Dava adamlarının gözleri ışıl ışıl olur. Onların tek gayeleri vardır. O da Allah’tır. Tek hedefleri vardır. O da İslâm’ın yeryüzüne hâkim olmasıdır. İşte bu şekilde iki adam tanıdım. Biri Şehit İmâm Hasan el-Bennâ diğeri de Said-i Nursî’dir. İkisinin de gözlerinin ışıl ışıl olduğuna onlarla tanışanlar şehadet etmiş bulunmaktalar.
Mısırlı araştırmacı ve gazeteci Enver el-Cündî, Hasan el-Bennâ’nın şehadetinden önce onunla konuşuyor, sohbet edip röportaj yapıyor ve gözlerinin ışıl ışıl olduğunu şehadetinden üç yıl sonra kaleme aldığı makalede dile getiriyor. Aynı ışıltı Said-i Nursî’de de vardır. İslâm tarihi dersleri aldığım ve şimdi emekli olmuş hocam Mustafa Fayda, Konya’da 1960 Şubat ayında vefatından bir ay önce birkaç saniyeliğine de olsa Said-i Nursî’yi hasta haliyle görüyor. Bu karşılaşmayı aktarırken tek söylediği şey, Said-i Nursî’nin hasta haline rağmen gözlerinin ışıl ışıl olduğudur.
Evet, dava adamlarının gözleri ışıl ışıl olur. Yorgunluk nedir, bilmezler. Düşündükleri tek şey davalarıdır. Onların gözlerindeki ışıltının sebebini soracak olursanız herhalde böyle bir soruya kanaatimce verilecek olan tek kelimelik bir cevap vardır. O da “ibadet”ten başkası değildir. Allah sa’ylerini meşkûr eylesin.
Ümmete böyle adamlar lazım. Bunlar her zaman ve zeminde bulunmalı ve hareket etmeliler. İnsanımıza bunların hayatlarını okutmak, bunlardan istifade etmelerini temin etmek, gençlere bu öncü isimleri örnek, rol model olarak göstermek gerekir. Bunlar milyonlarca insana yön vermiş, haklarında araştırmalar yapılmış büyük şahsiyetlerdir. Günümüz gençleri için hayatlarından pasajlar aktarmak onların dava bilinçlerini besleyecek, aktif olmada onları tetikleyecektir.