İlk Kıblemiz ikinci mescidimiz üçüncü haremimiz… Peygamber Efendimiz (sav) bir hadîslerinde şöyle buyurmaktadır: “Yolculuk ancak şu üç mescitten birisine ibadet için olur. Benim şu mescidime (Mescid-i Nebevî), Mescid-i Haram’a ve Mescid-i Aksâ’ya.” (1)
Elhamdülillah Rabbime, bana üçünü de ziyaret etmeyi nasip etti. Bu makaleyi yazmama vesile olan Mescid-i Aksâ’dır. Çünkü bu makaleyi yazmadan iki gün önce Kudüs’ten gelmiştim.
Değerli kardeşlerim, benim her zaman arzuladığım ve arzulanması gereken yerlerden biri olan ‘etrafını mübarek kıldığımız mübarek topraklar’ denilen Mescid-i Aksâ seferimiz 12.09.2019 Perşembe günü ben ve kardeşim Nurullah Aydoğdu ile başladı. Uçakla 3 saatlik bir yolculuktan sonra eski ismi Filistin Lut Havalimanına indik. israil işgalinden sonraki ismi Tel Aviv Havalimanı oldu.
Pasaport kontrolü, işgalci siyonist israil polislerinin oyalamasıyla 5 saat sürdü. Beraberimizdeki bir arkadaşımızın Mescid-i Aksâ’ya altıncı defa ziyarete gelmesi onları korkuttu ki, onu hemen sorgulamaya başladılar. Aslında onların amacı sorgulamak değildi. Bizlerin gözlerini korkutup buralara bir daha gelmememizi istiyorlardı. Beş saatlik bir sorgudan sonra arkadaşımızı serbest bıraktılar.
Mübarek Mescid-i Aksâ’ya doğru giderken bizi çok büyük bir heyecan kapladı. Ama daha sonra yolumuzun üstünde işgalci israilin işgal ettiği bazı mahalleleri gördük. Bunlardan biri daha önceleri Kudüs’ün içinde bulunan bir mahalle idi. Cemaat çok rahat bir şekilde Mescid-i Aksâ’ya gelip giderdi. Tüm sabah namazlarını Kudüs’te kılarlardı, ama 1967’den sonra ayrım duvarı bizim ifadeyle “utanç duvarı” yapıldı ve artık oradan Mescid-i Aksâ’nın bulunduğu yerin arası kesildi.
Hiçbir şekilde israilin işgal ettiği yere giremiyorlardı. Çok acil bir durum olmazsa Kudüs’ün bulunduğu yere girmelerine müsaade edilmiyordu. Orası Filistin olarak sayılıyor. Yani sadece küçük bir mahalleyi Filistin olarak tanıyorlar. Orada bulunan araç plakaları bile farklı renkte. Filistin araçları beyaz üzerine siyah renklerde, israil araçları ise sarı ile siyah renkte.
Daha üzücü olan taraf ise onların Filistin olarak saydıkları yerde Filistin güvenlik görevlileri değil işgalci israil askerleri bulunuyor. Filistin polisleri orada var ama üzerlerinde en ufak bir kesici alet taşımaları dahi yasaktır.
Ve daha yolumuz devam ederken Filistin dedikleri yerde tarım arazileri karşımıza çıkıyordu. Bu arazide çok fazla hurma ağaçları yetişiyordu. Bunu görünce kardeşim Nurullah rehberimize şu soruyu sordu:
-Hocam elhamdülillah, Filistinli kardeşlerimize kendi arazilerinde hurma yetiştirmeye müsaade edilmiş.
Rehberimiz bu soru karşısında üzücü bir tebessümle şu cevabı verdi:
-Burada gördüğün tüm arazilere işgalci israil tarafından el konulmuştur ve burada yetişen tüm ürünler israil tarafından Avrupa’ya satılmaktadır.
Filistinli biri hiçbir şekilde kendi arazisine bir hak arayışında bulunamaz ve isteyemez. Eğer ki, bir Filistinli evinin bahçesinde bir hurma ağacı veya herhangi bir şey yetiştirirse hemen yakalanıp hapse atılıyor.
İşte bu cevap karşısında hepimiz büyük bir üzüntü yaşadık, ama elimizden hiçbir şey gelmezdi. Ve daha bitmedi, Filistin toprakları diye saydıkları yerde hiçbir şekilde Filistin bayrağı dalgalanmasına müsaade edilmemekte, böyle bir girişimde bulunan kişiyi hemen tutukluyorlar.
Ve 1968’den sonra bütün Filistinlilerden ellerindeki Filistin kimlikleri alınarak onlara israil vatandaşlığı verildi. Ancak bu şekilde Filistin’de kalabilirler, aksi takdirde onların bu topraklarda yaşamalarına izin verilmiyor.
İşgalci israil, zorbalıkla işgal ettiği topraklara yerleşim yerleri yapıp fanatik Yahudi aileleri yerleştiriyor ve etrafını ya büyük bloklar ya da tel örgü ile kapatıyor. İşgalciler inşa ettikleri yerleşim yerlerini şehirden uzak dağların üstüne inşa ediyor. Bu şekilde büyük bir Yahudi yerleşim yeri inşa etmiş oluyor ve bu halen devam etmekte. Oysa bu mübarek toprakların hepsi bir zamanlar Müslümanlara ait yerlerdi.
Ve en sonunda mübarek Mescid-i Aksâ’ya vardık. Mescid-i Aksâ’nın surları Kanuni Sultan Süleyman tarafından inşa ettirilmiştir. Toplam uzunluğu 4,5 km’dir.
Mescid-i Aksâ’nın birçok kapısı bulunmaktadır:
- Esbat Kapısı
- Sahira Kapısı
- Şam Kapısı. Bu kapı Mescid-i Aksâ’nın en büyük kapısıdır. Filistin’de olan Müslümanlar bu kapının adını ‘Şehitler Kapısı’ olarak değiştirmiştir. Çünkü bu kapının önünde çok şehit verilmiştir.
- Sultan Abdülhamit Han tarafından yapılan ‘Babul Cedid’ kapısı (Yeni Kapı)
- Yafa kapısı (Halilullâh Kapısı, Filistin Kudüs)
- Nebi Davut Kapısı
- Babul Mağrib Kapısı
Mescid-i Aksâ, 144 dönüm arazinin tamamına verilen isimdir. Harem-i Şerif’in bütünüdür. Kıble Mescidi ve Kubbetü’s-Sahrâ (Hz. Ömer Camisi) da bu alanın içerisinde yer alır.
Bunların yanı sıra Mescid-i Aksâ’nın içerisinde birçok mescit bulunmaktadır. Burada Peygamber Efendimiz (sav) Mirac’a yükselmeden önce tüm peygamberlerin önünde imam olarak namaz kılmıştır. Aynı zamanda burada Burak Mescidi ve çok değerli mescitler bulunmaktadır.
Mescid-i Aksâ’daki tüm kapıların güvenliği işgalci israil polisleri tarafından sağlanıyor. Bu da bizi derinden üzdü ve maalesef onların kontrollerinde giriş yapabiliyorduk. Bizim olan Mescid-i Aksâ’ya girdiğimizde onların noktalarından geçmek zorunda kalıyoruz.
Mescid-i Aksâ’ya sadece Müslümanlar girebiliyor, bunun dışındakilerin girmeleri haramdır. Ama bu haramı maalesef siyonizm askerleri bazen kendi ayak botlarıyla mescide girerek çiğnemiştir.
Kardeşim Nurullah ile sabah namazına giderken işgalci siyonizm askerleri bizi Mescid-i Aksâ’ya sokmadılar. Kardeşim onlara bizim Müslüman olduğumuzu ve Türkiye’den geldiğimizi anlatmaya çalışsa da boş, çünkü onlar bizi dinlemiyorlardı bile. Bizi Mescid-i Aksâ’dan soğutmak ve korkutmak istediklerinin farkındaydık, ama biz aksine onlar bizim daha güçlü olduğumuzun farkında değiller. Başka kapıdan Mescid-i Aksâ’ya giriş yaptık. Bu durum bazen diğer Filistinli kardeşlerimize de uygulanıyordu.
Mescid-i Aksâ’nın her bir karışında bir peygamber veya bir nebinin ayak izi olduğu aklımıza gelince gerçekten insan sevinçten bazen her şeyi unutabiliyor. Mescid-i Aksâ’nın içerisinde bulunan Yahudilere göre Ağlama Duvarı ama Müslümanlara güre Burak Duvarı olan yere gittiğimizde, orada Yahudilerin nasıl ibadet ettiklerine şahit olduk. Burak duvarının hemen bitişinde büyük bir tünel fark ettik. Oraya doğru ilerledik, bir süre sonra rehberimiz daha fazla gitmemize izin vermiyorlar dedi.
O tüneli işgalci israil 1968’den bu yana Mescid-i Aksâ’nın altını oyarak yapmıştır. Yani şu anda Mescid-i Aksânın altı tünellerle kuşatılmıştır. Onların bahanesi de Süleyman mabedini aramaktır.
Yahudilerin ağlama duvarında yaptıkları ibadetleri gördük. Ellerine bir kâğıt parçası alarak içerisine Allah’tan isteklerini yazıp oraya sıkıştırıyorlardı. Hatta senet yazanlar bile olmuştur.
Ağlama Duvarının (Burak Duvarı) Hz. Süleyman’dan kalma duvar olduğunu iddia ediyorlar, fakat öyle bir şey de yoktur.
Hâlbuki Mescid-i Aksâ’yı yıkıp yerine kendi tapınaklarını inşa etmektedirler. Ve biz Müslümanlar bunun farkında bile değiliz. Mescid-i Aksâ bizim uyanışımızdır. Aslında Mescid-i Aksâ bize kendimize çeki düzen vermeyi hatırlatıyor.
Filistin toprakları Müslümanlar için kutsal bir yerdir, çünkü Filistin içerisindeki El-Halil kentinde Hz. İshak (a.s), Hz. Refika (Hz. İshak’ın mübarek eşi) ve Hz. İbrahim (a.s), eşi Hz. Sara annemiz yatmaktadır.
Ve diğer bölgelerde olan peygamberler… Hz. Davut (a.s), Hz. Yakup (a.s) ve Hz. Yûsuf (a.s) ve birçok peygamber…
Mescid-i Aksâ’nın içerisinde bulunan minberlerin hikâyesini sizlerle paylaşmak istiyorum. 1969 Senesinde Michal Dennis Rohan isimli fanatik bir Yahudi, Müslüman kılığına girerek her gün Mescid-i Aksâ’ya gelip giderdi. Herkes onun Müslüman olduğunu zannediyordı.
Her gelip gittiğinde yanında içerisi benzin dolu küçük şişeler getirip Mescid-i Aksâ’nın her bir köşesine saklıyordu ve bir gün cemaatin az olduğu bir vakitte tekrar gelip o küçük şişeleri tümünü mescitte bulunan minberin üstüne atıp orayı ateşe verdi. Mescid-i Aksâ’nın üçte ikisi yandı, minberin tümü yandı ve bu minberi Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin hocası olan Nurettin Zengi yaptırıp ona vasiyet olarak Filistin’e koyulmasını istemişti. Bu minberden 3 tane var.
O günlerde israil devlet başkanı olan Golden Maoris basın mensuplarının karşısına çıktı ve dedi ki: Kıble Mescidi (Mescid-i Aksâ içerisinde olan cami) yangın çıktığı gece sabaha kadar gözüme uyku girmedi, zannettim ki, bütün bir İslâm âlemi ayağa kalkacak ve bizi haritadan silecek, ama sabah kalktığımda bütün İslâm ülkelerinin basın haberlerinde gördüm ki, hiçbir ülkede bu konu gündem dâhil olmadı. O zaman anladım ki, dünyada bize ölüm yok. Ama elhamdülillah şu an böyle değil, en ufak bir olay olsa hemen gündem konusu oluyor.
Eriha Şehrinde Hz. Yûsuf (a.s), Hz. İbrahim (a.s), Hz. İshak (a.s), Hz. Refika ve Sare annemizin bulunduğu mescit de sadece Müslümanlara ait bir mescit idi. Ama bir gün fanatik bir Yahudi mescitte namaz kılan Müslümanlara silahla saldırdı ve bir gurup Müslüman onu yakalayıp öldürdü. İçerde çok sayıda Müslüman şehit oldu. Bu sırada israil askerleri mescidi kapattı ve uzun bir zaman mescide kimse giremiyordu. Daha sonra mescit açıldığında Müslümanlar gördükleri karşısında çok şaşırdılar çünkü işgalci israil askerleri mescidin ortasına bir bölme koyarak mescidi ikiye bölüştü. Yani Hz. İbrahim (a.s), Hz. İshak (a.s) ve mübarek eşlerinin bulunduğu türbelerin yarısı o israil bölümünde kalmıştı. Hz. Yûsuf ve Hz. Yakup (a.s) kabirleri diğer tarafta kaldı. İşgalci israil Yahudileri bu şekilde yavaş yavaş tüm Filistin’i işgal etmek istiyor. Aynı yöntemi Mescid-i Aksâ için de uyguladılar, fakat elhamdülillah başaramadılar.
Değerli kardeşlerim! Mescid-i Aksâ’nın biz Müslümanlar için neden bu kadar önemli olduğunu maddeler halinde anlatmak istiyorum:
- İlk kıblemiz Mescid-i Aksâ’dır.
- İkinci mescidimiz Mescid-i Aksâ’dır.
- Peygamber Efendimiz (sav) Mescid-i Aksâ’dan Allah’ın huzuruna (Mirac’a) yükseldi.
- Peygamber Efendimiz (sav) Mirac’a yükselmeden önce tüm peygamberlerin önünde burada imamlık yaptı.
- Üçüncü haremimiz; “Kulunu, kendisine birtakım ayetlerimizi göstermek için bir gece Mescidi Haramdan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya yürütenin şanı pek yücedir.” (İsra, 1)
- Müslümanlara namaz Mescid-i Aksâ’da farz kılınmıştır.
- “Musa milletine şöyle demişti: “Ey milletim! Allah’ın üzerinizdeki nimetini anın. Aranızdan peygamberler çıkardı ve sizi krallar yaptı. Âlemlerden hiç kimseye vermediğini size verdi. Ey milletim! Allah’ın size yazdığı kutsal toprağa girin, geriye dönmeyin; yoksa zarar edenler olursunuz.” (Maide, 20-21)
- Yüce Allah, Enbiyâ suresinde şöyle buyurmaktadır:
“Biz de dedik ki: “Ey ateş! İbrahim’e karşı serin ve esenlik ol.” Ona bir tuzak kurmak istediler. Fakat biz asıl kendilerini hüsrana uğrattık. Onu da Lut’u da içinde âlemler için bereketler verdiğimiz yere (ulaştırıp) kurtardık.” (Enbiyâ, 69-71) yani Mescid-i Aksâ’ya
- Filistin Peygamberler şehridir.
Değerli Kardeşlerim! Benim daha sayamadığım oradaki Filistinli kardeşlerimiz bizi gürünce o kadar seviniyorlar ki, arada tekbirler getiriyorlar bizleri görünce. Bizden cesaret alıyorlar. Bu yüzden işgalci israil askerleri bizim oraya gitmemizi hiç istemiyor.
Bir Filistinli kardeşimizle yaptığımız konuşmada bizlere şunları anlattı: “Bu mukaddes topraklar, Mescid-i Aksâ Filistinlerin değil tüm Müslümanlarındır. Eğer siz burayı sahipsiz bırakırsanız işgalci israil parça parça işgal ettiği yerler gibi Mescid-i Aksâ’yı da işgal etmek isteyecektir. Bunun yerine, ibadet etmek için Mescid-i Aksâ’yı yıkıp yerine büyük bir tapınak inşa etmek istiyorlar.
Eğer böyle bir şey olursa bunun hesabını Allah’a hiçbir Müslüman veremez. Biz Filistinli olarak ellerimizden geleni yapıyoruz. Sizden gelip burada savaşmanızı istemiyoruz. Sizin bize yapacağınız en büyük yardım burayı ziyaret edip sahipsiz olmadığını Yahudilere göstermenizdir.
İşgalci israil Yahudileri bizim iş yerlerimizi onlara satmamızı istiyor. Satmadığımız zaman bizi aylık 2.500 dolar vergi vermeye zorluyorlar, fakat biz sonuna kadar direneceğiz inşallah.
Tüm Müslüman kardeşlerimiz sizlere dua ediyoruz diyorlar. Bu yetmez, durumu iyi olan her Müslümanın buraya gelmesi bana güre şu an farzdır, biz bu uğurda canlarımızı ortaya koyduk.”
Değerli kardeşlerim! Mescid-i Aksâ’nın bizim her alanımızda olması gerekir. Bizim derdimizin içerisinde bulunması ve herkesin Mescid-i Aksâ için neler yapabilir diye bir düşünmesi, muhakkak bir şeyler yapması gerekir.
Yıllardır Gazze kuşatma altında ve açlığa mahkûm edilmiştir. Hiçbir yardım girmesine müsaade edilmiyor. Bunu dert etmek gerek. Kardeşim Nurullah oradaki çocukların durumunu sorduğunda gerçekten kokunç bir cevap aldı. Tahmini Filistin’de 30 bin yetim çocuk bulunmakta ve bunların babaları ya şehit olmuş ya da tutuklanıp ceza evinde mahkûm edilmiş.
Değerli kardeşlerim, oraya gitmekten sakınmayın, çünkü siz vizenizi israilden aldıktan sonra orda kesinlikle kimse sizin kılınıza zarar veremez. Sadece sıkı kontrolleri var, o da bizi buralardan korkutup bir daha gitmemek içindir. Oraya Türkiye’den birçok kişi ailesiyle gitmektedir. Bu muhteşem bir tablodur. Rabbim isteyen herkese orayı görmeyi nasip etsin. Mescid-i Aksâ bir aşktır. Orayı bir kere gören bir daha görmek istiyor, zira oradan ayrılmak bizim için çok zordu.
Mescid-i Aksâ serin,
Mescid-i Aksâ sesiz,
Mescid-i Aksâ mahzun,
Mescid-i Aksâ yalnız değil, yalnız kalmayacak inşallah…
Hamdullah ve Nurullah AYDOĞDU
Kaynakça:
1) Buhârî