Baharın müjdecisidir cemre. Nihayet sert bir kışın ardından havaya, suya ve toprağa düştü. Aslında düşen bir şey yoktur ama havanın, suyun, toprağın ısınmasıyla yeryüzünün yeniden dirilişini anlatmak için söylenmiş bir sözdür bu. Gerçekten de fiziki hayatımızda ne kadarda önemlidir bu 3 unsur, hayatımızın olmazsa olmazıdır. Havanın, suyun ısınmasıyla yerin tekrar yeşerip can bulması, etrafa bereketin saçılması ve tekrar yeryüzünün hayat bulmasıdır. Yalnızca insanlar için değil hayvanlar için bitkiler içinde olmazsa olmazlardır. Yani yalnızca bir tek canlı için değil tüm canlılar için gereklidir, yeryüzünün tekrar hayat bulması. Tıpkı manevi hayatımızın olmazsa olmaz 3 unsuru olan İman, Amel ve İslam ahlakımız gibi.
Aslında baktığımız zaman insan hayatı da tıpkı dünya hayatı gibi 4 mevsimden oluşuyor. İlkbahar, yaz, sonbahar, kış. Çocukluk dönemimiz olan ilkbahar, gençlik dönemimiz olan yaz, orta yaş dönemimiz olan sonbahar ve bir daha asla ilkbaharı gelmeyecek yaşlılık dönemimiz olan kış.
Sonbahar da her şey sararıp solarken, yaprakların sert rüzgarlar karşısında dökülüşü önlenemezken, zemheri soğuklarında canlı bitkiler suyunu çekip, var olan sular buz keserken, arkasından tüm bu zorluklardan sonra cemrenin suya, havaya, toprağa düşüşü ile her şey tam tersine döner ve suyun ısınarak yeryüzüne inmesiyle, bitkilerin çekilen suyu tekrar bitkilere can verir, ağaçlar tekrar yeşerir, yeryüzü tekrar hayat bulur ve hava hafifte olsa ısısını yaydığı için tüm canlılar tekrar dirilir. Ve yaz ayına ulaşıldığında bu dirilişin meyveleri toplanır ve hayat artık daha kolaydır. Cemrenin düşüşü ile başlayan bereket zirveye ulaşmıştır ve zaman artık hasat zamanıdır.
Peki manevi hayatımız da var olan mevsimler. İmanımız, amelimiz ve ahlakımız da hangi mevsimi yaşıyoruz. Yoksa sert rüzgarlar karşısında savrulup, dökülüyor muyuz? Ya da buz kesip, çürüyüp gidiyor muyuz? Yoksa karşılığı cennet, cemal ve rıza olarak alacağımız yaz mevsimine ulaşmak için imanımıza, amelimize, ahlakımıza cemreleri düşürüp ebedi dirilişe mi kavuşuyoruz?
Yüce Rabbimiz manevi hayatımızın olmazsa olmaz iman, amel ve ahlak unsuruna cemreleri düşürelim diye bizleri uyarmaktadır.
“Allah, iman edenlere ve salih amel işleyenlere şöyle vaad etmiştir: Onlar için mağfiret ve büyük bir mükafat vardır.” (Maide, 9)
Yine “Allah’a ve Resulüne iman edin. Sizi hâkim kıldığı, sizin yönetiminize verdiği şeylerden harcayın. Sizden, inanan ve harcayanlar için büyük mükafat vardır.” (Hadid, 7) buyurarak bizleri inanmaya ve amel etmeye sevk ediyor.
Büyük mükafatı açıklayarak da bu vaadin mutlak gerçekleşeceğini bildiriyor.
“İman edip iyi işler yapanları da altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacağız, orada ebedî olarak kalacaklardır. Bu, Allah’ın gerçek vaadidir. Allah’tan daha doğru sözlü kim olabilir?” (Nisa, 122)
Ama yalınca iman ve amelle yetinilmeyip aynı zamanda ahlakımızı da İslam ahlakı kılmamız gerektiğini bildiriyor yüce Rabbimiz. Resulüne hitaben “Ve şüphesiz sen, pek büyük bir ahlak üzerindesin.” (Kalem, 4) buyuruyor. Yalnızca ahlaktan söz etmeyip kimi örnek almamız gerektiğini de bildiriyor.
“Andolsun, sizin için, Allah’ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah’ı çok zikredenler için Allah’ın Rasulünde güzel bir örnek vardır.” (Ahzab:21)
Cemrenin düşmesiyle tıpkı yeryüzünün yeşerip dirildiği gibi imanımıza, amelimize ve ahlakımıza da cemreleri düşüre bilmemiz için, yeniden daha güzel bir şekilde dirilmemiz için, nefsimizi şöyle bir hesaba çekelim ve diyelim ki, imanımda, amelimde, ahlakımda hangi mevsimi yaşıyorum? Sonbahar, kış ya da ilkbahar. Cevabımız her ne olursa olsun şu bahar ayında kendimizi tekrar yenileyip, hasat zamanı olan yaz mevsimine daha bereketli kavuşmak zorundayız. Yoksa yaz mevsimimiz olan ahiret hayatında, dünyada iken sonbahar ya da kış mevsiminden kurtulamamışsak korkarız ki, ahirette de zemheri kışını yaşarız. Öyle bir zemheri ki her şeyi soğuğuyla yakıp kül eden, kavuran zemheri.
Şimdi tefekkür vakti, şimdi amel vakti, şimdi harekete geçip imanımızın, amelimizin, ahlakımızın yeniden yeşerip, bereketiyle hem kendimizin hem de kardeşlerimizin ve tüm insanlığın bu bereketten faydalanarak kurtuluş vakti.
Şimdi hayatımıza cemreleri düşürme vakti…