Gençliğim bahar mevsimi gibiydi oysa annem.
Şimdi güller misali açmam gerekirken,
Ne işim var benim bu karanlık zindanlarda…
Yapayalnız ve çaresizim.
Küçücük bir yerde esirim.
Yok mu sesimi duyan?
Buralar çok soğuk ve ürkütücü annem.
Geceleyin işgal askerlerinin bana bağırması, baskı uygulaması,
Beni hırpalaması çok incitici.
Ben ağlarken onlar gülüyorlar annem…
Hep sen canlanırsın gözlerimde…
Güç olur bana bakışların, sıcacık tebessümün annem.
Ama bak şimdilerde
Senin gözünden sakındığın Ahmed’in, ölüme terkedilmiş burada annem…
Hani bir buçuk milyar Müslümandık biz…
Hani zalimlere biz galip gelirdik…
Ben yavaş yavaş öldürülürken,
Nerede benim kardeşlerim annem…
Nerede asil öfkeli Müslümanlar…
Canım annem, gecenin karanlığında kalk ve benim için Allah’a dua et.
Hem O’dur bizi gözeten, halimizden haberdar olan…
Umudum annem!
Yoksa seni bir daha göremeyecek miyim?
Hayır, hayır, bundan korkuyorum ben annem.
Bilmiyorum belki de bu karanlıkta unutulacağım.
Sessiz ama gür çığlıklarımı dünya duymayacak.
Küçücük bedenim daha ne kadar dayanır ki bunca baskıya, zorbalığa, zulme…
Ah anneciğim! Kokunu çok özledim…
Buradan çıkabilsem evvela beni de seni de cennete taşıyacak ayaklarına kapanırdım.
Şimdi burada yapayalnızım!
Sağlık durumum eskisi kadar iyi değil.
Gün geçtikçe daha da kötü oluyorum annem.
Hiç olmazsa sen beni unutma, dualarınla sar beni, sarmala beni annem…
Rüyalarımda bana gel ve böylece gücümü toparlayabileyim…
Sana sarılmaya ihtiyacım var annem!
Sarılmaya, dokunmaya, gözlerinde kaybolmaya, cennet köşklerinden bir köşk misali
Bağrında dinlenmeye, demlenmeye, yeniden doğmaya ihtiyacım var annem!