Allah’ın selamını almakla şereflenmiş bir hanım, cennetteki inci köşklerle müjdelenmiş kutlu anne, Resûlullah’ın (s.a.s.) can yoldaşı, göz nuru, mü’minlerin aziz ve kıymetli annesi: Hz. Hatice (r.a.)

Bizler, onu anlatmakla onun derecesine bir şey katamayız, ondan herhangi bir şey de eksiltemeyiz. Onun hayatından payımıza düşen, almamız gereken dersleri alır, onun örnek kişiliğini kendi hayatımıza rehber ediniriz. Hz. Hatice (r.a.) her kelimesi düşünerek anlayarak okumamız gereken bir kitap gibidir. Kadın-erkek her Müslüman’ın hayatına yol gösterecek, ışık tutacak bir şahsiyettir.

Hz. Hatice (r.a.) cahiliye devrinin karanlığında kirlenmeden, iffetini ve ahlakını hep korudu. Böyle tertemiz bir hanım olmasından dolayı Mekke’de ona “Tâhire” deniyordu. Ayrıca çok zengin bir tüccardı. Fakat zengin olmasından dolayı asla kibirli, gösterişli, savurgan bir hanım olmadı, aksine yardımsever, iyi kalpli ve alçak gönüllü bir kişiliğe sahipti.

İlklerin hanımefendisiydi o, ilk Müslüman’dı, İslam’ın güzelliklerini de, zorluklarını da ilk yaşayanlardan oldu. Efendimizden (s.a.s.) sonra ilk namaz kılma şerefine nail olup, Dergâh-ı Ehadiyet’e yöneldi. Tüm malını, mülkünü, sermayesini bir an bile tereddüt etmeden İslam yolunda ilk infak eden hanım oldu. O yıllarda yaşı ilerlemiş olmasına rağmen maddi ve manevi olarak risalet davasına sahip çıktı. Efendimize (s.a.s.) ve tüm Müslümanlara hep destek oldu, yardımını bir an bile esirgemedi.

Hz. Hatice (r.a.) çok akıllı ve olgun bir kadındı. Olaylar karşısında soğukkanlı, mantıklı tavırlar sergilerdi. Ve çok iyi bir dosttu. Resûlullah (s.a.s.) bunu biliyordu. Bu yüzden kendisine en yakın sırdaş olarak Hatice’sini seçmişti. İçinde bir sıkıntı tecelli ettiğinde herkesten önce ona anlatırdı. Hz. Hatice de onu şefkat dolu güven veren sözlerle teselli ederdi. İlk vahiy geldiğinde, Efendimiz (s.a.s.) yaşadığı olayın şokuyla titriyor, soğuk soğuk terliyordu. Eve güçlükle geldiğinde Hz. Hatice (r.a.) annemize ancak “zemmilûnî!” yani “üzerimi örtün!” diyebildi. Hatice annemiz hemen Efendimizin üzerini örttü ve saatlerce hiç konuşmadan kendine gelmesini bekledi. Kendine geldiğinde başından geçenleri tek tek anlattı annemize, Hz. Hatice (r.a.) dikkatle dinledi eşini. Onun sözü bitince büyük bir olgunlukla teskin etti Efendiler Efendisini. Sanki yıllardır vahyin geleceğini, Peygamber eşi olacağını biliyormuş gibi büyük bir metanetle: “Asla endişelenme! Allah seni kesinlikle zayi etmeyecektir. Sen akrabalarını koruyup, gözetirsin. Düşkünlerin elinden tutarsın. İhtiyacı olanların ihtiyaçlarını karşılarsın. Misafirlerine her türlü ikramı yaparsın. Hakk’ın yanında yer alır, hakkın ikâmesi için çalışırsın.” dedi.

Allah Resûlu (s.a.s.) İslam’ı tebliğ etmeye başladığı andan itibaren Hz. Hatice annemiz onu hiç yalnız bırakmadı. Herkes ona sırtını döndüğünde gözünün nuru eşi hep yanındaydı, güven veren sevgi dolu sözlerle moral verir, destek olurdu Efendiler Efendisine.

Hz. Hatice (r.a.) ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) arasında çok güçlü bir sevgi bağı vardı. Öyle ki evliliklerinin ilk günleri Efendimizin (s.a.s.) amcası Ebû Talib, Hz. Hatice’nin (r.a.) zengin, Peygamberimizin (s.a.s.) fakir olmasından dolayı, Hz. Hatice (r.a.) annemizin, yeğenine itaat etmeyip onu üzmesinden korkuyordu. Endişesini gidermek için Neb’a isimli hizmetlisini Hz. Hatice’nin (r.a.) evine gönderdi. Onları gözlemleyip gelip kendisine bildirmesini istedi. Neb’a Hz. Hatice’nin (r.a.) evine gitti ve Hz. Muhammed (s.a.s.) ile Hz. Hatice’yi (r.a.) gözlemlemeye başladı. Neb’a onları izledikçe hayran oluyor, böyle bir karı-koca ilişkisine şimdiye kadar hiç şahit olmadığını itiraf ediyordu. Hz. Hatice (r.a.) annemiz her konuşmaya başlayınca: “Anam babam sana feda olsun” diye başlıyor, evde Efendimizin (s.a.s.) bir dediğini iki etmiyor, kendi elleri ile ona hizmet ediyordu. Efendimiz (s.a.s.) ise elinden geldiğince ona ev işlerinde yardım ediyor, büyük bir aşk ve muhabbetle hanımı ile konuşuyordu. Neb’a gördüklerini amca Ebû Talib’e anlatınca, Ebû Talib gözyaşlarına boğuluyor, bir taraftan ağlarken, diğer taraftan da şükürler ediyordu.

Onların muhabbeti evliliklerinin ilk gününden başlayarak 25 yıl boyunca devam etti. O günlerde aynı anda birden fazla hanımla evlenmek çok normal bir durumdu. Fakat Efendimiz (s.a.s.) 25 yıl boyunca Hz. Hatice’den başka bir hanımla evlenmedi. Evliliklerinin 5. veya 6. yılında Hz. Hatice (r.a.) Nefise bint Münye üzerinden: “Eğer Muhammed başka bir hanımla daha evlenmek istiyorsa evlenebilir.” dediğinde Peygamberimizden (s.a.s.) gelen cevap, “Haticem ile beraber başka bir kadın mı? Asla!” idi. Hz. Hatice’nin (r.a.) vefatından sonra da Efendimizin sevgisi hiç eksilmedi, biricik eşini hep özlem ve vefa ile andı. Yıllar sonra, önce Sevde validemiz ile daha sonra Hz. Aişe ve daha birçok hanım ile evlendi. Fakat Efendimiz (s.a.s.) kim ile evlenirse evlensin Hz.Hatice’yi (r.a.) hiç unutmuyor, vefalı eşini her daim hayırla yâd ediyordu. Öyle ki Hz. Aişe (r.a.) annemiz ve diğer annelerimiz Hz. Hatice annemizi bu sebeple kıskanıyorlardı. Hz. Aişe (r.a.) bu durumu Buhârî’de geçen şu rivayette bizlere ulaştırıyor: “Hatice’yi kıskandığım kadar hiçbir kadını Efendimizden (s.a.s.) kıskanmadım. Çünkü Efendimiz (s.a.s.) Hatice’yi o kadar çok anıyordu ki bir an olsun onu unutmuyordu. Ne zaman evimizde bir koyun veya keçi kesilse hemen bir parçasını ayırır, ‘Bu pay Hatice’nin akrabalarının ve arkadaşlarınındır’ der onlara gönderirdi. Bir gün dayanamadım; Efendimize (s.a.s.) bu sevginin nedenini sordum. Efendimiz dedi ki: “Ey Aişe! Ben, en çok Hatice’yi seviyorum. Seven; sevdiklerinin sevdiğini de sever.” Hz. Hatice’ye (r.a.) dair herkes ve her şey Efendimizi (s.a.s.) mutlu ediyor, annemizin dostlarına, akrabalarına ikram ve hürmeti eksik etmiyordu.

Bizim Hz. Hatice (r.a.) annemizden alacak çok dersimiz var. O hem örnek bir Müslüman, hem örnek bir eş hem de örnek bir anneydi. Onu öncelikle Müslüman rolüyle anlamamız gerekiyor. Cahiliyenin bataklığında her türlü kötülük meşru iken bile tâhire lakabını alacak kadar tertemiz kalmayı başarabilmiş bir hanım; doğru sözlülüğü, yardım severliği, dürüstlüğü, cömertliği ve üstün ahlakıyla hepimizin örnek alması gereken karaktere sahip bir insan…

Ümmetin kutlu annesi Hz. Hatice; fedakârlığıyla, sevgi dolu yüreğiyle, teslimiyetiyle, sabrıyla o ne güzel bir anne. Keşke her anne onun gibi olabilse, bu ümmetin, insanlığın onun gibi annelere ihtiyacı var. Allah bizlere Hz. Hatice’yi örnek almayı, hayatını hayatımıza rehber edinmeyi nasip etsin.
Vesselam…

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?