İnsan yaratılış itibariyle bir şeyleri garanti altına almak ister, hatta bunu bir mecburiyet, bir görev bilerek yaşar. Günümüz dünyasından örnek verirsek daha garantinin, geleceğin, yatırımın ne olduğunu bilmeyen küçücük bir çocuk bile ailesi tarafından “Bak oku kendini kurtar. Ayaklarının üzerinde dur, kimseye muhtaç olma!” telkinleriyle buna mecbur bırakılır. Bu yıllarca sürecek bir telaş, hazırlık olarak o çocuğun bütün bir hayatını etkiler.
Günümüzün kendini garanti altına alma örnekleri çoktur. Bir başka örnek yetişkinler olarak bizlerdedir. Sigortasız çalışan bir işçi her zaman zarardadır mesela. Onun hakkının yendiğini, geleceğinin hüsranda olduğunu düşünür ve bunu her fırsatta dile getiririz. Yine, bir araba, ev veya herhangi bir elektronik eşya bile aldığımızda ondaki garantiyi önemseriz. Sigortalanmış bir araba, ev bizi daha emniyet, daha bir güven içerisinde hissettirmiştir çoğu zaman. Bu fıtratın getirdiği ve aslında ihtiyacımız olan bir şeydir. Bir bakıma dünya hayatındaki huzura da vesiledir. İnsan bir şeylerin koruması altında olmaya muhtaçtır ve bu fıtrat üzere yaratılmıştır. Bir bebek anneye, çocuklar aileye, öğrenci öğretmene, toplum lidere muhtaçtır. Bu örnekleri hayatımızda daha da artırmak mümkündür.
Bir de bunun ahiret boyutu vardır. Müslüman, ahiretini de garanti altına alma çabasındadır. Bu öyle bir garanti anlayışıdır ki, hem dünya hem de sonsuz saadet yeri olan cennet yurdunda elde edilebilir niteliktedir. Tıpkı dünya hayatındaki bir memurun gözündeki sigorta anlayışına benzetebiliriz bunu. Nasıl ki, memurun maaşının bir kısmı ileride emekli olduğunda ona ulaşacak ve çalışmadan her ay hesabına yatırılacaksa Müslüman da aynen öyle çalışma yeri olan dünyada çalışacak, çalışmanın olmadığı, sadece dünyada çalışanların karşılık bulacağı ahiret yurdunda karşılığını eksiksiz alacaktır. Bu çalışma, nasıl ki, dünyevi boyutta öğretmen ve eğitim aşaması gerektiriyorsa aynı şekilde ahiret boyutu için de gereklidir.
Müslümanın en güzel öğretmeni Allah Resûlü’dür (sav); aynı şekilde onun en güzel ve en ideal eğitimi de bizzat O’nun yaşantısı olarak Sünnetidir. Kişi Allah Resûlü’nü ve yaşayışını örnek aldığı müddetçe dünyası bir şahit olacak ve bu doğrultuda yaptığı her hareketi ahiret sigortasına eklenecek, güzel her ameli primi olarak yatırılacak tabiri caizse…
Müslüman sıkıştığı her anda zihnindeki soruların cevaplarını Peygamberin hayatında bulacaktır. Edebi, adabı, ihtiyacı olan huzuru, mutluluğu onun davranışlarını birebir taklit etmekle yakalayacaktır. Bu müjdeyi Kur’ân, Müslümanlara şu ayetlerle şüphe barındırmayacak biçimde vermektedir: “Andolsun ki, Resûlullah sizin için Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.” (Nisa, 59)
“Kim Allah’a ve Resûlü’ne (sav) itaat ederse işte onlar Allah’ın kendilerine lütuflarda bulunduğu Peygamberler, sıddıklar, şehitler ve salih kişilerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır.” (Nur, 54)
Ayetin de en güzel şekilde tasdiklediği gibi Allah Resûlü, modanın, batı uygarlığının önüne geçtiği zaman biz kurtuluşa erenlerin arasında olacağız. Bununla birlikte görülecek ki, çocuklarımız, televizyonda izledikleri, afişlerde, panolarda gördüklerini değil, bizim örnek aldığımızı, Allah Resûlü’nü en büyük önder şahsiyet olarak kabul edeceklerdir Allah’ın izniyle…
Nesrin CAN