Doğru yürü, doğru yaşa, doğru ol,
Budur seni kurtaracak asil yol.
Zaman durmaz, ömür akan bir sudur.
İnsanoğlu mukim değil yolcudur.
Sözünü yerine getirmek, iyi insanların vasfı, imanın gereğidir. İnsan, verdiği sözün sonuna kadar arkasında durmalı, yerine getirmeye çalışmalıdır. Ne pahasına olursa olsun. Bu maddi zararlara mal olsa bile.
İnsan, İslam kapısından şehadet getirip Müslüman olarak girince Allah’a, Resulüne, Müslümanlara ve bütün varlığa karşı bir söz verir. Sorumluluk alır. Der ki; “Ben şehadet ederim ki, Allah’tan başka ilah yoktur. Ve yine şehadet ederim ki, Muhammed (sav) O’nun kulu ve resulüdür.”
İnsan, bu sözüyle Müslüman olur. Kalbiyle tasdik eder, diliyle haykırır. Ey insanlar, ben düşündüm. Anladım. İyice kavradım ki, Allahtan başka İlah yoktur. Allah kendisini nasıl tanıtmışsa ben O’nu öyle kabul ediyorum. Ben O’nun kuluyum. O benim İlahımdır. Rabbimdir. Melikimdir. Rezzak’ımdır.
Allah’ın emirleri ve yasakları benim kulluk sınırlarımı belirler. Benim itaatim, sevgim, nefretim, alıp verdiklerim O’nun içindir. Çalışmalarım, hedeflerim, bakışım, duruşum hep Allah’ın rızasına yöneliktir. Bunu herkes böyle bilsin. Bu benim sözümdür. Ve ben sözümün arkasındayım.
De ki; “Benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm, tüm varlıkların Rabbi olan Allah içindir. ” (En’am, 162)
Kalbim bunun için atar. Gözlerim bu Emr-i İlahi için bakar. Ellerim bunun için tutar. Ayaklarım bu hedefe kilitlenir. Bunun dışında benden bir şey bulamazsınız. Beklemeyiniz. Bireysel ilişkilerimde, ahlakımda, ticaretimde, komşuluğumda, dostluğumda hatta düşmanlığımda da bu verdiğim sözün gereği vardır.
Allah’a iman, ‘Ben şehadet ederim ki, Allah’tan başka ilah yoktur.’ sözümün birinci kısmıdır. ‘Ve yine şehadet ederim ki, Muhammed (sav) Allah’ın kulu ve resulüdür.’ İşte bu kısmı beni Müslüman yapar. Diğer dinlere inananlar da Allah’ın varlığına inanır. Müslümanı diğer din mensuplarından ayıran temel etken “Muhammed (sav) Allah’ın kulu ve resulüdür.” cümlesidir.
Müslüman, “Muhammed (sav) Allah’ın kulu ve resulüdür.” derken, “Ey insanlar! Ben düşündüm. Araştırdım. Anladım. İslam tek ve biricik dindir. Allah bu dini Muhammed (sav) ile kemale erdirdi. “Bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’ı beğendim.” (Mâide, 3)
Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (sav) getirdiği, söylediği, uyguladığı her şey doğrudur. Haktır. İnsanların huzuru ve mutluluğu içindir.
Peygamberlerin ve peygamberimizin olmazsa olmaz beş sıfatı bulunmaktadır. Bu sıfatlar; emanet, ismet, fetanet, sıdk ve tebliğdir. Müslüman bunlara inanır, bunları kuşanır ve gücü nispetince uygulamaya koyar. Kısaca;
Emanet: Güvenilir ve emin olmak demektedir. Bu bağlamda, tüm peygamberler güvenilir kimselerdir. Onlar Allah tarafından tebliğ edilen emirleri insanlara doğru ve eksiksiz bir şekilde aktarırlar.
İsmet: Peygamberlerin günahtan korunmuş ve günahsız olduğunu ifade eder. Bu bağlamda, onların açıktan ya da gizli bir şekilde günah işlemediği vurgulanmaktadır.
Fetanet: Peygamberlerin zeki ve kavrayışlı kimseler olması demektir. Bu bağlamda Allah, tüm peygamberleri akıl ve muhakeme konusunda olgunlaştırmıştır.
Sıdk: Doğru söyleme, gerçek olma ve hakikat sözcükleriyle bağdaştırılmaktadır. Bu bağlamda, peygamberler vahiy iletmek gibi önemli bir görevi üstlenirler ve her zaman doğruyu söylerler.
Tebliğ: Kur’ân’ı Kerim’de peygamberlerin tebliğ edici oldukları vurgulanmaktadır. Bu sıfata göre, onlar Allah tarafından aldıkları tüm bilgileri olduğu gibi ve hiçbir değişiklik yapmadan insanlara ulaştırırlar.
Dinim İslam için şehadetim; İslam, hayatın bütün görüntülerine hitap edecek, yön verecek, içine alacak kapsamlı bir dinin adıdır. O bir ilave veya çıkarma kabul etmez. Çünkü İslam herkesi her şeyi en iyi bilen, bütün zamanın sahibi Allah tarafından peygamberine, onun vasıtasıyla insanlığa gönderilen dinin adıdır. Müslüman böyle inanır. Şehadet getirerek Allah’a söz verir. Kendisine verilen beden ve içindekileri, imkân ve fırsatları, bu yaşadığı imtihan dünyasında emaneten kendisine verilen ve sahip olduğu can, mal, zaman ve her şeye Allah adına yaklaşır ve O’nun rızası doğrultusunda kullanır. Emanete ihanet etmez. Etmeyi düşünemez. Aldatmaz. Aldatamaz. Zulmetmek orda dursun, zulmün karşısında en gür seda onundur. Adil olmak onun işlerinin başında gelir. Çünkü o, adil olan Allaha söz vermiştir.
Ey Müslüman Sen Allah’ın Kulusun!
Müslüman, kelime-i şehadetle ‘Ben Rab olarak Allah’ı, din olarak İslam’ı ve peygamber olarak Muhammed aleyhisselamı seçtim. Ben sadece Allah’ın kuluyum. Varlık sebebim Allah’a kulluktur. Bütün Müslümanlar kardeşimdir. Kendim için istediklerimi önce onlar için istemek, kendim için istemediklerimi de yine onlar için istememek imanımın gereği olarak bilirim.’ “Sizden biriniz, kendisi için arzu edip istediği şeyi, din kardeşi için de arzu edip istemedikçe, gerçek anlamda iman etmiş olmaz.”1
Hayatın her karesinde şeytan ve işbirlikçilerinin pusuya yattıklarını, önden, arkadan, sağdan ve soldan yaklaşarak beni kulluktan uzaklaştırmak, beni gaflete düşürmek için çalıştıklarının bilincinde olmalıyım. İlk insan Hz. Adem’e (a.s) mağlup olan şeytan, insanı mağlup etmek için şu tehdidi savuruyor:
“Öyle ise beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstünde oturacağım. Sonra onların önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın.” (Ârâf, 16-17)
Allah da “Haydi, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık! And olsun ki, onlardan kim sana uyarsa, sizin hepinizi cehenneme dolduracağım!” (Ârâf, 18)
Allah’ın ilk insan ve babamız olan Hz. Adem’e (a.s) verdiği bu galibiyetten sonra mağlubiyeti yaşamamak ve şeytanla beraber cehenneme girmemek için ahlakımda, çalışmamda, ticaretimde, bireysel, ailevi ve toplumsal ilişkilerimde bu şuurla yaşamalı ve verdiğim sözü unutmamalıyım. Herkes, her şey bu sözümden güven duymalıdır. Bana bakışı, yaklaşımı ve ilişkileri bu çerçevede olmalıdır. Yaptıkları doğrularda yanlarında ve yapacakları yanlışlarda karşılarında olacağımı bilmeli ve ona göre hareket etmelidir.
Müslümanın Bu Sözünde Hayat Vardır
Şehadetle verdiğim bu söz, kendimle barışık bir hayat yaşamamı gerektirir. Görüldüğümde, konuşmalarımda, işlerimde, hal ve hareketlerimde Allah akla gelmelidir. “Sizin en hayırlılarınız, görüldükleri zaman Allah’ı hatırlatan kimselerdir!”2 “Onlar, yüzlerine bakıldığında Allah’ı hatırlatan kimselerdir!”3 Görüldüklerinde Allah’ı hatırlatan, konuştuğunda ilmimizi arttıran ve ameli bize ahireti hatırlatan kimseler olmamı gerektirir.
Şehadetle verdiğim bu söz, ailemde sevilen, güvenilen, örnek alınan, saygı gösterilen, sözü dinlenilen bir baba, sevginin, iffetin, zarafetin, infakın, sükûnetin, şefkatin, merhametin, düzenin sembolü bir anne, paylaşmanın, kuvvetin, yardımlaşma ve dayanışmanın sahibi bir kardeş, neşenin, itaatin, rızanın, göstergesi bir evlat olmamı gerektirir. Sorumluluk benim kimliğimdir.
Şehadetle verdiğim bu söz, ticarette dürüstlüğü, helal yoldan kazanmamı, haramın her çeşidinden uzak durmamı, aldatmamamı, kandırmamamı gerektirir. Güven benim vasfımdır.
Şehadetle verdiğim bu söz, toplumun hangi biriminde bulunursam bulunayım, sevginin, saygının, sabrın, sorumluluğun, sadakatin, samimiyetin, doğruluğun, güvenin, adaletin, asaletin, çalışkanlığın, üretkenliğin, özverinin, fedakarlığın zirvesinde bulunmamı gerektirir. Bütün bunlar hayatın içindeki güzelliklerdir. Bunların bulunduğu yerde hayat vardır. Hayat, imanın gereği gibi yaşamaktır.
Şehadetle verdiğim bu sözümde durmam, Allah’ı, peygamberi ve müminleri sevindirir. Mazlumun umudu, duası, zalimin korkulu rüyası olur. İyiliği emretmek, kötülükten menetmek bu sözün kapsama alanına girer.
Yeryüzünü Allah adına imar etmemi gerektirir. “O, sizi yeryüzünden (topraktan) yarattı ve sizden yeryüzünü imar etmenizi istedi.” (Hûd, 61)
Şehadetle verdiğim bu söz, yeryüzünde fitnenin tamamen kalkması, kulların kulluğunu sadece Allah’a özgürce yapabilmesi için çalışmamı, çalışırken yeri ve zamanı geldiğinde, Allah’tan emanet bu canı, malı ve zamanı yine Allah için kulluk bilinciyle O’nun yolunda kullanmamı gerektirir.
“Fitne ortadan kalkıncaya ve din tamamen Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın! (İnkâra) son verirlerse şüphesiz ki Allah onların yaptıklarını çok iyi görür.” (Enfâl, 39)
“Fitne tamamen yok edilinceye ve din (kulluk) de yalnız Allah için oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet vazgeçerlerse zalimlerden başkasına düşmanlık ve saldırı yoktur.” (Bakara, 193)
Bütün bunları yaparken “Ancak Sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz.” (Fâtihâ, 5) İlahi fermanına ihlas, ihsan ve takva bilinciyle uymam gerekir.
Özetle; şehadetle verdiğim bu söz, Allah’ın emrettiği bütün iyilikleri yapmaya çalışmamı ve kötülüklerden de uzaklaşıp hicret etmemi, hakkın, adaletin gür sesi, mazlumun yanında, haksızın karşısında olmamı gerektirir.

Kaynakça
1) Buhari, İman 7; Müslim, İman 71-72. Tilmizi, Kıyamet 59; Nesai, İman 19, 33 2) Ahmet, VI, 409; İbn-i Mâce, Zühd, 4 3) İbn-i Mâce, Zühd, 4

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?