“Bu çağrı Mısır Müslüman Kardeşler Cemiyeti merkezinin derinliklerinden dünyadaki tüm Müslümanlaradır. Hatta vicdan ve şahsiyet sahibi her insanadır. Bu insanlar ki Filistin’in kurtuluşuna güçleri nispetince destek olacak, belaları ve eziyetleri defedecektir.”
Bu sözler Hasan el-Benna’nın 5 Mayıs 1938 yılında Fetih dergisinde, tüm Müslümanları Mevlit kandilini, bir Filistin anma gününe çevirmeye davet etmesi hakkında yazdığı bir yazının içinden alıntılandı. Bugün dünya, Siyonistlerin korkulu rüyası Hamas’ın yetiştiği medresenin, Müslüman kardeşlerin bağrı olduğuna dair yeni yeni haberdar olurken baskısı henüz çıkmış bir eser olan Müslüman Kardeşler ve Filistin Davası kitabıyla Müslüman Kardeşlerin, daha en başından beri, meselenin en merkezinde, tam kalbinde olduğunu öğreniyoruz. Kitap, Hasan el-Benna’nın 9 Kasım 1933 – 3 Ekim 1948 (şehit edilmesinden 5 ay öncesine kadar) tarihleri arasında Filistin ve Mescidi Aksa’ya dair kaleme aldığı bir dizi yazıdan oluşuyor. Bu yazılar genel olarak; Filistin Baş Müftüsü Emin el-Hüseyniye büyükelçilere, yabancı devletlerin bölge bakanlarına, büyükelçilere, mısır hükümetine, Başkan Truman’a, Birleşmiş Milletlere, Arap Birliği ülkelerine hitaben yazdığı veya gönderdiği gerek mektup, yazı ve çekilen telgraflardan gerekse notalardan, muhtıralardan ayrıca radyolarda yaptığı konuşmalardan oluşuyor. Ayrıca kitabın başında, Müslüman Kardeşlerin 1931 yılında Kudüs’te gerçekleştirilen Kudüs İslâm Kongresi’ne gönderdiği ve içeriğinde Filistin meselesine dair önerilerin ve pratik çözüm yollarının yer aldığı uzun bir mektubun metni bulunuyor.
Peki kitapta ve içindeki yazılarda genel manada neler yer alıyor. Birkaç başlık halinde değinelim:
Hasan el-Benna ve kurduğu hareket her münasebeti, Filistin davasını hatırlamak ve hatırlatmak için kullanmıştır:
Kitaptan besbelli anlaşılıyor ki Hasan el-Benna ve onun liderliğini yaptığı Müslüman Kardeşler Hareketi her münasebet ve minvali Filistin davasını anmak için bir vesile ve araç kılmıştır. Yazının girişinde, bir kısmını vermiş olduğumuz Fetih dergisine yazdığı yazıyla bir Mevlit kandili kutlamasını bile bir Müslüman toprağı ve şerefi olan Filistin ve Mescidi Aksa’yı anma gününe çevirmeye davet etmiş. Bugün bütün dünyanın, cihadını konuştuğu ve kimsenin ilgisiz kalamayacağı Filistin davasının alnı pak, en saftaki öncüleri bu hareketin medreselerinden çıkmış ve mekteplerinde yetişmiştir. Özetle -Allah rahmet eylesin kendisine- Üstad Hasan el-Benna ve onun talebeleri, bir asra yakındır hem kalemin hem de kılıcın, kurşunun, topun ve tüfeğin hakkını göğüsleye göğüsleye veriyorlar. Hassaten Filistin ve Aksa mücadelesinde.
Coca Cola firmasını daha o dönemde boykot eden bir hareket:
Amerika’nın Arap ve Müslümanların davasındaki zalimane ve Siyonizm yanlısı tutumundan ötürü, Müslüman Kardeşlerin Genel Başkanı Hasan el-Benna 1948 yılında bir Amerikan içeceği olan Coca Cola’yla ilgili olarak, Yahudilere destek olup Müslümanlar aleyhinde Siyonistlere yardım edenlere destek olmamayı Müslümanlar için bir sorumluluk addedip tüm Müslüman Kardeşlerden, bu içeceği kendilerine yasaklamalarını yani boykot etmelerini; evlerine, iş yerlerine sokmamalarını ve misafirlerine ikram etmemelerini istiyor. Yalnız Coca Cola’yı değil, diğer Amerikan ürünlerini de boykot etmeye çağırıyor. Müslüman kardeşlerin merkezlerine gönderdiği bu minvaldeki bildirisinde ayrıca şunu söylüyor: “Müslümanlar kendilerine düşmanlık edenlere el uzatmaz ve onlarla iş birliği yapmaz.”
Müslüman Kardeşlerin boykot hareketi yalnız bununla kalmıyor. Mısır’daki Yahudi gruplarının Mısır vatandaşı kisvesinden çıkıp Siyonist emellerle Filistin halkına yapılan eziyetlere destek olduklarını görünce bu Yahudilerin hiçbir reklamını kendi çıkardıkları gazete ve dergilerde yayınlamamaya karar veriyor. Tarih 13 Mayıs 1948.
Müslüman Kardeşlerin; Mısır hükümetine, gerek bakanlarına gerekse bizzat dönemin başbakanlarına notalar gönderdiğine şahit oluyoruz:
Bu konuda Kardeşler tarafından yapılan bazı faaliyetler şunlar:
13 Haziran 1938 tarihli Nezir dergisine yazdığı yazıda Müslüman ve Arap Filistin’in kurtuluşu için çalışılması gerektiğini ve bunun Mısır devletinin en doğal hakkı ve kaçınılmaz görevi olduğunu belirtiyor. Yazının içeriğinde de Müslüman Kardeşler Cemiyeti olarak Mısır hükümetinden bu meseleye ciddi ve kararlı bir şekilde müdahale etmesi gerektiğini ısrarla talep ediyor.
Müslüman Kardeşler Balfour Sözleşmesini protesto etmek üzere Filistinli kardeşlerine, yaptıkları grevde eşlik ediyor. (Yıl 1945)
Hasan el-Benna, Nezir dergisinde yazdığı kısa bir telgraf yoluyla hükümeti, İngiliz destekli Yahudilerin katliamlarına ses çıkarmaya çağırıyor. (18 Temmuz 1938)
Krallık Divan Başkanına, Başbakan’a, Arap Birliği Heyeti Genel Sekreterine, İngiltere Büyük elçisine, Filistinlilere öz vatanlarında, Hayfa’da yapılanları protesto etmek amacıyla telgraf çekiyor. (Yıl 1948)
Amerika’nın Siyonist devleti tanımasının ardından Amerika Başkanı Truman’a telgraf gönderiyor ve bu pozisyonu Araplara ve İslam dünyasına karşı savaş ilanı manası taşıdığını belirtiyor. (Yıl 1948)
Her minvalde mücahitlere veya şehit olmuşlarsa artlarında bıraktıkları aile efratlarına -gerek geçimlerini sağlamalarına gerekse eğitimlerine- yardım edilmesi ve gönderilmesi için teşviklerde bulunuyor. Bu hususu sıkça gündeme getirip hükümetten bu konuda öncülük etmesini talep ediyor.
Müslüman Kardeşler ve Hasan el-Benna, Filistin Müftüsü Emin el-Hüseyni’yi her zaman koruyup kollamıştır. Filistin davasını kuru söylemlerle savunmak ile yetinmeyip bu davanın öncüsü olan Emin el-Hüseyni’yi an be an takip etmiş, sürgün, tutuklama vs. başına gelen her vaziyette yalnız bırakmamaya çalışmıştır. Devletlerin el-Hüseyni hakkındaki tutumlarını hep takip etmiş ve gerekli yerlerde de bu tutumlara olumlu veya olumsuz manada tepkisini göstermiştir.
Kitabın içinden, Hasan el-Benna’nın kendi döneminde, Filistin ve Mescidi Aksa davasıyla ilgili bazı tespitlerini şöyle sayabiliriz:
Yahudiler kaba kuvvetten baka bir şeyden anlamazlar. (Sayfa 71)
Filistin için tek kurtuluş yolu güç kullanmaktır. Bu nedenle Arap birliğine Filistin’in kurtulması için on bin yetenekli genç mücahit vermeyi teklif ediyor. (Sayfa 95)
Filistin’e siyasi destek insani yardımdan daha önemlidir. (Sayfa 77)
Cennetin kokusu, şehadet esintileriyle donatılmıştır. (Sayfa 97)
Filistin’i savunmak tüm Arap ve İslam topraklarını korumaktır. Filistin kaybettiğimiz-kaybedeceğimiz ilk hattır. Onu kaybedersek sonrakileri de kaybederiz. İlk yumruk, savaşın yarısıdır. (Sayfa 97)
Arap ülkelerinin merkezinde bir devlet kurma fikrinin zararı yalnızca Filistin’e değildir. Bununla birlikte çevrede bulunan tüm Arap ülkelerine sonra da tüm Müslüman ülkeleredir.
Şu andan itibaren görevimiz çalışmaktır. Tereddüt edecek, düşünecek veya konuşacak kadar vaktimiz yok… Vakit ciddiyet vaktidir, şaka kabul etmez. (Sayfa 104-105)
Müslüman Kardeşler Filistin uğrunda neyi varsa feda etmektedir. Bu yolda ne canlarını ne de mallarını sakınırlar. (Sayfa 112)
Bazı büyük devletlerin Filistin’deki olayların çözülmesi için ateşkes çağrısında bulunmaları, çalışmaktan alıkoyan siyasi hilelerdir. Bunlara kanmamız doğru olmaz. Başarılı oluncaya dek durmadan çalışmalıyız. (Sayfa 112)
Tüm bu tespitlerinden, yazı ve risalelerinden, el-Benna’nın ne derece ufuk sahibi biri olduğunu ve bir devlet erkanı gibi nasıl hareket ettiğini anlıyoruz.
Son Söz Yerine
Kitabın sayfalarını çevirdikçe ve ilerledikçe, hassaten tarihleri de takip ettiğinizde, özellikle de sonlara doğru, sanki Hasan el-Benna’nın adım adım şehadete nasıl yürüğünü hissediyorsunuz. Hani deniliyor ya “Hasan el-Benna bir filistin şehididir, her ne kadar Filistin’de değil Mısır’da şehit edilmişse de!” bu sözün ne kadar isabetli olduğu, kitap okunduğunda daha net anlaşılacaktır.
Sözümü Hasan el-Benna’nın 1947 yılında Arap birliği üyelerine yönelik söylediği bir sözle bitirmek istiyorum:
“Filistin meselesinde konuşma zamanı bitti. Mücadele ve çalışma zamanı başladı. Gidilecek yol ayan beyan bellidir.”

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?