Zaman, insanların bazen yetişmekte bazen de değerlendirmekte zorlandığı çok önemli bir kavramdır. Zira insanın ömür sermayesi sınırlı olduğundan zamanını iyi değerlendirmek zorundadır. “İnsan ömrü üç zaman dilimine ayrılır. Birisi geçen süredir. Buna mazi denir. Bu süre, iyiliği ve kötülüğü ile geride kalmıştır. Diğeri elde olmayan süredir. Buna âti (gelecek) denir. İnsanın ona ulaşıp ulaşmayacağı belli değildir. Bir diğeri de insanın içinde yaşadığı andır. İşte eldeki zaman odur. Buna fırsat denir. Yapılması gereken ne varsa onda yapılmalıdır. Çünkü o da geçmek üzeredir.”1
Merhameti sonsuz olan Yüce Rabbimiz de sınırlı ömrümüzde, zamanları aşacak, sınır çizdiğimiz zamanımızı bereketlendirecek türlü türlü zaman dilimleri bahşederek sınırların ötesine geçmemiz için bize fırsatlar sunmuştur. İşte bu zaman dilimlerinden biri de Ramazan ayıdır.
Ramazan ayının önemli olmasında, ona diğer aylardan farklı bir değer biçilmesinde elbette ki Bakara suresinin 185. ayetinde: “(O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’ân’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa onu oruçla geçirsin.” belirtildiği gibi Kur’ân’ın o ayda bulunan bir gecede, yani Kadir gecesinde inmesinin payı büyüktür. Bunun yanı sıra Allah’ın kullarını sevabını katında gizli tuttuğu oruçla mükellef tutması bu ayın yerinin özel olmasını sağlamaktadır. Her yıl fiziki açıdan sağladığı türlü türlü faydalarını anlatıp kendimizi hazırlamaya Recep ayından başladığımız Ramazan ayının hususi ibadeti olan oruç, aç kalmanın ötesinde insana nefsini terbiye etme, paylaşmayı öğrenme, sabrı kuşanma noktasında katkılar da sunmaktadır.
Dünya genelinde açlıktan ölen milyonlarca insanın bulunduğu gerçeği günümüzde insanoğlunun yeryüzünde halifelik görevini hakkıyla yerine getirmediğini açıkça göstermektedir. Aslında Rabbimizin Ramazan ayında biz insanlara oruç tutturarak murat ettiği bir husus da, aç insanların halinden anlayıp imkânlarımızı onlarla paylaşmamız gerektiğini fark etmemizi sağlamaktır. Müslümanlar olarak ümmetçe yaşamanın gereği olarak muhtaç olan kardeşlerimize kardeşliğimizi göstereceğimiz, açlık ve merhametsizliğe duçar olmuş insanlığa ideal insanlığın ne olduğunu hatırlatacağımız en güzel zaman dilimi yaklaşmaktadır. Zaman her yılın bir ayında hatırladığımız açlık halini sürekli yaşayıp ömrünün de onla son bulduğu insanlara el uzatma, ekmeğini onlarla paylaşma şuuru elde edilen Ramazanlar yaşama zamanıdır.
Oruç ile sahur vaktinden iftar vaktine kadar isteklerini öteleyen insan açlığa sabretmeyi öğrendiği gibi nefsine her an istediklerini veremediği için onu terbiye etme imkânı da bulmaktadır. Nefis terbiyesi sadece yeme içme konusunda kendini kısıtlamak olarak anlaşılmamalıdır. Nefis terbiyesinin gözünü harama bakmaktan koruma, dilini kötü sözden, dedikodu ve gıybetten koruma, haram işleyeceği yere gitmeme, eliyle haramı yapacağı eylemde bulunmama gibi birçok yönü mevcuttur. Hakkıyla yerine getirilmeye çalışılan oruç öyle bir ibadettir ki insanın saydığımız fiilleri yaparken kendini sorgulamasını sağlamakla kalmayıp insanı olması gerektiği manevi donanıma ulaştıracak atmosferi yaşamasını da sağlar. Zaman o atmosferi ne kadar yaşadığımızı sorgulayacağımız, manevi hayatımızı düzenleme cehdi ve gayreti içerisine gireceğimiz Ramazanlar yaşama zamanıdır.
Kur’ân’ın kendisinde indirildiği ay olması nedeniyle de Kur’ân okumaya en çok bu ayda gayret etmeliyiz. Ayrıca Peygamberimizin kuvvetli sünnetlerinden olan mukabele sünnetini yaparak onun manevi bereketinden faydalanmak çok isabetli olacaktır. Zaman, okundukça elde edilen maddi ve manevi faydalarını fark etmemiz bir yana, Kur’ân’ı hayatımıza gerçekten rehber edinme adına ayrıca bir gayret göstereceğimiz ve tıpkı Peygamberimiz (s.a.s.) Kur’ân ayetini tebliğ ettiğinde ezberlemekle kalmayıp onu yaşantısında tatbik etmeden diğer ayete geçmeyen sahabenin sahip olduğu şuura kavuşacağımız Ramazanlar yaşama zamanıdır.
Gelin biz bu Ramazan her yıl oruç tutmanın fıkhi anlamdaki gerekliliklerini sıklıkla sorgulayıp öğrendiğimiz Ramazanları geride bırakarak onun hissettirmeye çalıştığı iklimi iliklerimize kadar hissettiğimiz, hayatımızın geri kalanında bizi Allah’a yakınlaştıracak ibadetlerin devamlılığını sağlamak için niyet edip kendimizi ömrümüzün sonuna kadar diri tutacak kararlar alacağımız bir Ramazan ayına hazırlayalım. Önceki Ramazanlarımızda yaptığımız ibadetlerimizi gözden geçirerek bu Ramazan daha fazlasını yapmanın azmini kuşanalım. Sanki bu Ramazan son Ramazanımızmış gibi düşünerek yapmak istediğimiz ibadetlerimize sınır çizmeden, tabi nefsimize de zulmetmeden, elimizden geldiğince yapabildiklerimizi yapmaya gayret edelim.
Özellikle küresel anlamda büyük imtihanlarla sınandığımız şu zamanımızda Müslümanlar olarak kardeşliğimizi perçinleştireceğimiz, özlenen ve hayal edilen ideal Müslüman modelini ne kadar yansıttığımızı sorgulayacağımız bir Ramazan yaşamamızın gerekliliği oldukça hissedilmektedir.
Yüce Rabbimiz, oruçla, sahurla, gece namazlarıyla, infak ve ikramlarla, mümin kardeşinin halini sormakla Rabbimizin rahmetini celbedeceğimiz bir Ramazan yaşamayı lütfetsin; nihayetinde Rabbimizin rızasına erebileceğimiz bir Ramazan geçirmeyi nasip etsin. (Âmin)

Kaynakça
1) Dilaver Selvi, Yaşadığın Anın Farkında Olmak, https://hikmetbahcesi.wordpress.com

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?