“Belli bir bozgun yaşamışız
Her şeye ölüm dadanmış sanki
Kadınlar ki, anne olmamak için direniyorlar
Erkekler ki, savaşmayı tümden unutmuşlar
Çocuklar zaten hiç çocuk olmuyor
Çocukluk kalkmış dünyadan gibi
Her çocuk antik çağ filozoflarından bir kalıntı sanki.”
(Aşk Risalesi, 1979)
Yukarıdaki mısraların sahibi Erdem Bayazıt, bir dönem milletvekilliği de yapmış yazar ve şairlerdendir. Asıl adı Adil Erdem Bayazıt olup 1939 Kahramanmaraş doğumludur. Yedi Güzel Adam’dan Mehmet Akif İnan, Nuri Pakdil, Rasim Özdenören ve Cahit Zarifoğlu’nun da mezun olduğu Kahramanmaraş Lisesini bitirmiş, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesine kaydolmuştur. Sene 1958…
Maddi problemler nedeniyle buradaki eğitimini bırakıp devam zorunluluğu bulunmayan Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesine geçiş yapmıştır. Bu esnada askere gitmiş ve dönüşünde hukuk fakültesini yarıda kesip hayatının akışını tamamen değiştirecek bir karar almış ve Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne kaydolmuştur.
1971 yılında buradan mezun olan Bayazıt, memuriyet hayatına atılır ve edebiyat öğretmeni olarak Kahramanmaraş’ta mezun olduğu lisede nâm-ı diğer Kara Lise’de vazifesine başlar. Hayatının sonuna kadar Anadolu’nun muhtelif yerlerinde görev yapar ve birçok dergi ve yayınevinde hem yöneticilik yapar hem de çalışır. Birikimli şair geride dev hacimli bir miras bırakarak 5 Temmuz 2008’de bu dünyadan göçer.
Şiiri salt bir şair olmak için yazmamış; bir düşünce ve idealin taşıyıcısı konumunda bulunmuştur her zaman. Açık ve yalın bir dille kaleme aldığı şiirlerinin hepsi bir fikrin hamallığını yapar. Kendisi verdiği bir röportajda bu gerçeği şu şekilde ifade ediyor: “Şimdi, 70’li yıllar, 60’lı yılların sonu. Ortam belli, bizim hâlimiz belli, mücadelemiz belli. Aynı zamanda ilk günden beri siyasi yürüyüşümüz, bir tavrımız var. Biz Müslümanların ıstırabını çekiyoruz. Bunların hepsini bir araya getirdiğinizde işte benim bu şiirim ortaya çıkıyor.”(1)
Erdem Bayazıt birçok yayın vasıtasıyla yazılar neşretmiş olmasına rağmen asıl ününe şiir sahasında sahiptir. Çoğunlukla serbest bir tarzda yazdığı şiirlerinde çizdiği çerçeve itibariyle kendi nesline abi vasfıyla öncülük etmiş. Sosyal mevzulara değinen, uzak coğrafyalarda yaşayan baskı ve zulüm altındaki Müslümanlara kayıtsız kalmayıp şiirine konu edinmiş bir dava ve fikir adamıdır. 1981 yılında İran, Afganistan, Hindistan, Pakistan ülkelerini gezerek buralardaki Müslümanların yaşadıklarına tanıklık etmiş, tecrübelerini ve izlenimlerini kitaplaştırmış ve şiirlerine konu edinmiştir. Bosna’ya Yazıt, Çeçenistan, Savaş Risalesine Zeyl: Afganistan bu şiirlerinden bazıları.
Bayazıt’ın şiirlerinde derin mefhumlar vardır; arka planda felsefi ve entelektüel bir birikimin mevcudiyetine ek olarak güdülmüş bir davanın adeta manifestosu sezilir. Cahit Zarifoğlu, “Bir duruşu olmalı insanın; bir bakışı, bir anlayışı, bir aşkı, bir davası olmalı…” der. Yazının başında ‘Aşk Risalesi’ isimli şiirinden yaptığımız alıntıda görüldüğü üzere, bir bakışı vardır yaşadığı ve etrafında müşahede etmiş olduğu hayata. Bir duruşu vardır onun, Müslümanca bir duruş ve bir anlayışı, bir de anlatışı… Şiir, onun için bir ifade biçimidir; sanatın ötesinde hayata bakış açısının yansımasıdır. Derdini, meramını şiirle aktarır okuyucularına ve hakikate, doğruya bu biçimde teşvik eder. Gündeme, olaylara sessiz kalmayışını şiire dökerek anlatır Bayazıt.
İçerik ve sunuş bakımından Sezai Karakoç’u da anımsatan şiirleriyle 1950’li yılların sonlarından itibaren görülmeye başlanır. İz Yayıncılık’tan çıkan ‘Şiirler’ adlı kitabında daha önceleri parça parça basılmış olan şiirlerinin tümünün bir araya getirildiğini görmekteyiz. Şiirlerin altında yazıldığı tarihler de vardır. Bu da şairin değişimini ve gelişimini dönem dönem kronolojik olarak bizlere gösteriyor.
Şiirinin genel temasını din, medeniyet, gelenek-modernizm, peygamberler, siyer, İslâm tarihi, ölüm, ahiret ve insan-hayat-dünya olarak sıralayabiliriz.(2) Genel itibariyle değindiği bu konulara, kitabın büyük bir yekûnunu oluşturan Risaleler kısmında rastlarız. Bu bölümde şiirler sayıca az olmasına karşın -5 tane- zihin dünyasında yıllanmış tecrübelerin özetini teşkil eder. ‘Biz gene dağlara dönelim’ derken Tabiat Risalesi’nde doğaya, doğallığa, içten muhabbetlerin olduğu dönemlere; ‘Haydi gel sevgilim gene arayalım’ derken Aşk Risalesi’nde geçmişe, Asrı Saadete, en sevgiliye olan aşkını ve özlemini anlatır.
Şehir, ana temalarından biridir Bayazıt’ın. Betonlaşan kentsel yapıları ‘Parkta son ağaç da ölüyor intiharı hatırlatan bir ölümle’ eleştirirken ‘Camilere dolardık tüm olmaya ererdik/Biz vardık şimdi o biz nerede’ modern dönemden önceki zamanlara bir hasreti ve yalnızlığı gösteren Şehrin Ölümü isimli şiiri vardır.
Onun şiiri, insanların makinalaşmasına, şehirlerin madenileşmesine hayatın modernizmin kıskacına girmesine bir başkaldırışı sembolize eder. Şiirinde modern şehir hayatı ile tabiat bir çatışma içerisindedir. Kendisi de ‘şehir’ kavramıyla bir kavga içindedir. Modernitenin sürüklediği hayattan tabiatın doğallığına sığınmak isteyişini dile getirir. Dağ, deniz, gök, doğa, toprak vb. kullandığı önemli imgelerindendir.
Bir diğer ana tema ölümdür onun şiirinde. Kitabın başından sonuna kadar ölüm temasının satırlar arasına nakış nakış işlendiğini ve şairin her zaman bir ölüm tefekkürü içinde olduğunu görürüz. Ölüm onu ümitsizliğe sürükleyen bir olgu olmanın ötesinde zihnini uyanık tutandır. Kitapta son iki mısra yine ölüme dairdir; kaçınılmaz sondur, ama ümitsiz olunacak bir durum yoktur onun nazarında:
“Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm
Ölümsüzlüğü tattık, bize ne yapsın ölüm.” (1971)
‘Sana, Bana, Vatanıma, Ülkemin İnsanlarına Dair’ şiiriyle bir Anadolu şairidir o; içinde kaynayan bir mahşer vardır onun, ‘Annelerin kalbinde kaynayan bir mahşer’. Memleketine özgü yazları, güzleri, baharları bilen biridir o. ‘İstanbul’dan çıkıp Diyarbekir’e doğru’ bozkırları yara yara giden bir otobüsün penceresinden Anadolu’yu seyre dalar. ‘Müslüman yürekler’ bilir, ‘Kızdı mı cehennem kesilir, sevdi mi cennet’; ‘Her çizgisi tarihten bir yaprağı anlatır’ dediği vatanın coğrafyasına tanıklık etmiştir o.
Savaş Risalesi’nde Peygamber efendimizin hayatını özetler; vahyin gelişinin ilk yılları, hicret, Medine’ye varış, Bedir, Uhut savaşları ve dahası yer bulur kendine. Bu risaleye yazdığı zeylde de Afganistan’ı anlatır. Nitekim ‘Hiçbir okyanus olamaz bir mücahidin yüzündeki çizgilerden daha derin’ dediği mücahitlerle buluşur Afganistan dağlarında.
Şiir okumak isterken aynı zamanda hatırlamayı ve düşünmeyi seven okuyuculara Erdem Bayazıt’ın şiirlerini yanlarında bulundurmalarını tavsiye ederiz.
Kaynakça
1) https://www.haksozhaber.net/okul/erdem-bayazitin-siirine-genel-bir-bakis-5602yy.htm. 2) http://acikerisim.fsm.edu.tr:8080/xmlui/handle/11352/2102#sthash.tCJAE9Qh.dpbs