Kitabın yazarı Prof. Dr. Mehmet AKBAŞ uzun zamandır kendi alanında tanınmış simalardan. Şubat aylarında şehadet ve şehitlikle ilgili yapılan konferanslardaki konuşmalarıyla hatıralarımızda iz bırakmaya devam ediyor. Buna benzer birçok programda sadece üniversiteli öğrencilere yönelik değil yerel halka yönelik de bu konuda bilinç oluşturmaya çalışan yazarımız, kitabının birçok yerinde şehit olmak için şehadeti arzulamak ve şehit gibi yaşamak gerekiyor diyor. Allah kendisinden razı olsun.

Nida Yayınevine ait birçok kitap okudum. Okuduğum bu kitaplardan çokça istifade ettim. “Ben Şehid” kitabı da bunlardan bir tanesi. Yayınevinin yayınladığı birçok kitabın içeriği gerçekten çok güzel lakin bu kadar güzel içeriğe sahip kitapların kapak tasarımları da daha güzel olmalı kanaatindeyim. Örneğin birazdan bahsedeceğim “Ben Şehit” kitabının kapak fotoğrafı daha güzel tasarlanabilirdi.

Ben Şehid kitabını okurken ilk kısımlarda çok bir heyecan yaşamadım. Ama kitabı okumaya devam ettiğimde özellikle orta ve son kısımlarda beni benden alan çarpıcı yerler oldu. Şimdi sizlere o kesitlerden birkaçını aktarmak isterim:

1. Hansa: Dört Şehit Annesi
Hansa, Hanım sahabilerden bir sahabi. Hz. Ömer zamanında Hicri 16 (637) yılında, dört oğluyla beraber Kadisiye Savaşı’na katılan Hansa, oğullarına ebedî hayatta Allah’ın nimetlerine erişebilmek için savaşın en şiddetli anında ileri atılmalarını ve İslâm dini uğruna ölünceye kadar savaşmalarını tavsiye etmiş, bu savaşta dört oğlu da şehit olmuştur. Bir anne düşünün kendi ciğerpareleri olan çocuklarının şehit olmaları için öne atılmalarını istiyor. Onlar şehit olunca da oturup hamd ediyor. Allah’tan kendisini ve çocuklarını birlikte Rahmetinin gölgesine yerleştirmesini istiyor. İnanılmaz bir iman gerçekten.

2. Bir Sabah Vaktinde Şehit Edilen Kırk Üç Peygamber
İsrailoğulları… Allah’ın lanetlediği, Peygamber katili olan kavim… Geçmişten günümüze kadar insanoğlunun başına bela olan İsrailoğulları, kendilerine doğru yolu göstermek için gelen Peygamberlere ettikleri eziyet yetmezmiş gibi onları acımasızca katlettiler de.
Zekeriya (a.s.) ve oğlu Yahya (a.s.)’ı şehit ettiler… Hem de Hz. Zekeriya(a.s.)’yı, bir ağaç kavuğunun içinde olduğunu bilmelerine rağmen ağacı ikiye kesip onu doğrayarak şehit ettiler. Bu azgın kavim yine, Efendimiz (s.a.v.)’in Ebu Ubeyde Bin Cerrah (r.a.)’a aktardığı bir Hadisi Şerifinde bahsettiği gibi bir sabah vaktinde kırk üç peygamberi şehit ettiler. İşte o Hadisi Şerif: “Ey Ebu Ubeyde! İsrailoğulları bir günün başında bir saat içinde kırk üç peygamberi öldürdü. İçlerinden yüz yetmiş adam çıktı ve peygamberleri öldürenlere iyiliği emr ve kötülükten nehiyde bulundular. Aynı günün sonunda hepsi de öldürüldüler. İşte Allah’ın ayette zikrettikleri bunlardır.” (İbn Kesir Tefsiri, Al-i Imran suresi 21 ayetin tefsiri)

3. İslam’ın İlk Şehidi: Sümeyye (r.ah.)
Saadet asrının ilk şehidi olmak ona nasip oldu. Ümmetin Firavunu Ebu Cehil, elinde mızrağı. Sırf İslam’a girdi diye Sümeyye’ye türlü türlü işkenceler yapıyordu. Bir türlü hıncını alamıyordu. Fiziksel işkencenin yanı sıra ona hakaret de etti. Sonra onu mızraklayarak şehit etti. Sümeyye böylece İslam tarihinde şehit edilen ilk Müslüman oldu. O, rivayete göre İslam’a giren ilk yedi kişiden biriydi. Rahman şehadetini kabul buyursun. Bizleri de onlardan eylesin inşaallah.

4. Uhud Savaşında Müslümanlar Tarafından Hataen Şehit Edilen Sahabi
Okuduğum şehitler arasında belki de en enterasan şekilde şehit edilen Huzeyfe b. Yeman’ın babası, o, Hüseyl b. Cabir b. Rebia b. Amr b. Cerve’dir, Cerve de Absi’dir, o da Yeman’dır. Müslümanlar onu savaş sırasında hataen öldürdüler. Denildiğine göre Utbe b. Mes’ud onu kafirlerden biri zannederek hataen öldürdü. Allah şehadetini kabul buyur buyursun inşaallah.

5. Bi’r-i Maune’de Şehit Olan Öğretmen Sahabiler
Uhud savaşından dört ay sonra Necid bölgesi reisi Ebu Bera Medine’ye gelerek Resûlullah’tan (s.a.s.) kendilerine İslam’ı öğretmeleri için adam istedi. Resûlullah, Ashab-ı Suffeden Kur’an hafızları ve kıraati konusunda uzman olan sahabeden 72 kişiyi görevlendirdi. Lakin Efendimiz durumdan şüphelendi yolda başlarına bir şeyin gelmemesi için Ebu Bera’dan teminat istedi. Ebu Bera teminat verdi lakin Bi’r-i Maune mevkiinde namaz kılmak için konaklayan sahabilere saldırı oldu. Bu saldıra yetmiş iki öğretmen sahabi şehit edildi. Şehadet haberlerini Cibril (a.s.) vahiyle Efendimiz (s.a.s.)’e bildirdi. Allah şehadetlerini kabul buyursun.

6. Kızgın Yağa Atılarak Şehit Edilen
Bir Mücahid
Adı-sanı bilinmiyor. Bilinen tek şey sahabeden Abdullah b. Hüzafe’nin arkadaşı olduğu. Sübhanallah. Şu şehadet şekline bakar mısınız! Nice kardeşleri mızrak ve kılıç darbeleriyle şehadete giderken o kızgın yağa atılarak şehit edilmişti. Bedeni erimişti. Ondan geride kalan şey birkaç parça kemikti sadece. O da bu şekilde Rabbine icabet etti. Canı Allah yolunda kızgın yağda eridi, fakat ruhu cennete yürüdü.

7. İkrime: Bırak Beni Ey Halid!
Kureyş müşriklerinin ileri gelenlerinden Ebû Cehil’in oğlu İkrime, Mekke’nin fethinden sonra Müslüman oldu. Resûl-i Ekrem onu Hevâzin kabilesinin zekâtını toplamakla görevlendirmişti. Hz. Ebû Bekir zamanında irtidat eden kabilelere karşı yapılan savaşlarda komutan olarak görevlendirildi. Hz. Ebu Bekir’in isteği üzerine Suriye’nin fethine giden orduya katıldı ve Yermük savaşında şehit düştü. Bir zamanlar müşriklerin ordusunda Resûlullah’a karşı savaşan İkrim’e İslam’la müşerref olunca canı Allah yolunda satma sevdasına düştü. Arap Yarımadası’nın dışına taşan İslam ordularında İkrime de yer almıştı. Hayatını şehadetle sonlandırmak onun da en büyük arzusuydu.İkrime, savaş esnasında düşman üzerine korkusuzca yürümeye başladığında genel komutan Hâlid b. Velid böyle yapmamasını, öldürülmesinin Müslümanlara ağır geleceğini söyledi. Ancak o, Hâlid’i dinlemedi ve “Birak beni ey Hâlid! Senin Resûlullah (s.a.s.) ile bir geçmişin var. Ben ve babam ise ona karşı en sert davrananlardandık” deyip yürümeye devam etti ve çok geçmeden şehit düştü. Şehadetinden sonra vücudunda yetmişten fazla yara izi sayılmıştı.

8. Halid Bin Velid: “Ben Bu Şekilde mi Ölecektim?”
Halid b. Velid, cihadını en güzel şekilde sergiledi. O, korkusuzdu. Cihadı çok severdi. Fakat ona şehadet bir türlü nasip olmadı. Buna üzülüyordu. Vücudunda darbe almamış yer yoktu. İşte onun dilinden sadır olan üzüntüsü:

“Vallahi hayatımda tek bir şeye üzülüyorum. O da şairin: ‘Bizden hiçbir asil, eceliyle ölmemiştir’ sözüdür. Şair böyle söylerken Halid, adi bir ölümle mi ölsün? Yatakta hiç uyumayan bir kimsenin ölümü yatakta mı olmalıydı? Harp benim etimi çiğneyemedi ama ne yazık ki şu yatak benim nefeslerimi çiğneyip alıyor. Şehitlik sevabından başka hiçbir sevabı kaçırmış değilim. O sevap ki Yüce Allah onu sırf kendisine yakın olan kullarına hazırlamıştır. Heyhat… Ben, ölümü savaş meydanlarında karşılamak isterdim. Nice savaşlara katıldım. Nice meydanlarda boğuştum. Vücudumda bir karış yer yok ki orada ya kılıç ya mızrak ya da ok yarası bulunmasın… Vücudumda tam seksen yerde savaş izi var… Fakat işte görüyorsunuz, şu anda develer gibi yatağımda ölmekteyim… Kılıcımı verin bana! Ona dayanarak ölümü ayakta karşılamak istiyorum.” Halid bu sözlerden biraz sonra ruhunu Mevlasına teslim etti. Ruhun şad olsun ey İslam’ın büyük kahramanı! Allah seni şehitlerden eylesin. Allah seni 21. Asrın gençlerine örnek kılsın Ey İslâm’ın kahramanı…

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?