Libya’da Başağa’nın Trablus’u Ele Geçirme Teşebbüsü

Libya’da, Seçim Yasası konusunda bir ittifak sağlanamaması sebebiyle seçimlerin yapılamaması üzerine, fitne örgütünün başını çeken Halife Hafter’in güdümündeki Tobruk Temsilciler Meclisi kendince bir hükümet seçti. Başına da Fethi Başağa’yı geçirdi. Oysa geçiş döneminde, iki tarafın ittifakıyla genel seçimler yapılmadan, Tobruk Temsilciler Meclisi’nin böyle tek taraflı hareket ederek Trablus’taki hükümeti yok sayıp ayrı bir hükümet oluşturması uzlaşma anlaşmasına tamamen aykırıydı.

Dolayısıyla Trablus’taki hükümet, anlaşmanın kendisine tanıdığı hakkı kullanarak yetkiyi devretmeyeceğini bildirdi. Bunun neticesinde ülkede yeniden iki başlılık ortaya çıkmış oldu.
Tobruk Meclisi’nin tayin ettiği hükümetin başına geçirilen Başağa, Trablus’taki hükümetin yetkilerini devretmeyeceğini bildirmesi üzerine kendisinin karışıklığa sebep olmamak için çalışmalarını Sirte’den yürüteceğini bildirdi. Ama sözünde durmayarak 17 Mayıs Salı gecesi Trablus’u ele geçirmek ve buradaki Ulusal Birlik Hükümeti’ne darbe yapmak istedi. Hükümetin askerlerinin önünü kesmesi üzerine de kaçmak zorunda kaldı. Fakat ne yazık ki Başağa’nın teşebbüsü çatışmalara ve yine kan akmasına sebep oldu.

Lübnan Seçimleri
Lübnan’da, parlamentonun yeni üyelerinin belirlenmesi için 15 Mayıs Pazar günü genel seçim yapıldı.
Lübnan’da 128 üyeli bir parlamento bulunuyor ve sandalyeler ülkedeki dini ve etnik unsurlara belli kontenjanlar üzerinden paylaştırılmıştır. Ancak herhangi bir siyasi parti, kontenjanın tahsis edildiği dini veya etnik unsura mensup bir üyesini aday göstererek Meclis’te yine o unsurların kontenjanından sandalye elde edebiliyor. Bununla birlikte söz konusu kesimler yine de kendilerine en yakın gördükleri partilere oy vermeyi tercih ediyorlar. Bu yüzden herhangi bir partinin Meclis’te çoğunluğu elde etme imkanı bulunmuyor. Bundan dolayı belli partiler bir araya gelerek ittifak oluşturmak suretiyle Meclis’te çoğunluğu elde etmeye çalışıyorlar.

2018 seçimlerinde, Şii cemaatin başta gelen siyasi oluşumları niteliğindeki Hizbullah ve Emel Partisi’nin de içinde bulunduğu 8 Mart Grubu, 71 sandalye kazanarak Meclis’te çoğunluğu elde etmişti. Ancak 2022 seçimlerinde bu ittifak Meclis’teki çoğunluğunu kaybetti. Bununla birlikte Hizbullah 13 olan sandalye sayısını korurken, Emel Partisi sadece bir sandalye kaybetti. Bu ittifakın Meclis’te çoğunluğu kaybetmesinin en önemli sebebi ise ittifak içinde yer alan ve Cumhurbaşkanı Mişel Avn’ın yönlendirdiği Özgür Yurtsever Hareketi’nin sandalye sayısının 29’dan 17’ye düşmesi oldu. Bu seçimde bağımsızların sayısı arttığı için hükümetin oluşturulmasında kilit bağımsızların elinde olacak.

Not: Lübnan’daki siyasi arenayı ve son seçimleri Vuslat dergisinin Haziran sayısı için yazdığımız dosyada ayrıntılı olarak ele almaya çalıştık. Daha geniş bilgi sahibi olmak isteyenlere bu yazımızı okumalarını öneririz.

Muhabir Şirin Ebu Akile’nin Öldürülmesi
Arap dünyasının en etkili televizyon kanalı sayılan El-Cezire’nin Kudüs muhabiri Şirin Ebu Akile, 11 Mayıs Çarşamba sabahı Cenin Mülteci Kampı’na düzenlediği baskın esnasında işgal güçlerinden bir keskin nişancının kasıtlı olarak yüzünden vurması neticesinde hayatını kaybetti.


Gelen tepkiler üzerine cinayeti, Filistinlilerin üzerine yüklemeye çalışan işgalci, saldırının kendi askeri tarafından gerçekleştirildiğini ortaya koyan güçlü deliller karşısında suçunu itiraf etmek zorunda kaldı. Ama askeri savcı cinayet hakkında soruşturma dosyası açmama kararı verdi.

İşgal rejiminin bu kararı aslında tüm insanlığa meydan okuma ve; “Ben istediğim gibi cinayet işlerim, kimse de benden hesap soramaz!” mesajı verme anlamına geliyordu.
ABD ve Batı dünyası ise, Ebu Akile’nin Filistin’deki bir hıristiyan aileye mensup ve ABD vatandaşı olmasına rağmen, suçlunun kendilerinin özenle korudukları ve sahip çıktıkları siyonist işgalci olması sebebiyle olayın üzerine gitmek istemedi. Sadece bazı ufak tefek kınamalarda bulunmayı yeterli buldular.

Not: Aylık Ribat dergisinin Haziran 2022 sayısı için yazdığımız dosyada İsrail işgal rejiminin medyaya yönelik savaşı, insanlığı kandırmak amacıyla medyayı kullanması ve Ebu Akile cinayeti hakkında ayrıntılı bilgiler vermeye çalıştık.

Somali’de Cumhurbaşkanı Seçimi
15 Mayıs 2015 tarihinde Somali’de gerçekleştirilen cumhurbaşkanlığı seçimlerini, bir önceki dönem yani 2012-2017 döneminde bu makamda yer almış olan eski cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud kazandı.

Hasan Şeyh Mahmud, Somali’deki Barış ve Kalkınma Partisi’nin lideridir. Müslüman Kardeşler’in Somali kanadı olarak bilinen Islah Hareketi ile iyi ilişkiler içine girmesiyle biliniyordu. Önceki cumhurbaşkanlığı döneminde Türkiye’yle de ilişkilerini geliştirdi. Türkiye’yle ilişkilerine yeni dönemde de özen göstereceğini mesajlarında ortaya koydu.

BAE’de Emir Değişimi
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), yedi emirlikten meydana gelen bir federasyondur. Başkent Ebu Dabi’nin emiri aynı zamanda tüm federasyonun emiri yani başkanı sayılmaktadır.
BAE’nin emirliğini 2004 yılına kadar aynı zamanda bu federasyonun kurucusu olan Zayid bin Sultan Âl Neheyan yaptı. Onun 2 Kasım 2004 tarihinde hayatını kaybetmesinden sonra oğlu Halife bin Zayid emir oldu. Diğer oğlu Muhammed bin Zayid de veliaht tayin edildi.


Fakat özellikle Arap Baharı sürecinin başlamasından sonra, ülkede dizginler büyük ölçüde veliaht prensin elindeydi. O, Arap dünyasındaki fitne hareketlerinin organize edilmesinde büyük rol oynadı. Bu amaçla geniş çaplı bir mafya organizasyonu da oluşturduğu düşünülüyor. İsrail işgal rejimiyle ilişkilerin normalleştirilmesinde de en etkili rol oynayan kişi o olmuştu.
Dolayısıyla bu ülkede emirin değişmesiyle, siyasi tavırlarda ve dış ilişkilerde herhangi bir değişiklik olacağı beklenmiyor.

Irak’ta Hükümet Sorunu
Irak’ta 10 Ekim 2021’de yapılan seçimlerin üzerinden yedi aydan fazla zaman geçmesine rağmen hükümet sorunu çözülemedi ve bir koalisyon oluşturulması konusunda anlaşma sağlanamadı. Bunda seçimlerden birinci çıkan Mukteda Es-Sadr’ın partisi ile İrancı kesim arasında sıkı bir rekabet olmasının önemli payı olduğu tahmin ediliyor.

İrancı kesim Mukteda Es-Sadr’ın seçimlerden başarılı çıkmasını içine sindirememiş ve hile yapıldığı iddiasıyla itirazda bulunmuştu. Ancak daha sonra itirazları reddedilerek açıklanan nihai sonuçlar geçerli kabul edildi.


Irak’taki Şii kesimi temsil eden siyasi liderlerden olan Mukteda Es-Sadr’ın babası Musa Sadr’ın Humeyni’nin Velayeti Fakih teorisine itiraz etmesi sebebiyle aralarında bir ihtilaf çıkmıştı. Bu, sonrasında oğlu Mukteda Es-Sadr ile İran ve bu ülkenin Irak’ta lobiciliğini yapan siyasi oluşumlar arasında siyasi bir ihtilaf şeklinde devam etti.

Velayeti Fakih teorisi “masum imam”ın gaib olduğu dönemde, Şii cemaate önderlik edecek ve “fakih” olarak tanımlanan bir imamın da onun yetkilerini kullanabileceği ana görüşüne dayanmaktadır.

Suriye’de Tedamun Mahallesi Katliamı
The Guardian gazetesi, Şam’da cumhurbaşkanlığı sarayına 1 km mesafede, Tedamun Mahallesi’nde gerçekleştirilen korkunç bir katliamın videosunu yayınladı. Olayda istihbarat elemanlarının sivil insanları, kazdıkları kuyunun içine atıp kafalarına kurşun sıkarak öldürdükleri ve bu esnada onlarla alay ettikleri, kendilerine hakaret ettikleri görülüyordu. Katliamdan sonra da cesetlerin yakılarak imha edildiği ortaya kondu.

Rejim istihbaratının yetkililerinden Emced Yusuf’un yönettiği katliamda tümü sivil, 7’si kadın ve aralarında çocukların da bulunduğu 41 kişi korkunç bir şekilde öldürülmüştü.
Videoda çok belirgin bir şekilde teşhis edilen Emced Yusuf’un videodaki görüntülerinin rejimin bizzat kendisinin yayınladığı fotoğraflardaki görüntüleriyle tamamen örtüşmesi sebebiyle Baas rejimi gerçeğin üstünü örtemedi.

Ayrıca katliamda öldürülenlerden bazılarının aileleri, rejimin onları hapiste tuttuğunu sandıklarını ve bir gün çıkıp geleceklerini umduklarını dile getirdi. Yani aradan geçen 9 yıl içinde rejim güçleri onlar hakkında ailelerine hiçbir bilgi vermemişti.

Bu katliam görüntülerine tüm insanlıktan gelen tepkiler üzerine diktatör Beşşar Esed güya prestij onarımı atağına geçerek kendince “Genel Af” ilan ettiğini açıkladı. Oysa bu “Genel Af” iddiası da tamamen yanıltmadan ibaretti. Çünkü her şeyden önce zulüm rejiminin zindanlarında ne kadar tutuklu bulunduğu bilinmiyor. Birçokları hakkında rejim bilgi bile vermiyor. Neticede sözde af ilanından sonra da göstermelik olarak sadece birkaç yüz kişi serbest bırakıldı ve dosya kapandı. Oysa rejim zindanlarındaki mağdurların sayısının yüz binleri bulduğu tahmin ediliyor.

ABD’nin Siyonist Terör Örgütünü Terör Listesinden Çıkarması
ABD yönetimi, 25 Şubat 1994 tarihinde sabah namazı vaktinde Hz. İbrahim Camisi’nde gerçekleştirilen ve 29 kişinin secde halinde öldürüldüğü onlarca kişinin de yaralandığı korkunç katliamın faili Barush Goldstien isimli teröristin de mensubu olduğu, Kahane Chai (Kach) isimli siyonist terör örgütünü terör listesinden çıkardı.

Bu örgütün kurucusu, aşırı ırkçı, saldırgan ve vahşi tavırlarıyla öne çıkan Meir Kahane’dir.
Örgütün kurucusu Kahane, sürekli Filistinliler ve genelde tüm Araplar aleyhine ırkçı kışkırtmalarda bulunuyor, onların tümünün Filistin’den sürgün edilmesi çağrıları yapıyordu. Bu adam ABD’ye gidip Filistinliler ve Araplar aleyhine kışkırtıcı konuşmalar yaptığı mitingler düzenleyebiliyordu.

5 Kasım 1990 tarihinde New York’ta düzenlenen bir suikastla öldürüldü. Ancak yetiştirdiği ırkçı siyonist teröristler terör faaliyetlerini onun öldürülmesinden sonra da sürdürdüler. Nitekim yukarıda sözünü ettiğimiz Hz. İbrahim Camisi katliamı da kurucusunun öldürülmesinden sonra gerçekleştirilmiştir.

Katliamdan sonra örgütün elemanlarına katliam hakkında ne düşündükleri sorulduğunda; “İyi bir eylem oldu ama biraz az öldürmüş!” ifadesini kullanmışlardı.

Böyle bir örgüt İsrail işgal rejiminde aynı zamanda resmen tanınmış bir siyasi parti olarak faaliyet yürütüyordu. Ancak 1994’teki İbrahim Camisi katliamından sonra kapatıldı.
Örgütün kimliği, çizgisi, zihniyeti bugün hiç değişmediği gibi terör faaliyetleri de aynen sürüyor. Fakat ne kadar ilginçtir ki ABD yönetimi böylesine korkunç bir terör örgütünü, sözde terör listesinden çıkardı.

FKÖ dahil olmak üzere Filistinlilerin hukuku ve Filistin halkının özgürlüğü için mücadele eden bütün örgütleri terör listesine dahil eden ABD, tam anlamıyla vahşi, insanlıktan zerre kadar nasibi olmayan, insanları Allah’ın huzurunda secdeye vardıkları esnada arkadan tarayarak topluca katledebilen bir siyonist terör örgütünü listeden çıkarabiliyor. Bu da ABD yönetiminin ne derece iki yüzlü olduğunu gösteriyor. Hatta bunun da ötesinde siyonist terörle özdeşleştiğini ortaya koyuyor.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?