber dükkânları kapatıldı, 65 yaş ve üstü kişiler için sokağa çıkma yasağı ilan edildi ve hareket kısıtlılığını sağlayan nice tedbirler alındı. Belki bir sonraki tedbir olarak sokağa çıkma yasağı ilan edilebilir. Gelebilecek yeni tedbirler kapsamında şartlar daha da zorlaşalabilir. 5-6 ay önce birisi böyle bir durumun yaşanacağını iddia etseydi biz kendisini hayalperest veya komplocu olarak nitelendirirdik.
Tüm bu tedbirler zamanımızın çoğunu evde ve aile fertlerimizle beraber geçirmemize vesile olacak. Ailece beraber olacağımız bu günlerde neler yapabiliriz? Evimizde geçirdiğimiz bu günleri hakkımızda hayra dönüştürebilir miyiz? Bu hususta bir bilinç oluşturmaya ihtiyacımız var. Bu kapsamda aşağıdaki değerlendirme ve önerileri dikkatinize sunmak istiyorum.
Neler yapmalıyız?
- Tedbirlere, kurallara harfiyen uyalım. Yapılacak şey çok basit: Kişisel tedbirleri ve önlemleri en üst seviyeye çıkarmak gerekiyor. Özellikle Sağlık Bakanlığı’nın belirttiği tedbirleri uygulayalım.
Bu tedbirlere uymadığımız takdirde hem kendimize zulmedeceğimizi hem de diğer insanların sağlığını tehlikeye attığımızdan dolayı kul hakkına gireceğimizi bilelim. “Müslüman diğer Müslümanların elinden ve dilinden güvende olduğu kimsedir.“2 “Zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek yoktur.“3
Tedbirlere uymamız yetmiyor, gerektiğinde yetkililere yardımcı olmalıyız. Şehit İmam Hasan el-Benna bu hususta bizlere güzel bir örneklik sergilemiş. 1947’de Mısır’da kolera salgını baş gösterdiğinde dönemin sağlık bakanına bir mektup göndererek önerilerde bulunmuş ve ihtiyaç halinde Müslüman Kardeşler Hareketi’ne ait 1500 şubenin ve 40.000 izcinin bakanlığın emrine verilebileceğini ifade etmiştir.4
- Yetkili olmayan kişilerin delile dayanmayan paylaşım ve önerilerine itibar etmeyelim. Bilgi kirliliğine sebep olmamak için bunları paylaşmayalım.
- En mütebessim çehre ile insanlara gülümseyelim. Özellikle böyle dönemlerde insanların bir tebessüme, bir latifeye, bir can yoldaşlığına ihtiyacı var. Tebessümün sadaka olduğunu unutmayalım.
- Selamı çoğaltalım. Arkadaşlarımıza, dostlarımıza, akrabalarımıza mesaj atmak yerine onları arayalım. Telefon ahizesine sesimizi, coşkumuzu, şükrümüzü koyarak arayalım.
- İstiflemek yerine ikram edelim. İşini kaybedenlerin olduğunu, o gün dışarı çıkmadığı ve çalışmadığı için günlük ihtiyaçlarını karşılayamayanların olduğunu unutmayalım.
- Evimizin ve ailemizin önemini kavrayalım. Birçoğumuz iş, eğlence vb. sebeplerle ailemizi ve evimizi ihmal eder hale gelmiştik. Kimi zaman sosyal hayat kimi zaman sosyal medya bizi aile fertlerimizden koparmıştı. Bu günlerde aile fertlerimizle aramızdaki ilişkileri geliştirelim. Birbirimizi duyarak, dinleyerek ve birbirimizle konuşarak sağlam bir aile altyapısını oluşturalım. Aile fertleri ile istişare ederek kişisel ve ortak programlar yapalım. İhmal ettiğimiz kitaplarla tanışalım, kitap tahlilleri ile zamanımızı bereketlendirelim.
- Temizliğin ve sağlığın kıymetini bilelim. Dinimizle bu hususta ne kadar iftihar etsek azdır. Biz, “Temizlik imanın yarısıdır.”5 diyen ve sağlığı, insanların çoğunluğunun değerini bilmediği iki nimetten biri olarak zikretmiş bir elçinin ümmetiyiz. Allah Resulü (sav) elbiseleri kirli birisini görmüş ve şöyle buyurmuştur: “Bu kişi, elbiselerini yıkacağı su bulamıyor mu?”6 Yemekten önce ve sonra ellerin yıkanması Allah Resulünün (sav) bilinen bir sünnetidir. Bizim ilmihal ve fıkıh kitaplarımız namaz ve oruçtan önce ‘taharet / temizlik’ konusunu işlemektedirler. Bu hastalıktan korunmada bize düşen; ellerimizi sık sık sabunla yıkamak ve onları ağız ve yüz çevresinden imkân ölçüsünde uzak tutmaktır. Bu ve benzeri bulaşıcı hastalık dönemlerinde tokalaşmayalım. Bey’at etmek üzere Allah Resulünün (sav) huzuruna gelen Sakif heyetinde cüzamlı birisi vardı. Tokalaşmak üzere elini Allah Resulüne (sav) uzattı. Allah Resulü (sav) senin bey’atın tamamdır, sen dönebilirsin, dedi ve kendisi ile tokalaşmadı.7
- Dinimizin sağlığı korumak ve hastalıkların bulaşmasını önlemek için önerdiği tedbirleri öğrenelim. Bunu öğrendiğimizde İslam’ın, insanlığın bu konularda bir şeyler bilmediği dönemlerde bile köklü ve sağlam esaslar belirlediğini göreceğiz. Örnek olarak birkaç hadisi şerifi okuyalım. “Tedavi olun. Allah ne kadar hastalık indirmişse (inzal) onların şifasını da indirmiştir (yaratmış). Ölüm ve ihtiyarlık hariç.”8 “Cüzzamlıdan, aslandan kaçar gibi kaçınız.”9 “Sakın hasta deveyi sağlam devenin yanına uğratmayın.”10 “… Bir yerde taun zuhur eder de orada bulunan bir mümin, sabrederek, ecrini Allahtan umarak, bu taunun yalnız Allah’ın takdir ettiği kimseye isabet edeceği bilinciyle bulunduğu şehirde kalırsa, muhakkak Allah onu şehidin ecrinin misliyle mükâfatlandırır.“11 Bu son hadisi şerif üzere tefekkür ettiğimizde Allah Resulünün (sav) 1400 sene önce bulaşıcı hastalıklara dikkat çektiği ve böylesi durumlarda yapılması gerekenin neler olduğunu açıkladığını göreceğiz. Burada bulaşıcı hastalıkta karantina tedbiri, işi hafife almayarak tedbirlere sarılmak, panik yapmamak, sabırlı davranmak ve yüce Allah’ın (cc) takdirine rıza göstererek sevap ummak vardır. Çağımızda da psikolojik ve fiziksel tedbirler olarak bunlar öneriliyor. Panik yapmayın, tedbirlere uyun! Bu konuda başta Hz. Ömer (r.a) olmak üzere Müslüman öncülerin yaklaşımı takdire şayandır.
- Evde farz namazları cemaatle eda edelim, ibadetlerimizi artıralım ve duaya sarılalım. Bazı âlimlerimiz farz namazları cemaatle kılmayı vacip/farz olarak görmüşlerdir. Camide cemaatle namaz kılma nimetinden mahrum kalmamız/bırakılmamız bizi tefekküre sevk etmelidir! “Şükredilen nimet arttırılır, şükredilmeyen nimet elden alınır” düsturunu hatırlayarak derin bir tefekküre dalmalıyız. Camiler açıkken kaç saf doluyordu? Ezan okurken kaç defa camiyi es geçtik? Ümmet olarak hangi suçları işledik ki Rabbimiz bizleri sadece virüsle cezalandırmakla kalmadı, kapısından ve dergâhından dahi bizleri kovdu. Biz hangi suçları işledik ki, Rabbimiz bizi Kâbe-i Muazzama’ya kabul buyurmuyor! İşte şimdi bütün bunları yeniden düşünme vaktidir. Bu nimetleri yeniden elde etmek için Rabbimize dua edelim. Camide cemaatle namaz kılmaktan mahrum bırakılmamız bize tövbeden mahrum bırakılma riskini hatırlatsın. Sürekli tövbe edelim. Bu sıkıntılı anlarda bile yüce Allah’ı anmamak ve O’na yakarmamak ne büyük bir hüsrandır! “Hiç olmazsa verdiğimiz bu musibetler başlarına geldiğinde boyun eğip yalvarsalardı! Fakat kalpleri iyice katılaştı; şeytan da onlara yaptıklarını şirin gösterdi.” (En’âm 43)
- Nefis muhasebesini yapalım. Cahit Zarifoğlu’nun dediği gibi: “Herkes kendi içine baksın” böylesi daha güzel. Şimdi herkesin kendi içine bakmasının tam zamanı, ne de olsa işimize bakamıyoruz! Herkes aynanın karşısına geçmeli ve kendine bakmalı, kusurlarını, yanlışlarını, eksiklerini görmeli… Hepimiz son zamanlarda dünyevileştiğimizden, ölümü unuttuğumuzdan, maddeye kendimizi fazla kaptırdığımızdan şikâyet ediyorduk. Koronanın Rabbi bize kendimizi toparlama fırsatı verdi. Hem birey olarak hem de ümmet olarak içimize bakalım, kusurlarımıza odaklanalım, çözüm yollarını arayalım.
Kaynakça
1) Müslim, Zühd ve’r-rekâik 2) Buhârî, “Îmân”, 3;Müslim, “Îmân”, 64 3) İbni Mâce, “Ahkâm”, 17 4) Müslüman Kardeşler Gazetesi, S. 433, 30 Eylül 1947. 5) Müslim. 6) Ebû Dâvûd. 7) Müslim. 8) Ahmed, Müsned, VI, 395, n. 18482. 9) Buhârî, el-Câmiü’s-sahîh, Tıb, 19. 10) Buhârî, el-Câmiü’s-sahîh, Tıb 53. 11) Buhârî, “Tıb”, 31.
- İletişim