Zaman önemlidir… Düşününüz! Bir dakikaya neler sığmaz ki! Bunu düşünün. Sonra bir saati, günü, ayı, yılı ve derken ömrü, bununla kıyas edin…
İnsanoğlunun gaflet ve nisyanı sebebiyle en çok yaptığı hatalardan biri de zaman israfıdır. Zaman, yüce Allah’ın insanlara verdiği çok büyük bir nimettir. Dünya hayatında her şeyi satın almak veya geri getirmek az çok mümkündür, lâkin geçen zamanı asla… Hal böyleyken hiç birimiz paramızı çöpe atmayız veya kibrit çakıp yakmayız. Ama hiçbir para ve servetin satın alamayacağı kadar değerli olan zamanımızı, nasıl da hoyratça harcayıveririz. Allah Kur’an-ı kerim’de sabaha, kuşluk vaktine, gündüze, geceye, güneşe, aya ve asra, yani zamana ve onu oluşturan her parçaya, mükerrer defalar yemin etmektedir. Bilindiği üzere Allah (cc) bir şeye yemin ediyorsa, orada önemli ders ve hikmetler vardır. Bu hikmetlerden sabit olan ikisi şudur:
1. Zamanın değerini anlatmak. Bizzat yaratıcısı olan Allah (cc) tarafından yemin edilmeye layık görülmesi, zamanın ne kadar değerli olduğunu anlatır.
2. Ondan sonra gelen konunun önemine dikkat çekmek…
“Asra yemin ederim ki, İnsan gerçekten ziyan içindedir. Ancak iman edip iyi ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır.”
Büyük bir müfessir olan İmam-ı Kurtubi, Kur’an’ın tamamını tefsir etmiş olmasına rağmen, şöyle der: “Benim için Asr’ı en güzel tefsir eden, bir fakirin sesi oldu. Bağdat sokaklarında yürürken, bir ses duydum. “Ey Müslümanlar, sermayesi eriyen şu fakire yardım edin” diyordu. Sesin geldiği yere doğru yürüyünce, baktım ki bir fakir kar satıyordu. Erimesini istemediği karını satmak içinde o sözlerle çağırıyordu. Bu fakir ne kadar daha çabuk ve ne kadar daha çok kar satarsa, kendisi için sermaye olacak. Aksi halde, sıcak çöl ikliminde ve güneş altında eriyip giden karın ne ona ne başkasına bir faydası yok… Düşündüm ki, bir insanın ömrü de güneş altında eriyip giden kar misali, her an geçip gitmektedir. Ne kadar daha çabuk ve daha çok bir kısmını hayırlı amellerle değerlendirirse kendisi için ahiret sermayesi olacaktır. Aksi halde ömür geçip gitmektedir. Dünyanın bütün saatlerini durdursak da zamanı durduramayız. Kur’an’ı kerim birçok ayette, Allah’ın (cc) verdiği ömrü iyi değerlendirmeyip mahşere eli boş gidenlerin pişmanlığına dikkatlerimizi çeker. Zamanı israf edenlerin de bir gün pişman olacaklarını anlatır: “O gün cehennem getirilir, insan yaptıklarını birer birer hatırlar. Fakat bu hatırlamanın ne faydası var! (İşte o zaman insan:) “Keşke bu hayatım için bir şeyler yapıp gönderseydim!” der.” (Fecr, 23-24) “Onlardan birine ölüm gelince: “Rabbim! (ne olur) Beni geri çevir, belki, yapmadan bıraktığımı tamamlar, salih ameller işlerim” der. Hayır; bu söylediği sadece (boş) kendi lafıdır. Tekrar diriltilecekleri güne kadar arkalarında geriye dönmekten onları alıkoyan bir engel vardır.” (Müminin, 99-100)
“Rabbim, beni yakın bir süreye kadar erteleseydin de sadaka verip iyilerden olsaydım!” diyen zavallıya cevaben, Allah (cc) şöyle buyurur: “Allah süresi geldiği zaman hiç bir canı ertelemez. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” (Münâfikûn, 10,11) Onlar cehennemde: “Rabbimiz! Bizi çıkar, (önce) yaptığımız (kötülükler) yerine iyi işler yapalım diye feryad ederler. Size düşünecek kimsenin düşünebileceği kadar bir ömür vermedik mi? Size uyarıcı da gelmedi mi? (Niçin inanmadınız?) Şimdi tadın (azabı)!” (Fâtır, 37) Efendimiz (sas)’in şu hadisleri, zamanın önemine dikkatimizi çeken sadece birkaç örnektir: “Mahşer günü kendi kendisini kınamayacak hiç kimse yoktur. İyi insan “neden iyiliklerimi artırmadım” diye kendini kınar. Kötü insan ise, “neden kötülükleri terk etmedim” diye kendini kınar.” (Tirmizî) “İki nimet vardır ki, insanların çoğu onların kıymetini bilmez, aldanır. Onlar, sıhhat ve boş vakittir.” (Buhârî, Müslim ve Tirmizî) “Beş şey gelmeden önce beş şeyi ganimet bil: İhtiyarlığından önce gençliğini, hastalanmadan önce sıhhatini, fakirliğinden önce zenginliğini, meşgul zamanlarından önce boş vakitlerini ve ölümünden önce hayatını!” (Buhârî, Tirmizî ve Hâkim) Hasan Basri (rh.a) şöyle der: “Ben, öyle zatlara eriştim ki, onlar, sizin nakitlerinizi harcamaktan çekindiğinizden daha fazla, vakitlerini harcamaktan çekiniyorlardı.
Ya okuyorlardı, ya yazıyorlardı, ya da ibadetle meşgul oluyorlardı. Tek dakikalık vakitlerini dahi boşa harcamıyorlardı.” Şehit imam hasan el Benna, (rh.a) zamanımızı en iyi bir şekilde değerlendirme ve bir dakikasının dahi boşa geçmemesine dikkat etmemizi tavsiye eder. Hayat bir oyun ve eğlence değildir. Yüce Allah şöyle buyurur: “Biz gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunanları, oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık.” (Duhân, 38-39) İnsanlara nefesleri sayılı verilmiştir. Ömür sermayesini hoyratça kullanamayız. Çünkü zaman, yaptığımız amellerimize şahit olarak tükeniyor. Hasan Basri (ra) şöyle buyurdu: “Dünya üç günlüktür. Dün, yapmış olduğun amellerle geçti, yarına ulaşacağın belli değil, fakat bugün senin içindir. O zaman, bugün için hayırlı ameller işle.” İbn Mesud (ra) şöyle buyurmuştur: “Herhangi hayırlı bir amel işlemediğim gün, güneş batarken pişman olduğum kadar hiçbir şeye pişman olmadım. Çünkü o gün geçti, fakat ben amelimi arttıramadım.” Hz. Ömer gecesini gündüzüne katarak şöyle demiştir: “Gece uyursam kendimi ihmal etmiş olurum. Gündüz uyursam yönetimim altındakileri ihmal etmiş olurum. Bu ikisi arasında nasıl uyuyayım?” İmam Şafiî (rh.a) şöyle buyurur: Ben nice kitaplar okudum, nice sohbetlere katıldım, nice hikmet ehlinden söz duydum, anladım ki bütün bunların özü şudur: “Zaman bir kılıçtır, sen onu kesmezsen o seni keser. Sen Hak ile meşgul olmazsan bâtıl seni meşgul eder.”
Zaman önemlidir… Düşününüz! Bir dakikaya neler sığmaz ki! Bunu düşünün. Sonra bir saati, günü, ayı, yılı ve derken ömrü, bununla kıyas edin… Bir dakikada beş defa Fatiha suresini okuyabiliriz. Fatiha suresini bir defa okumaya 1400 sevap vardır. Bir dakikada on defa İhlâs suresini okuyabiliriz. On defa İhlâs suresi, üç kuran hatmine bedel sevap kazandırır. Bir dakikada 60 defa “Esteğfirullah” diyebiliriz. Bu zikrimiz ise, Yüce Allah’ın bağış ve affına nail olmaya vesile olur. Bir dakikada 25 defa peygambere salâtu selâm getirebiliriz. Bir kez salâtu selam getirmenin 250 sevabı, 250 bağış ve 250 derecesi vardır. Bir dakikada kısa bir hâdis, kısa bir âyet ezberleyebiliriz. Bir dakikada otuz defa kelime-i tevhidi söyleyebiliriz. Bir dakikada dua, tefekkür, tezekkür… Kalbin bir dakikalık ameli, yerine göre bir ömre bedel olabilir. Dakikanın üst katlarını da siz hesap edin… Şimdi elimizi vicdanımıza koyup düşünelim. Bizim, aile efradımızın, ümmetin ve daha geniş ifadeyle insanlığın zamanı değerlendirme karnesi ne durumdadır. TV karşısında, bilgisayar, tablet, cep telefonu vs. cihazlarla internetle heba olan saatler, gençlik ve ömür… Kafelerde, stadyumlarda, ağza alınamayacak kadar çirkinliklerin işlendiği eğlence mekânlarında heba olan vakitler… Hepimiz inanıyoruz ki ölüm haktır, ölümden sonra dirilmek haktır, sonrasında hesap haktır ve hesabın neticesi ya mükâfat, cennet ya da ceza, cehennemdir. İşte ceza değil mükâfat, cehennemi değil, cenneti hak etmek için yegâne sermayemiz olan ömrümüzü, gençliğimizi, vaktimizi en güzel bir şekilde değerlendirmeye bakalım. Resulullah (sav) şöyle buyurur: “Adem oğluna dört şeyin hesabı sorulmadan kıyamet gününde yerinden ayrılmasına izin verilmez.
1-Ömrünü nerede tükettin?
2-Gençliğini nerede çürüttün?
3-Malını nereden ve nasıl kazanıp, nerede ve neye harcadın?
4- Öğrendiklerinle ne kadar amel ettin?”
Kur’an’ın Zamanı İfade Şekli: Kur’an-ı Kerim’de zamanla alakalı gün, hafta, yıl, asır, vakit, saat gibi kelimelerin her biri, taşıdıkları değer ve önem miktarınca tekrar edilmiştir. Özellikle biz insanlar için en önemlisi gün olduğundan, Kur’an’da en çok zikredilen “Yevm” yani “Gün” kelimesidir ki 475 defa zikredilmektedir. Kur’an-ı Kerim ilk sayfalarından, en son sayfalarına kadar, hiç fasıla vermeden, okuyucusuna zamanı ve onun değerini hatırlatmaktadır. Arapçada “Leyl”(Gece) kelimesi güneşin batması ile sabahleyin fecr-i sadık denilen ikinci şafağın doğuşuna geçen zamanı ifade eder. Geri kalan müddete de nehar (gündüz) denir. Kur ‘an-ı Kerim’de gündüz (nehar) 57, gece (leyl) 92 kere zikredilir. Bu incelikler bile zamanın ne kadar önemli olduğunu anlatmaya yeter. Çocuklarımızın tatili heba olmasın Çocuklar aileleri, aileler toplumu, toplumsa ümmeti oluşturur. Şu halde çocukların eğitim ve terbiyesi, tüm insanlığın eğitilip terbiye edilmesidir. Esasen daha kısa yoldan bir deyimle, tüm insanlık çocuklardan oluşmaktadır. Çocuksuz bir toplum yok hükmündedir. Çocukları iyi terbiye edilmiş bir toplum; güçlü, kuvvetli, huzurlu, güvenli, mutlu bir toplumdur. Dünyası izzet, ahireti saadet bir toplumdur. Aksini yapan bir toplum ise, dünyası zindan, ahireti hüsran bir toplumdur. Çocuklarımız sadece yarınlarımız değil, her şeyimizdir. Bu günümüz, yarınımız hatta dünyamız ve ahiretimizdirler. Yarının toplumu bu günkü çocuklarımızdan oluşacaktır. Çocuklarımızı İslam ve Kur’an üzere eğitip terbiye edersek, yarının toplumu; İslam toplumu, Kur’an toplumu olacaktır. İslam üzere eğittiğimiz çocuklarımız, sadece bu dünyada izzetimiz ve yüz akımız olmakla kalmayacak, ahirette de en büyük kazancımız olacaklardır. Peygamberin müjdesiyle biz ölüp gittikten sonra bile salih olarak yetiştirdiğimiz çocuklarımız, arkamızdan bize sevap göndermeye devam edeceklerdir. Tatil kelimesi bizde boşa geçirilmesi gereken vakit gibi anlaşılır. Hâlbuki Müslümanın boş zamanı
da, boşa geçirilecek zamanı da olamaz. Dolayısıyla tatil kısmen dinlenip neşelenme içerse de, yine mesa-i günleri gibi faydalı işlerle geçirilmek zorundadır. “Boş kaldın mı hemen (başka) işe koyul. Yalnız Rabbine yönel.” (İnşirah, 7-8) Bu ayetler, asla boş kalmamayı emrettiği gibi, her işimizde de Allah’ın (cc) rızasını aramamız gerektiğine de işaret etmektedir. Şu halde çocuklarımızın, tatillerini onlara en faydalı olacak şekilde değerlendirmelerini sağlamaya çalışalım. Bu konuda mutlaka onların seviyelerine uygun bir program yapalım. Yaptığımız bu programın da takipçisi olalım. Unutmayalım ki çocuklarımız, reşit olma çağına kadar sürekli gözetim altında tutulmaları gerekir. Allah (cc) nesillerimizi yarının İslam toplumunu oluşturacak şekilde yetiştirmeye cümlemizi muvaffak eylesin. Selam… Dua…