Yüce Rabbimiz tarafından insanoğluna lütfedilmiş nimetlerden birisidir gençlik. İnsan ömrünün en bereketli, en verimli ve en faziletli dönemidir gençlik. Gençlik, başlı başına bir hazinedir. Gençlik dönemini ganimet bilip değerlendirmek, biz Müslümanların en öncelikli sorumluluklarındandır.
Hayata başlama yaşıdır gençlik, hayatına yön veren kararların alındığı yaştır gençlik. Gençlik dönemi kişinin en enerjik, en hareketli, en gözü kara, fiziksel beceriye en fazla sahip olduğu dönemdir. Genç nesil her zaman İslâm’ın hazır potansiyeli olduğu gibi maalesef batılın da hazır potansiyelidir. Bundan dolayıdır ki gençlik, Hak-Batıl mücadelesinde her zaman en önemli yeri teşkil etmiştir. Çünkü gençliğimiz geleceğimizdir. Bundan dolayıdır ki gençlerimizin imanlı, amel sahibi, ahlâklı, bilgili, eğitimli, kültürlü, terbiyeli, nefsine hâkim olan, günahlardan korunan ve topluma yön veren önderler olmaları elzemdir.
Bunun önemini belirten Efendimiz (sav) buyurur ki; “İnsanlar içinde yüce Allah’ın en sevdiği kimse, kötülükleri terk edip, iyiliklere yönelen gençtir.”(1) “Gençlerinizin en hayırlıları; ihtiyarlar gibi ölümü düşünen, gençlik heveslerine yenik düşmeyen ve gaflette boğulmayanlardır. İhtiyarlarınızın en kötüleri de; gaflet ve isteklerine uymada gençlere benzeyenlerdir.”(2) gençliğin önemli ve değerli olduğunu bildirdiği gibi “Gençliğin tehlikelerinden sakınınız.”(3) buyurarak da gençliğin tehlikelerinden sakınılması gerektiğini bizlere bildirmiştir.
Değerlendirildiği zaman çok büyük bir hazine, değerlendirilmediğinde ise çok büyük felaketlere yol açacak olan gençlik her zaman hedef kitlesi haline gelmiştir.
Her dönemde gençlik potansiyelinin gücünü bilen batıl güçler özellikle gençler üzerine planlar yapmışlardır. Gençleri aktif İslâmî sahalardan uzaklaştırmış, gençliğin önüne koymuş oldukları hayali, sahte ve işe yaramaz hedeflerle onları oyalamışlardır. Onları asıl gaye ve amaçlarından uzaklaştırmış ve önlerindeki en büyük engel olan gençlik enerjisini heba etmeyi başarmışlardır.Gençlerin sahip olduğu enerjiyi, dinamizmi, fiziksel becerilerini boşa harcayacak batıl işlerle gençliğin dünyasını işgal etmişlerdir.
Gençleri farklı isimler adı altında (çağdaşlık, modernlik, moda, popülerlik, ilerilik vs. gibi), dinleriyle, önderleriyle, kültürleriyle, toplumlarıyla, aileleriyle aralarını açıp, batıl fikir ve yaşam tarzlarını benimseyen bireyler haline getirerek kontrolleri altına almışlardır.
Beyinleri, hayatları, yaşamları işgal edilmiş, değerleri unutturulmuş gençlerimizin, Allah’ın bizlere önder ve örnek olarak seçtiği Efendimizin metodu ile kurtarıp gerçek değerlerine kavuşturulmaları geleceğimiz açısından elzemdir.
Gençlerin birçok meseleyi çözebilecek heyecanını,gücünü, enerjisini iyi bilen Efendimiz onları başta iman ve amelle donatmış, yüce Allah (c.c) katındaki değerlerini onlara hatırlatmıştır.
“Bir genç, ilim ve ibadet içerisinde yetişir, olgunlaşırsa, Allah Teâlâ, Kıyamet günü ona yetmiş iki Sıddık sevabı kadar sevap verir.”(4) “Allah kötülüğe iltifat etmeyen genci, emsallerine karşı üstün tutar.”(5)
Tüm bu değerlere de nasıl sahip olunacağını bildirerek şöyle buyurur: “Delikanlı! Sana bazı sözler öğreteceğim. Allah’ın hakkını koru ki Allah da seni korusun. Allah’ın hakkını gözet ki O’nu hep yanın da bulasın. Bir şey istediğinde Allah’tan iste. Yardım dilediğinde Allah’tan yardım dile. Şunu bilesin ki, bütün toplum (varlık âlemi) bir konu da senin yararına bir şey yapmak için bir araya gelse ancak Allah yazmışsa sana destek verebilirler. Yine bütün toplum sana zarar vermek için bir araya gelse ancak Allah yazmışsa sana zarar verebilirler. Zira kalemler kaldırılmış, sayfalar kurumuştur.”(6)
Bu konu da Hz. Ali (r.a) “Ey gençler, haysiyet ve şerefinizi edep ve terbiyeyle, dininizi ise ilim ve bilgi ile koruyun.” der. Hasan Basri iseşu tavsiyeyi çokça yapardı:“Gençler! Yönünüzü ahirete çevirin. Ahireti çokça isteyin. Biz ahireti isteyenin ahiretle beraber dünyayı elde ettiğini çok gördük. Ama dünyayı isteyenin dünyayla beraber ahireti elde ettiğini görmedik.”
Onları haramlardan en güzel şekilde uzaklaştıran Allah Resulü, zina temek için izin isteyen bir gence “Annenin zina etmesini ister misin” diye sorar ve hayır cevabını alınca “Kızının, teyzenin, halanın zina etmesini ister misin” diye devam eder ve yine hayır cevabını alınca “Diğer insanlar da buna razı olmazlar” der ve o genci bu haramdan uzaklaştırır. (7) “Kişi arkadaşının dini ve ahlâkı üzeredir. Öyle ise sizde biriniz kiminle arkadaşlık ettiğine iyi baksın.”(8) diyerek onları uyarırken, “Bir genç bir yaşlıya yaşlılığından dolayı saygı gösterirse, Allah’ta yaşlandığında kendisine saygı gösterenleri yaratır.”(9) diyerek saygıyı, “Merhamet edene Rahim olan Allah’ta merhamet eder, Siz yerdekilere merhamet edin ki göktekiler de size merhamet etsin”(10) diyerek de merhameti tavsiye ederek onları eğitmiştir.
Bu nebevi eğitimden geçen İslâm gençliği ise gerektiğinde malını ve canını feda etmekten çekinmemişlerdir. Asr-ı saadetten günümüze Allah ve Resulünün övgüsüne mazhar olmuş nice gençlerimiz tarihe isimlerini altın harflerle yazdırmışlardır.
Abdullah bin Ömer, Zeyd bin Sabit savaşa katılmak istediklerin de henüz on üç yaşlarında, Cafer b. Ebi Talib Habeşistan’da hakkı haykırdığında henüz yirmili yaşlardaydı. Talha bin Ubeydullah ise on yedi yaşında iman edip Uhud günü Allah Resulüne gelen okun karşısına elini uzatarak elini feda eden sahabi efendilerimizdendir.
Hz. Meryem, Efendimizin kızları, Hz. Aişe ve kız kardeşi Esma, hicret esnasında Efendimizi kasidelerle karşılayan Neccaroğullarının kızları ve daha nice hanım sahabeler çocuk yaşta, genç yaşta iman edip imanlarının gereğini edepleriyle, hayâlarıyla ve iffetleriyle yerine getirdiler.
Çanakkale de canlarını feda edenler on beş yaşında genç yiğitlerdi, Mavi Marmara da Furkan Doğanlar, Rabiatu’l-Adeviyye meydanında Esma’lardı. 15 Temmuz gecesi nice gençlerimiz şehadet arzusuyla vatanını, ezanını, bayrağını korumak için çıkmışlardı.
Şimdi bizlere düşen gençlerimize, unutturuldukları bu değerleri yeniden hatırlatıp yüce değerlere ulaşmalarını sağlamaktır. Gençlerimize düşen ise tüm bu uyarı ve örnekleri kendilerine rehber edinip yüce Allah katında meleklerden daha üstün mertebeye ulaşmaktır. “Yüce Allah, ibadet eden genci, meleklerine gösterip, ‘Bakın bu genç benim için şehvetini bırakıyor. O benim nazarımda kıymetli bir melek gibidir’ buyurur.”(11) Hatta imanlı, takvalı bir gencin bir topluma azap gelmesini engellediğini Allah Resulü (sav) bizlere şöyle bildirir: “Huşu duyan gençler, rükû eden yaşlılar, emzikli bebekler ve otlayan hayvanlar olmasaydı mutlaka başınıza azap yağardı.”(12)
Evet, gençlik değerlidir, gençlik önemlidir, gençlik hayatımızın baharıdır. Bu sebeple hayatımızın baharını tıpkı dünya baharımız gibi yaprakları yeşerterek, çiçekleri açtırarak yaza (ahiret kurtuluşuna) kavuşturalım.
Kaynakça:
1)Ebû Dâvûd, Salât, 26.2)Câmiu’s-Sağîr.3)Kenzü’l-Ummâl, 2/258. 4)Taberânî.5)Feyzü’l-Kadir, 2/263, No: 1799. 6)Tirmîzî, Sıfâtu’l-Kiyâme, 59. 7)Müsned, 5/256, 257. 8)Tirmîzî. 9)Tirmîzî.10)Tirmîzî. 11)Deylemî. 12) Ebû Ya’la, Müsned, 11/287.