“İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Al-i İmran, 104)
İslâm bireyselliği kabul etmeyen bir dindir. Dünya üzerinde “La İlâhe İllallah Muhammedun Resulullah” diyen ve buna iman eden her şahıs kendisinden sorumlu olduğu kadar ailesinden, arkadaşlarından, çevresindeki problemlerden de sorumludur. Problemlerin çözülmüş olması değil, çözüm için bir uğraş içerisinde olmasıdır yükümlülüğü. İmkân ve gücü dahilinde eliyle (fiilî olarak) veya diliyle (sözlü olarak) eğer ikisi de olmuyorsa kalben buğzetmek yoluyla kötülüğe karşı bir tavır alıp iyiliği savunmak her Müslümana Resullullah’tan (sav) kalan mirastır. Bu minvalde ferdi olarak her birimizin gündeminde “davet” bulunmalıdır. Şehid İmam Hasan el-Benna “Toplumun yarısı kadındır, diğer yarısını da kadınlar yetiştirir.” sözüyle kadının toplumsal ıslahtaki önemli rolünü veciz bir şekilde belirtmiştir. Kadının davet alanı Allah’ın sınırlarını aşma tehlikesi bulunmayan her yerdir. Bir kadın okulunda, işyerinde, aktif olarak yer aldığı kurumlarda çevresindekilere veya seminer, kitap gibi araçlarla geniş kitlelere davette bulunabileceği gibi akrabalarına, komşularına, mahallenin çocuk ve genç kızlarına da evini kullanarak hitap edebilir. Geçmişimiz bize bu konuda rehberlik edecek kadın davetçilerle doludur. Onların hayatlarını ve mücadelelerini okuyup dersler çıkarmak bizim için davet yolunda önemli bir adım olacaktır.
Hz. Aişe
Hz. Aişe’nin (radıyallahu anha) akla gelen ilk özelliklerinden biri ilme duyduğu büyük aşkı ve bu yolda geçirdiği ömrüdür. Hz. Peygamber vefat ettiğinde henüz genç olmasına rağmen Kur’an-ı Kerim’i ve sünneti en iyi bilen, anlayan ve muhafaza eden sahabilerin başında geliyordu. Arap dilini maharetle kullanması yanında Arap şiirini de çok iyi bilirdi. Aişe (radıyallahu anha) belagatiyle de ünlü bir hatip olduğu için konuşması insanlara çok tesir ederdi. Hz. Peygamber’den aldığı feyizle İslâm esaslarının önemli öğreticilerinden oldu. Kur’an-ı Kerim’i tefsir etti. Sünneti de çok iyi anlamış olan validemiz Aişe (radıyallahu anha) peygamberimizin ashabı arasında çok sayıda fetva vermesiyle meşhur 7 kişiden biridir. Tabiin devrinin birçok hukukçusu, yüksek seviyedeki hukuk bilgisinden faydalanmak üzere kendisiyle ilmî istişarelerde bulunmuştur. Rivayet ettiği hadislerin sayısı 2210’dur. Hz. Peygamber’den sonra onun evi kadın-erkek, büyük-küçük birçok kimsenin huzuruna gelip kendisini dinlediği ve sorularına cevap aldığı bir ilim yuvası olmuştu. Hz. Aişe (radıyallahu anha) sadece Medine’de değil muhtelif şehir ve bölgelerde yaşayan Müslümanların mektupla sorduğu sorulara da cevap vermiştir. Hz. Peygamber zamanından başlamak üzere kadınların eğitimiyle çok yakından meşgul olmuştur. Çevresinde ders dinleyen ve hadis nakleden birçok genç kız ve kadın bulunuyordu.
Zeynep Gazali
Hayatı mücadelelerle geçmiş gerçek bir davetçi… Zeynep Gazali Kahire’de doğdu. 19 yaşındayken kadınların tesettürlü olmasını eleştiren ve Batı’yı örnek almak gerektiğini savunan “Kadınlar Birliği”ne karşı “Müslüman Kadınlar Birliği”ni kurdu ve dergisini yayımladı. Çalışmaları Mısır’da hayli ses getirdi ve ona destekçiler kazandırdı. Bu durumdan hoşlanmayan İslâm düşmanları büyük uğraşlar sonucu birliği ve dergiyi kapattı. Zeynep Gazali bunun üzerine “Müslüman Kardeşler Birliği”nin kadınlar heyetinde çalışmalarına devam etti. 1965 yılında tutuklanarak zorlu işkencelere maruz kaldı. Yaklaşık 6 yıl cezaevinde kaldıktan sonra 1971’de serbest bırakıldı. Onun şu cümlesi İslâm davasını nasıl samimiyetle taşıdığını gösteriyordu: “Bu yolda sarf edeceğim en ucuz şey kanım olacaktır!”
Esma Biltaci
2013 Mısır askerî darbesi sonrasında tanıdığımız ve ismi gönüllerimize kazınan Esma, Ezher Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim görevlisi ve Müslüman Kardeşler’in liderlerinden olan Muhammed Biltaci’nin kızıdır. Ümmetin kadınları ve özellikle genç kızları olarak Esma’nın hayatı bizim için fazlaca önemli bir mücadele örneğidir. Henüz 17 yaşında şehadet makamına eriştirecek büyüklükte bir mücadele… Esma Biltaci şehadetinden 4 ay önce Kur’ân hıfzını tamamlamıştı. Çevresindeki çocuklara Kur’ân dersleri veriyordu. Hayatının her alanında Kur’ân ile beraberdi. Annesinin deyimiyle Kur’ân Esma’nın elinden hiç düşmüyordu. 2013’te Mısır’da meydana gelen askeri darbede o da Rabia Meydanı’na gitmişti. Çevresindekilerinin anlatımıyla bir elinde Kur’ân’ı varken diğer eliyle taş toplayıp gençlere veriyordu. Bu kararlı mücadele sonucu Esma 14 Ağustos 2013’te şehid edildi. Şehadetinden kısa bir süre önce paylaştığı şiir ise okuyan herkesi çok etkilemişti: Onlar bizi Vitir’de namaz kılarken buldular. Kimimizi rükuda kimimizi secdede vurdular. Onlar hem güçsüzdü hem de az sayıca, Allah’ın kullarını çağır da gelsinler yardıma! Köpüklü denizleri andıran ordularla…
Satırlara sığdıramayacağımız kadar büyük mücadelelere sahip kadınlarımız bizim davet yolundaki rehberlerimizdir. Her birinin hayatı bizim için büyük derslerle doludur. Günümüzün içi boşaltılmış ve hakikî manasını kaybetmiş kavramlarından olan “güçlü kadın” vasfını onlarda çok net bir şekilde görebiliyoruz. Ve inanıyoruz ki bir kadın ancak İslâm’ın ona verdiği değerle ve yüklediği sorumluluklarla güçlü bir kadın olur. Gücünü Allah’a olan tevekkülünden, imanının samimiyetinden alır. Yeri gelir örtüsüne el uzatanlar olur, yeri gelir davetinin önüne taş koyanlar olur ama o bilir ki tüm bunlar gül bahçesine giden yoldaki ufak dikenlerdir. Ve hiçbir sebep İslâm davetçisi olmasına engel değildir. İslâm’ın umudu olan nesil Müslüman kadının davetiyle gelecektir. Allah’tan niyazımız; hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten meneden bir topluluğun ferdi olmaktır. Umarız ki kurtuluşa erenlerden oluruz…