Bir gün Hz. Ömer öfke dolu adımlarla ilerliyordu. Bu kez çok sinirlenmişti. Atalarının dinine laf söyleyen, putlara inanmayan kendini peygamber diye tanıtan sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed’i öldürecekti…
Cesaretli Ömer, hiddetli bir şekilde yola koyuldu. Yolda iman etmiş, ama imanını gizleyen sahabeden Nuaym ile karşılaştı. Nuaym:
– Nereye Ey Ömer?
– Muhammed’i öldürmeye.
Nuaym bu sözler karşısında tereddüde düştü. Şimdi ne yapacaktı? Canından çok sevdiği sevgili Peygamberimizi öldürmeye gidiyordu Ömer. Onu engellemeliydi, ama nasıl?
Korku ve endişeyle:
– Sen önce kardeşin ve eniştene bak, onlar İslâm’a girmişler.
Ömer duydukları karşısında hayret içinde kaldı ve “Bizimkiler mi?” dedi. Öfkesi iki kat arttı, yolunu değiştirdi.
Eniştesi böyle bir şeyi nasıl yapardı ya da kardeşi nasıl Müslüman olurdu? “Bu peygamberlik iddiasında bulunan Muhammed herkesin aklını karıştırıyor” dedi.
Tam kız kardeşinin evinin kapısına gelmişti. İçerde Kur’ân sesleri geliyordu. Kız kardeşi ve eniştesi Tâhâ suresini okuyordu.
Ömer hiddetle içeriye dalıp “O okuduğunuz şey neydi?” diye sordu.
Korkularından cevap veremediler. Ömer şiddetle eniştesine kızdı, o sırada kız kardeşi de araya girdi.
“Biz İslâm’a girdik. Hiçbir şey de bizi dinimizden döndüremez.” dedi.
Ömer kardeşinin bu sözünden sonra sakinleşti. “O okuduğunuz şey nedir, ben de okumak istiyorum.” dedi. Sonra Allah ona İslâm nimetini lütfetti.
O, Hz. Muhammed’in (sav) yanına gitti, ama bu kez onu öldürmek için değil, ona iman etmek için oradaydı.
Resûlullah (sav) Ömer’i karşısında görünce çok sevindi. Mekke sokaklarında “Allahu Ekber” nidaları duyuluyordu…
Yusuf Enes