Müslüman Kardeşler’in kurucusu İmam Hasan el-Bennâ, hilafetin kaldırılmasından 4 yıl sonra 1928’de bu cemaati kurdu. İnsanları Kur’an’a ve sünnete sarılmaya, sımsıkı tutunmaya ve bu yolda çalışmaya davet etti.
Dünyadaki İslami uyanışın lideri İmam Hasan el-Bennâ, 20. yüzyılın sonlarında Müslüman Kardeşler hareketini kurduğunda, ülkesinin ve İslam coğrafyasının başta İngilizlerin ve tüm sömürgecilerin işgaline karşı mücadele etmesi ve Filistin savunması için askeri oluşumlara öncülük etmesinde rol aldı. Ayrıca İmam el-Bennâ modern dönemde İslam’ın siyasal arenaya girmesini sağlamada en önde gelen teorisyenlerden biri olarak kabul edildi. Dünyadaki İslami hareketlerin hepsi İmam el-Bennâ’nın yaptığı çağrıdan etkilendi. Çünkü İmam el-Bennâ, İslam’ın evrenselliği fikrine dayanarak, toplumda ahlaki bozulma ve yabancılaşmanın tezahürü ile mücadele etme zorunluluğunu vurguladı.
Arzu edilen değişimin gerçekleşmesinde İmam el-Bennâ’nın fikri, ‘aşamalı eğitim’ yaklaşımına dayanmaktadır. Bu aşamalı eğitim; Müslüman fert, Müslüman aile, Müslüman toplum, Müslüman hükümet, devlet, hilafet ve en sonunda dünya öğretmenliğine kadar dayanmaktadır.
Bu asırda davetin başlangıcı, yeryüzünün değişik yerlerindeki âlimlerin şahitliği ile müceddid şehit İmam Hasan el-Bennâ ile olmuştur. Peygamber Efendimizin (s.a.s.) hadis-i şeriflerinde buyurduğu gibi: “Şüphesiz ki, Allah her yüzyılın başında bu ümmete dini işlerini yenileyecek bir müceddid gönderecektir.” (Ebu Davud, Melahim, 1)
Her mürşidin kendisine has uygun bir üslubu ve hali vardı. İmam el-Bennâ, hareketin temelini atan, binasını inşa edendi. Takriben 21 yıl boyunca davası için çalıştı, ta ki onu bir gün şehit ettiler. İmam el-Bennâ’dan sonra 1949 ‘da Üstat Hudeybi mürşitliğe seçildi.
Üstat Hudeybi zor zamanlara dayanabilecek özelliğe sahipti. Üstat Hudeybi geldiği zaman onu cezaevine attılar. Orada kendisine türlü türlü işkenceler tattırdılar. Sadece Üstat Hudeybi’yi değil bütün İhvan üyelerini hapse attılar. Mısır halkı görülmemiş eziyetlere maruz kaldı. Öyle işkenceler gördüler ki bunlar firavun zamanında bile yoktu. Fakat bunlara rağmen bu cemaatin duruşu, sebatı onları yollarından ve davalarından geri döndürmedi. Bundan dolayı Allah onlara lütufta bulundu. Dinlerine sımsıkı sarıldılar ve hep başarılı oldular. Allah’ın buyurduğu gibi “Eğer biz sana sebat vermiş olmasaydık, az kalsın onlara biraz meyledecektin.” (İsra, 17/74)
Üstat Ömer Tilmisani 1973 yılında görevi devraldığında harekete dokunabilen, bütün fitne ve işkencelere karşı Müslüman Kardeşler’i toparlayabilen, onları bir araya getirebilen, insanlara güzel söz ve hikmetle davranan Rabbani özelliklere sahipti. O Rabbani bir hareket adamıydı. Müslüman Kardeşler’in yeniden canlanması ve yayılması onun döneminde oldu.
Üstat Muhammed Hamid Ebun-Nasır ise Tilmisani döneminde yönetime girdi. Tilmisani’nin vefatından sonra 1986’da yönetimi devraldı. 1987’de Müslüman Kardeşler Mısır Parlamentosunda 36 sandalye kazandı. Üstat Ebun-Nasır Müslüman Kardeşler’i siyasi olarak ilerletti. Ve bunun karşılığında 20 yıl hapis yattı. O da dayanılmaz işkenceler çekti. Ancak, İmam el-Bennâ’nın yetiştirdiği bir öğrencisi olarak bunlara sabrediyordu.
Üstat Ebun-Nasır’ın vefatından sonra da 1996 yılında Üstat Mustafa Meşhur seçildi. Rabbani fakihti ve davet özellikleri güçlüydü. Onun döneminde cemaat iyice yayıldı. Siyasi, iktisadi, kültürel ve kadın kolları gibi bütün kısımları geliştirdi ve ilerletti. Daha sonra kendisi de refik-i a’laya irtihal etti.
Sonra 2002 yılında Üstat Me’mun el-Hudeybi seçildi. Üstat Me’mun liderliğe gelene kadar gençliğinde Filistin’de cihat etmiş, Siyonistlere bir yıl esir düşmüş, farklı tarihlerde Mısır’da cezaevinde yatmış ve o da kendisinden önceki liderler gibi çeşitli cefalar çekmişti. Bu dava için babası gibi müsteşarlığını, makamını, ailesini, kendisini feda ederek, hiçe sayarak batıla karşı her koşulda son nefesine kadar hak mücadelesi verdi. Genel mürşitlik görevinin ikinci yılında vefat etti.
Sonra Üstat Muhammed Mehdi Akif 2004 yılında mürşit olarak seçildi. Üstad Akif mücahit ve sabırlı biriydi. Onun döneminde Müslüman Kardeşler 80 ülkeye yayıldı. Üstad Akif’in mürşitlik süresi dolunca ağlayarak “Belki bu işleri yapacak benden daha hayırlı bir kardeş vardır.” dedi ve bütün ısrarlara rağmen bu mübarek görevi tekrar üstlenmedi.
Üstad Prof. Dr. Muhammed Bedii 2010 yılında Müslüman Kardeşler’in genel mürşidi seçildi. Bir yıl sonra başlayan Arap Baharı sürecine katıldı ve cemaati yönlendirdi. Hüsnü Mübarek’in istifasından sonra İhvan’ın adayı Muhammed Mursi Mısır’ın Cumhurbaşkanı seçildi. Bir yılı dolmadan seçimle başa gelen Mursi’ye, Mısır genelkurmay başkanı General Sisi tarafından darbe yapıldı.
Üstat Bedii’nin emriyle Müslüman Kardeşler Cemaati Mısır geneli 30 milyona yakın insanı, Mursi’yi görevine geri getirmek ve darbeyi protesto etmek için meydanlara döktü. Üstat Bedii meydanda en ön safta yer tutarak sabah namazlarını kıldırdı. Ramazan ayını da kapsayan bir buçuk ay boyunca Kahire’de Rabiatu’l Adeviyye meydanında darbe karşıtı gösterilerde bulundu. 16 Ağustos 2013 günü Üstat Bedii’nin 38 yaşındaki evli ve iki çocuk babası, bilgisayar mühendisi oğlu Ammar Bedii, Ramses caddesinde Fetih Camii önünde şehit edildi. Ordu ile birlikte hareket eden Baltacılar örgütü tarafından Üstad Bedii’nin evi yakıldı. 20 Ağustos 2013’te olaylara sebebiyet verdikleri ve güvenlik güçlerine mukavemet suçlamasıyla Müslüman Kardeşler genel mürşidi Üstat Bedii, Müslüman Kardeşler’in liderleri, Hürriyet ve Adalet partililer ve Müslüman Kardeşler’in on binlerce üyesi tutuklandı. Hala tutukluluk hali devam eden Üstat Bedii cezaevinde haksız hükümlere ve işkencelere maruz kaldığı halde dimdik bir duruş göstermektedir.
Bu büyük liderler; İslam’ın dağılıp parçalanarak bir daha birleşmesini istemeyen düşmanların çeşitli hile, tuzak ve savaşlarına ve İslam ümmetinin önündeki azgın dalgalara karşı, ümmetin yeniden kalkınması ve davet gemisini sahili selamete çıkarması için öncülük etmişlerdir.
Gerçek şu ki; bütün mürşitlerin düşüncesi birdir. O da İslam’ın kapsayıcılığındandır. İslam hayatın her alanını kapsayan sistemli bir nizamdır. Müslüman Kardeşler’in en çok vurguladığı dava özellikleri ise; Akide ve şer’i hükümlerin önemi ile birlikte ilmi, siyasi, iktisadi, da’avi, içtimai ve kültürel yönlerdir.
Bu müessesenin genel mürşitlerinden kimisi İmam Hasan el-Bennâ gibi şehit olmuş; kimisi Üstad Muhammed Mehdi Akif gibi zalimlerin zindanlarında doksan yaşına ulaşmasına rağmen tedaviden, ilaçtan mahrum bırakılarak şehit düşmüştür. Hepsi de siyonistler, batılılar, haçlılar ve zalim idareciler eliyle onlarca yılını hapishane hücrelerinde geçirmiş; bununla beraber sabretmiş, direnmiş asla yılmamışlardır. Dağların taşımaktan çekindiği mesuliyeti taşımaktan çekinmemişlerdir. Allah onlardan razı olsun.