Okumak üzerine ne kadar yazılsa ve çizilse yeridir. Bugün muazzam teknolojik gelişmelere ve dinleme, yazma, deneme gibi yöntemlere rağmen en kolay ulaşılır öğrenme metodu hâlen okumaktır. Okumak, bilgiye ulaşmanın en asil eylemidir.

Okumak beyni geliştirdiği gibi insana daha birçok meziyet edindirir. Buna rağmen Müslüman toplumlar olarak okuma konusunda hâlâ yeterli seviyede olduğumuzu maalesef söyleyemeyiz. Müslüman ülkelerde okuma oranı hâlâ çok düşük oranlarda olmakta ve okumayışımız düşmanlarımıza cesaret aşılamaktadır. Bizleri birbirimize düşürmek için düşmanlarımızın eline bir koz olarak geçmektedir her zaman.

Kitap okuyacak bir ferdin okuma eylemine girişmeden önce şu üç soruyu cevaplandırması gerekir:

-Niçin okumalı?

-Nasıl okumalı?

-Neyi okumalı?

Bu sorular okumayı anlamlı kıldığı gibi okumanın sürekliliğini de sağlayan temel sorulardır. Aynı şekilde, nereye, niçin ve nasıl gideceğini bilmeyen kişinin bir yola çıkması mümkün değildir. Yola çıksa dâhi yolu şaşırması veya geri dönmesi ya da yanlış bir yere varması kaçınılmazdır. Dolayısıyla bu üç soruyu cevaplandırmak insanların daha sağlıklı ve nitelikli okumalar yapmasını sağlayacaktır.

Râgıb es-Sercânî, hacim olarak küçük fakat içerik bakımından yukarıdaki sorulara cevap olan ufak bir risale-kitapçık yazmıştır. Arapça ismi Hayâtun minhacü’l-kırâ’eh olan risale Türkçe tercümesiyle “Neden, Nasıl, Neyi Okuyalım” şeklinde okuyucuya sunulmuştur. Doğrudan tercüme edildiğinde “Okumak bir hayat programıdır.” şeklinde bir anlam çıkmaktadır. Ama her iki isim de kitabın içeriğini veya anlamını verecek türdendir. Çünkü yazar, neden okumalı sorusuna cevap ararken okumanın bir hobi olmadığını aksine bir ihtiyaç olduğunu ve bir iki kitap değil ya da bir gün, bir ay veya belirli bir zaman diliminde değil sürekli olarak okumak gerektiğini ifade eder.

Allah teâlânın, uzun bir fetret döneminden sonra yeryüzüne vahiy meleği Cebrail’i gönderip peygamber olarak seçtiği kulu Muhammed’e (sav) ilk olarak söylettiği sözcük ‘İkra: Oku!‘ emridir. Yüce kitabımız Kur’ân-ı Kerîm, 23 yıllık vahiy sürecinde, tekrarlar ile birlikte yetmiş yedi binden fazla kelimeden oluşmaktadır. Ve Allah, bu kitapta ilk indirdiği beş ayette iki defa emir kipinde “oku!” ile hitapta bulunurken kalemle öğrettiğini de buyurmaktadır ayrıca. Düşündürücü olan bir diğer tarafı da; Cebrail niçin geldiğini açıklamadan, Peygamber efendimize (sav) elçi olarak seçildiğini dahi söylemeden böyle bir emirle kendisine ilk ayetleri (oku!) bildirmiştir?

Hakeza, Allah Resûlü’nün (sav) hayatına göz attığımızda da birçok yerde okumayı teşvik eden uygulamalarda bulunduğuna tanıklık etmekteyiz. Mesela, Bedir Savaşı sonrası her bir esire Müslümanlardan on kişiye serbest bırakılma karşılığında okuma yazma öğretilmesi uygulaması bunlardan güzel bir örnektir. Belki fidye alıp ekonomik anlamda içinde bulunan darlıktan kurtulmak varken veyahut Mekke’de bulunan bütün mallarına el koymuş ve 13 yıl boyunca kendisine ve ashabına işkence eden bu esirleri öldürebilecekken düşmanlarını faziletleriyle ortaya çıkarıp böyle bir teklifte bulunması bizler için anlamlı ve ibret verici bir hadisedir.

Hal böyle iken Kur’ân-ı Kerîm’deki yetmiş yedi bin kelimenin arasından, 23 yıl süren vahiy sürecinin başlangıç kelimesi olan okumak eyleminin bir hobi olduğunu söylemek ara sıra yapılıp bazen terkedilebilecek bir faaliyet olarak görmek akıl kârı mıdır?

Bugün ümmeti ayağa kaldıracak bir kelime varsa o da “oku!” kelimesidir. Okumadan toparlanabilmek ve ümmetleri yeniden yönlendirecek ve etkileyecek konuma gelmek mümkün değildir. Niçin okumamız gerektiğini anlatmaya kâfi derecede izahat yapıldığına göre en önemli iki diğer soruna da değinebiliriz şimdi:

  • Kimilerinin okuma alışkanlığı yoktur ve ne zaman bir kitaba el atsalar hemen canları sıkılır, başka işlerle uğraşmaya yeltenirler; bir türlü o havayı yakalayamazlar. O halde okumayı nasıl seveceğiz, hangi metodla okumaya başlayacağız ki bu iş daimi olsun?
  • Kimileri de okumanın önemini idrak etmiştir ve saatlerce okumayı kendine şiar edinmiştir. Gel gör ki belli bir hedef olmadan yaptığı okumalarla bir yere varamamaktadır çünkü ne okuyacağını bilmemektedir.

Birinci soruya cevap olacak şekilde risalesinde okumayı bizlerde meleke haline getirecek bazı vasıtaları tespit etmiştir müellif:

1-Niyet etmek

Her işte olduğu gibi okumakla da ilgili bir niyetimizin ve gayemizin olması icap eder. Hedefsiz yapılan işler bir süre sonra şuursuzca yapılmaktan sekteye uğramaktadır. Bu sebeple en başta, Allah okumamızı emretti diye sonra da kendimizi güdülemek amacıyla dünyamıza ve ahiretimize yaraması; ailemize, toplumuza ümmetimize fayda sağlaması; ibadetlerimizi daha fazla anlayabilmemiz adına okumaya niyetlenebilir, sıradan gözüken bu faaliyetimizi ibadete dönüştürebiliriz.

2-Bir okuma programı yapmak

Kendi imkânlarını bilerek ne kadar zaman ayıracağını, eline geçirebileceği kitapları, okuduklarını kavrama kabiliyetinden yola çıkarak belirlemesi gerekir kişinin. Bundan sonra, sürekli olmak şartıyla aylık, altı aylık veya senelik kitap okuma programları yapılabilir. Örneğin, “bu ay şu konuda şu kitapları okuyacağım” yahut “bu sene yirmi kitap okuyacağım” denilebilir. Kişi kısa sürelerde çok kitap hedefleyip takatini aşmak gibi bir hataya da düşmemelidir. Ara sıra kendini ve programını güncelleyip ne durumda olduğunu kontrol etmesi gerekir.

3-Okumak için boş vakitlerden istifade etmek

Çoğu kez hepimiz gün içindeki tüm işleri bitirdikten sonra okumaya vakit ayırmayı düşünürüz. Hâlbuki öneminden dolayı herkesin gün içinde neyi, ne zaman okuyacağına dair bir programı olmalıdır ve gün içinde yapılan programların aralarını değerlendirmek üzere yanımızda-çantamızda kesinlikle bir kitap bulundurmamız gerekir. İşe gidip gelirken ulaşım araçlarında okunulabilir, hatta arabası olanlar seyir halindeyken sesli kitaplar dinleyebilirler.

4-Tedricî okumak

Eksikliğimizi fark ettiğimiz an koşup kendimizi olur olmaz programlara itmememiz gerekir. Yeni başladığımızın bilincinde hareket edip aşama aşama okumalıyız. Bazı konular seviyeli olabilir mesela, bunlarda A’dan başlamak yerine C’den başlanılmamalı; 1’den 10’a atlanılmamalıdır. Temel konular dururken işin uzmanlarını dahi yoracak okumalara kalkışmamak gerekir.

5-Okuma hususunda ciddi olmak

Okumak erdemlice bir harekettir. Bu da okumayı ciddiyetle ele almamız gerektiğini ortaya koymaktadır. Okuduğumuz her satırdan hem kendimize hem de çevremizdeki insanlara yararlı bilgiler edinebiliriz. Zira okuduklarımızdan bize ancak anladıklarımız kalır. Bu sebeple de bizi ciddi okumalar yapmaya sevk edecek not almada, okumayı kendine şiar edinmiş insanların hayatlarına göz atmakta büyük faydalar mevcuttur.

6- Düzenli bir şekilde not almak

Allah, bir iş yapıldığında en güzel şekliyle yapılmasını sever. Müslüman kişi de düzen ve güzelliğin en çok yakıştığı kişidir. Düzen her işte gerekli olduğu gibi okurken aldığımız notlarda da ehemmiyetini gösterir. Gelişigüzel ve okuduğumuz her kâğıda ya da deftere yazmak yerine ilgili konuya not defteri belirlemek, uzmanlık gerektiren durumlarda ise daha tafsilatlı notlar için birçok defter kullanılabilir. Bu şekilde davranmak, okumalarımızın zihnimize daha çok yerleşmesini sağlar. Ayrıca konuyla ilgili bir tekrar veya mülahaza söz konusu olduğunda çok fazla yorulmadan daha az bir vakitte istenileni anlamayı kolaylaştırır. Birçok anlatıcı, bu şekilde tuttukları notlardan dersler yaparlar. Bir yere konferans ya da seminer için çağrıldıklarında sadece güncel bilgilere göz atıp hazırlıklarını tamamlarlar.

7-Evimizde kütüphanemizin olması

Küçük olsun büyük olsun herkesin evinde en temel konulardan belki akademik anlamdaki kaynaklara kadar, ihtiyaç nispetinde bir kütüphane olmalıdır. Bunun birçok olumlu yanı mevcuttur. Böyle bir havayı soluyan aile fertleri sürekli okuma şuurunda olurlar.

8-Okuduklarını başkalarına da aktarmak

Bildiğini başkalarına öğretmek hem Allah’ın hem de Resûlü’nün (sav) sünnetidir. Öğrendiklerimizi başkalarına aktarırken hem zihnimizde pekişmesini sağlarız hem de çok faydalı-sevaplı bir iş yapmış oluruz. Resûlullah (sav), “Benden bir ayet olsa dahi başkalarına tebliğ edin!” buyurmuştur.

9-Okuma konusunda kardeş ve arkadaşlarla yardımlaşmak, okuma grupları oluşturmak, var olan gruplara katılmak

Tek başına yapılan işlerde cayma durumu kolay olurken grup halinde yapılan işlerin sürekliliği daha fazla olur genellikle. İnsanlar daha ciddiyetle sarılırlar olaya. Okurken, araştırırken de grup şeklinde okumalar yapmak daha akıllıca bir davranıştır. Tüm grup bir kitabı okuyup üzerine mülahazalarda bulunabilir ya da grubun her bir üyesi farklı bir okuma yapar sonrasında oturulur ve beraber değerlendirilir; bu sayede herkes diğer arkadaşının okuduğunu da okumuş olur bir manada.

10-Âlimlerden istifade etmek

Okumaya yardımcı olacak vasıtalardan biri de âlimlerden ve ehil insanlardan istifade etmektir. Bugün bilimler sınıflandırılmış, detaylarda dahi uzmanlık alanları açılmıştır. Ve her bir alanda mütehassıs kişiler mevcut. Bir ilim geleneği olan, “bilenlerin dizinin dibine oturup ilim elde etmek” bizlere bu sahadaki insanların fikirlerinden istifade etmeyi sunar.

Ne Okuyalım!

  1. Kur’ân-ı Kerîm: İhmal etmeden, her gün, üzerinde yoğunlaşarak, dersler ve ibretler çıkarmak suretiyle okuma yapacağımız ilk saha Kur’ân-ı Kerîm okumalarıdır. Bu konuda birçok âyet ve Allah Resûlü’nün (sav) buna teşvik edici birçok hadisi bulunmaktadır. Kimi vakit başka okumaları yaparken Kur’ân’dan uzak kalabilmektedir Müslüman fertler. Bunun tehlikeli bir durum olduğunu ve düzeltmemiz gerektiğini bilmemiz gerekir.
  2. Hadisler: İslâm’ın ikinci anayasal kaynağı olan hadisler okuma listelerimizde yerini alacak bir diğer alandır. Kur’ân’ı anlamamızı sağlayan en güzel kaynak yine hadislerdir. Bu yüzden bu değerli ve büyük hazineden istifade etmesini bilmeliyiz. Burada başlangıç olarak birkaç kitap ismiyle başlayabiliriz: İmâm-ı Nevevî’nin Erbaîn (Kırk Hadis) kitabı, ardından yine onun Riyazüssalihin isimli derlemesi bir de Buhârî ve Muslim’in üzerinde ittifak ettikleri el-Lü’lü ve’l-Mercân isimli hadis kitabı ilk olarak okunabilir. Akabinde Buhârî, Müslim, Tirmizî, Ebû Dâvûd, İbni Mâce, Nesâî gibi hadis kitapları öncelikle muhtasarları olmak üzere- okunabilir.
  3. İslâmî İlimler: Bugün İslâmî ilimler sınıflandırılmış ve âlimlerimiz bu sahalarda derin izler bırakan eserler telif etmişlerdir. Bize düşen bu nadide eserlerden en azından birer tane okumaktır. Bir bal arısının her bir çiçekten öz toplayıp bal yapması gibi, Müslüman fert de İslâmî ilimlerin bu her bir sahasından en az birer eser okuyarak kendini geliştirebilir ve amellerini düzeltecek kocaman bir bilgi birikimine sahip olabilir. Tefsir, fıkıh, iman ve akaid, zühd ve rekaik, ahlakî değerler, siyer, İslâm büyüklerinin hayat hikayeleri ve daha birçok alana dair kitaplar seçilip okunabilir.
  4. Uzmanlık Alanı: Her Müslüman fert kendi uzmanlık alanına dair güncel konulardan yeni çıkan veya mevcut olan dergi ve kitaplar yoluyla haberdar olmalıdır.
  5. Tarih: Tarihin dahil olmadığı bir alan olmadığına göre herkesin tarihle alakalı bir birikiminin de olması gerekir. O halde genel ve özel konulara göre tarih kitapları seçilip tarih okumaları yapılmalıdır.
  6. Günlük Aktüel Haberler: İçinde bulunduğumuz dünyadaki gelişmeleri takip etmek ve etrafımızdaki yaşanan olaylardan geri kalmamak için güncel, siyasi, iktisadi ve toplumsal açıdan okumalar yaparak güdemi takip etmeliyiz.
  7. Başkalarının Görüşleri: Bu saha, Müslümanların geri kaldığı bir alandır. Bu türden okumalar yapmayarak diğer insanların ve kurumların düşüncelerine yaklaşmamızda büyük önyargılar meydana gelmektedir zihinlerimizde. Bizler “hikmetin müminin yitik malı olduğu” şuurundan hareketle bu alanda okumalar yapmaya meyilli olmalıyız.
  8. İslâm’a Dair Şüphelere Cevaplar: İslâm’ın ilk yıllarından şimdiye değin bâtılın hakkı yok etme arzusu hiç dinmemiştir. İslâm son ve hak din olduğundan ve düşmanları da İslâm’a galebe gelemeyeceklerini bildiklerinden çamur at, tutmazsa izi kalır düşüncesiyle her türden iddialarla Müslümanların zihinlerini bulandırmaya kafalarına her manada Allah’ın mükemmel kıldığı, tamamladığı ve bizler için razı olduğu dinleriyle alakalı şüpheler yerleştirmeye çalışmaktadırlar. Neticede, İslâm Ceza Hukuku, kadın hakları ve daha birçok konu en mübtedi kişinin bile kafasını kurcalamaya başladı. Bu gibi ithamların üstesinden gelmenin yolu da yine bu alanda kaliteli okumalar yapmaktan geçmektedir.
  9. Çocuk Eğitimi: Nesillerimiz, çocuklarımızdan müteşekkil olacaktır; ebeveynler olarak aile hususunu önemsemeli ve çocuklarımızı nasıl yetiştireceğimize dair kitapları her zaman için kütüphanelerimizde bulundurup onlara danışmalıyız. Âyetlerden, hadislerden ve bu alanda gelmiş geçmiş bütün tecrübelerden de istifade etmeliyiz.
  10. İnsana Neşe Verecek Şeyler: İnsanoğlu bir makine değildir; belki ilahi vasıflarla donatılmış bir yaratıktır diyebiliriz. Kişinin, dengeli olmak şartıyla, uzun soluklu okumalardan ve çalışmalardan sonra şiir, edebiyat yazıları, spor ve karikatür dergileri gibi ruhunu teskin edecek okumalar yapmasında güzel hikmetler saklıdır.

Kaynakça

1) Buhârî, Enbiyâ, 50; Tirmizî, İlm, 13, 2669. 2) Tirmizî, İlm, 19; İbni Mâce, Zühd, 17.

 

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?