Mukaddesatın ve nâdideliğin başrolü,
Tüm Müslümanların göz bebeği,
Direnişin ve destanların göbek adı,
Yani Sen, ey ince sızım!
Nice destanlar yazdıran sükût beldesi,
Uğruna canlar feda edilen kutlu şehir,
Varlığımızla daha çok var olacak ama
Yokluğumuzla asla yok olmayacak aziz şehir!
Miraca adım atılan ilk yer,
Haykırışım oldun sen, ey Kudüs!
Boğazımda düğümlenen cümlelerim seninle yol buldu.
Seninle var oldu benliğim ve bedenim.
Seninle yok olmaya hazır bu aciz yüreğim.
Sevdan, yüreğimde bir kor ateş,
Gün be gün içimi küle çeviren.
Hırçın bir döngü gibi sevdan,
Dönüp dolaşıp yaktığı yeri buluyor.
Bütün ruhların ortak noktası,
Ruhumun ve bedenimin ayrılığını hissettiğim yer,
Bedenim, belki sana ulaşamayacak kadar uzak,
Ama ruhum, senden ayrılmayacak kadar yakın.
Sen, acının ve gözyaşının merkezi,
Sen, tarihin ve direnişin yüksek sesi,
Sen, uğruna Ömer’ler ve Selahaddin’ler yetiştirilen fatihler diyarı,
Sen, dünyaya haykırılan Kudüs’sün.
Kudüs, benim yüreğimse eğer,
Yüzyıllardır yanıyor bu yürek.
Yüzyıllardır demir parmaklıklar arkasında bu beden,
Cehaletin ellerinden kurtulmayı beklerken,
Sen ey Kudüs, gökyüzündeki güneş misali,
Bütün Müslümanların içini ısıtan,
Uğruna bitap düşmüş bu bedenin devası,
Yine bitabıma sebep olan davanın gücüdür.
Mısralarımla anlatmaya çalışırken sana olan iştiyakımı,
Bir fert olarak acizliğimi hatırlarım yine.
Ve azizliğin karşısında bükülen boynum.
Çünkü Sen, bensiz de Kudüs’sün ey ince sızım!

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?