Ölü toprağı mı serpilmiş üzerimize! “Ne oldu bu ümmete Allah’ım!” Şehit Şeyh Ahmet Yasin’in dediği gibi; “Ümmetin suskunluğunu sana şikayet ediyorum Allah’ım!”
Müslümanlar olarak seyretme kültürünün kurbanı oluyoruz. Çoğu zaman, olaylara seyirci kalmaktan, seyirci olmaktan başka yaptığımız bir şey olmuyor.
Hani haber kanallarında görüyorsunuzdur, kaza oluyor, adam yaralılara yardım edeceğine, alıyor eline telefonu olayları kameraya kaydetme telaşına giriyor. Bir yanda yardım bekleyen yaralılar, öte yanda gördüklerini ölümsüzleştirme telaşında olan zavallılar. Dedim ya, hepimiz seyre dalmışız, sadece izleyici oluyoruz olanlar karşısında.
Akbabaların, açlıktan ölmek üzere olan çocuğun yanı başındaki durumunu fotoğraf ile ölümsüzleştirmeyi düşünüp; bu masum çocuğa yardım etmeyi akledemeyecek kadar vicdansızlaşan kişilerden bir farkımız kaldı mı bilmiyorum!
Afganistan, Filistin, Irak, Mısır, Yemen, Libya, Suriye, Myanmar, Bangladeş… İslam coğrafyası, “kurdun kuzuyu yeme bahanesinden farksız” laubalilikle tarumar ediliyor.
Konu İslam ve Müslümanlar olunca en hümanist bilinen fikirler, ideolojiler canavarlaşıyorlar adeta. “Alnına tokadı vur, elinden ekmeğini al” tarzında tanıtılan Budizm ve takipçisi olan Budistlerin, Müslümanlara uyguladığı soykırıma bir bakın!
Yüz binlerce Müslüman’ı yurdundan eden, binlercesini hunharca şehit eden bu zalim Budist çetelere, dünya üzerinde ses çıkaran yok. Öldürülen birkaç Yahudi ya da Hristiyan olunca kıyametler kopuyor, katledilen Müslüman olunca sadece istatistik olarak kaydediliyor.
Afganistan’da bir ABD askerinin savunmasız Müslümanların üzerine ateş açıp birçok Müslüman’ı şehit etmesi üzerine bu ülke askerini yargılayıp sadece hapse mahkûm ederken; bir Afganlı askerin, NATO’da görev yapan ve Kur’an’ı yakan askerleri öldürmesi üzerine bu Afganlı askere Afgan hükümeti idam cezası veriyor.
Şu alçakça tavra bakın! Ülkesi işgale uğrayan savunmasız insanların öldürülmesinin cezası, sadece hapis…
Öte yandan eli silahlı, masum Müslümanları öldürürken Madonna’nın şarkısını söyleyecek kadar alçakça hareket eden işgal gücü askerlerini öldürmenin cezası ise, idam. Batının ve Batının kuklası olan Müslüman ülke yöneticilerinin adaleti ancak bu kadar olur.
Ümmetin içinde bulunduğu bu durumu, kılı kıpırdamadan izleyen Müslümanların imanından şüphe duyması gerekmez mi?
Çünkü Peygamber (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Kim bir kötülük gördüğü zaman gücü yetiyorsa eliyle düzeltsin. Buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin. Buna da gücü yetmiyorsa kalbiyle buğz etsin ki, bu imanın en zayıf tavrıdır. Bunu da yapamayanın kalbinde zerre kadar iman yoktur.”
Herkesin bu hadisi okuyup kendine pay çıkarması, imanını muhasebeden geçirmesi gerekir…
Elimizle bir şey yapmaya, dilimizle bir şey söyleyemeye mazeretimiz olabilir. Ama kalbimizle buğz etmeye bir mazeret olabilir mi?
Müslümanların katledilmesinin önlenmesi için, BM’den ve NATO’dan mı çözüm bekleyeceğiz?
Suriye’de olanları görüyoruz. Kaç yıldır Birleşmiş Milletlerin gönderdiği heyet, güya olayları araştırıyor, “Suriye ordusunun uyguladığı bir katliam var mı, yok mu’’ diye.
Bu zalimler, Esed’e akıl hocalığı yapmaktan başka bir amaçla orda değiller. Bu zalimlere güvenmek kuzuyu kurda teslim etmekten başka bir anlam taşımıyor.
Bir aralar Bosna’da NATO askerlerinin Müslüman kadınlara yaptıkları, videolara kaydedilip televizyonlara servis edilmişti, ABD’nin Irak’taki alçaklıklarının görüntüleri ara ara yayınlanıyor, Afganistan’da yapılan zulümler halen yayınlanıyor televizyonlarda…
Peki, bu görüntüleri kimler yayına sürüyor? Bunu yapmakla neyi amaçlıyorlar?
Bunları yayınlayanlar, yine bu zalimlerin kendileri. Amaçları ise, Müslümanları zulme seyirci kalmaya alıştırmak. Ve bunu da başardılar. Artık, nerdeyse zalimlerin yaptığı hiçbir şey bizi enterese etmiyor.
Dikkat ederseniz, artık Müslümanların toplu ölümleri karşısında kitlesel mitingler ve eylemler yok, Kuran’a el uzatanlara, Kuran’ı yakanlara, Peygamber (s.a.s)’i karikatürize edenlere karşı çıt çıkaran kimse kalmadı.
Belki de Müslümanların çoğunluğu, bir haber kanalında Müslümanların katledilişini duymamak için, elindeki kumanda ile hemen değiştiriveriyordur kanalı…
Belki içi yanan bir grup vardır; ama onlar da Tarkan’ın konserinde görev alan polisler adetincedir ancak.
Bilelim ki kıyamet günü mazlumların eli, Müslümanlar için duaya çağrıldığında bile, gelemeyecek kadar tembellik edenlerin yakasında olacaktır!
Kıyamet günü mazlumların eli, ümmete yapılan zulümleri anlatmayan hatiplerin yakasında olacaktır!
Kıyamet günü mazlumların eli, bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın mantığıyla hareket eden, kalbiyle buğzetmeyi bile yapamayacak kadar gaflet içerisinde olanların yakasında olacaktır!
Kıyamet günü mazlumların eli, kanaatini hep kafirden yana kullanan kanaat önderlerinin yakasında olacaktır!
Kıyamet günü mazlumların eli, Müslümanları korumayan liderlerin ve avanesinin yakasında olacaktır!
“Mazlumun duası ile Allah arasında perde yoktur” O halde herkes bu vebalden yakasını kurtaracak bir yol edinsin!

MÜMİN YILMAZ

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?