İnsan, eşref-i mahlukat olarak yaratılmıştır. O, ruhlar âleminde iken dünyaya gelme sırası kendisine gelince Rabbi onu huzuruna alıp ondan bir söz almış, o da o sözü vermişti. Rabbini unutmayacaktı. Özünden sapmayacaktı.
Ve dünyaya geldi. Gözünü dünyaya açtığı gibi unuttu Rabbini. Çünkü gözü onu özünden uzaklaştırmak için gördüklerinin cazibesine kapılmıştı bile.
Evet… İnsan, Allah’ın yarattığı en güzel varlıktır. Bedeni içinde en güzel ve dikkat çeken yüzü, yüzünün içinde ise en güzel organı gözüdür. Göz, şahit olduğu şeyleri aklına, aklı da kalbine yönlendirir. Böylece kalp, gözden aldığı emirlerle evirilip çevrilir. Öze şekil veren de kalptir. Özün sağlam olması kalbe, kalbin sağlam olması ise göze bağlıdır.
Rabbimiz, yarattığı kulunu en iyi bildiği için yine korunabilecek en iyi yerden uyarıyor kendisini. Gözüne sahip çıkmasını, harama bakmamasını emrediyor. Bir bakıştan bir şey olmaz dememeli, bir bakışın kalbe neler ettiğini bilmeli insan. “Müminlere söyle: Gözlerini harama çevirmekten kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar. Bu onlar için daha temizdir. Gerçekten Allah yaptıklarından haberdardır.” (Nûr, 30) Göz, bir defa harama baktı mı, o baktığı haram hemen gördüğünü aklına, aklı da kalbine iletir. Sonrasında bir iç muhasebe yaşar aslında kendi içinde. İnsan bunun yanında bir de vicdan taşır. Akıl, vicdan ve kalbin çatışması içinde bulur bir anda kendisini. Eğer sakınmak isteyen bir kişi ise akıl ve vicdan öne geçerek kalbi bastırır ve onu susturarak bir daha dönüp bakmaz, olay kapanmış olur. Fakat iradesi zayıf ise kalp hepsini susturup başa geçer ve gördüğü şeyi kendisine cazip gösterir. Kalbine söz geçiremeyen sahibi de defalarca gördüğü harama bir daha bakar ve eğer bunun önüne geçmezse sadece gördüğü ile de kalmaz, dile döker, dil de amele dönüşüverir de bir de bakar ki kendisini haramın ortasında buluverir.
Hepimizin bildiği bir hadis olsa gerek: Peygamber Efendimiz, Hz. Aişe ile otururlarken içeriye âmâ olan sahabi Abdullah b. Ümmi Mektûm girer. Efendimiz Hz. Aişe’nin, ne de olsa görmüyor, diyerek Abdullah’tan sakınmadığını görünce yüzünü çevirip gözlerini sakınmasını istemiştir. Bunun üzerine Hz. Aişe “Ya Resulallah, ama o görmüyor” deyince Efendimiz, “Evet, o görmüyor fakat sen de mi görmüyorsun?” diyerek işin ciddi olduğunu, sadece erkek için değil kadın için de sorumluluk olduğunu belirtmiştir.
Şeytan, insanoğlunu saptırmak için damarlarına girer de kanın dolaştığı gibi aklında ve kalbinde dolaşıverir. Nice yıllar boyu kendini ibadete vermiş Allah’ın âbid kullarını bir bakışla yerle bir etmiş, ayaklarını kaydırmıştır. Bu yüzden değil midir ki Peygamber Efendimiz “Ey Ali, birinci bakış senin fakat ikinci bakış şeytanındır” demiştir. Ki o, şeytanın zehirli oklarından bir oktur.
Hikâye olunur ki kör bir adam vardı. Bu adam çocukluk döneminden beri dünyayı görmüyordu fakat eşi ve çocuklarıyla gayet mutlu idi. Fakat özellikle gözlerinin açılması için elinden gelen çaba ve fedakârlığı gösteren ailesini görmeyi çok istemiş, bunun için tedavi olmaya karar vermişti. Uzun bir tedavi sürecinden sonra adamın gözleri açıldı. Yıllardır ne kendisini ne çevresinde yaşayan insanları görmemişti. Adamın gözleri açılınca ilk olarak annesi ve eşini gördü yanında. Eşini gördüğü an, o yıllardır içinde beslediği sevgi ve muhabbet bir anda yok oluvermişti. Belli ki eşi istediği güzelliğe sahip değildi. Aradan geçen günler içinde gelip giden akraba ve dostlar arasında başka bir kadına kaydı gözleri ve kalbi. Artık ailesini beğenmez olmuş üstelik bir ömür süren huzur ve mutluluğu gözlerinin açılması ile bir anda yok oluvermişti. Eşini ve çocuklarını terk edip sevdiği kadının peşinden gitti. Ama ansızın gelen bir kaza ile ne sevdiği kadına kavuşabildi ne de yeni açılan gözlerinin gördüklerine doyabildi. Tekrardan gözlerini kaybetmişti.
Gözün haramla ilişkisi bu hikâye gibidir. Helal ile yetinmeyen kalp, haram ile doymaya çalışırsa özünü de kaybeder gözünün saflığını da. Peygamber Efendimiz “Her insan zinadan nasibini alır. Dilin zinası haram konuşmak, elin zinası harama dokunmak, gözün zinası harama bakmaktır” buyuruyor.
Sürekli harama bakan gözün feri kalmaz heybeti gider, nuru tükenir. Cahillikle harama bakıp sonra pişman olan gözün çaresi gözyaşıdır. Pişmanlık ve tövbe ile dökülen yaşlar gözü de özü de temizler, kişiyi aslına döndürür.
Harama Bakmamak İçin Ne Yapmalı?
▸ Yaşadığımız zaman içinde karşılaştığımız o kadar çok haram var ki… Özellikle TV ve internet dışarda bizzat karşılaştığımız haramlardan daha yoğun bir şekilde karşımıza çıkıyor. Bunlara karşı kendimizi savunmak istediğimiz en iyi yol elbette bunlarla muhatap olmamak olacaktır. Fakat bilgi edinme ve araştırma daha çok bunlar üzerinden yapıldığı için bu pek de mümkün olmayabiliyor. O zaman aradığımız bilgi ve habere ulaşana kadar en azından haram kanal ve sitelere mümkün mertebe girmeyerek sosyal medyada karşımıza çıkan haramlara karşı da daha bilinçli ve dikkatli olmak gerek.
▸ Dinî duyguları harekete geçiren, faydalı sohbetler ve filmler izlemek gözü teskin eder, kalbi de böylece dinlendirmiş olur. Çünkü insan, yapısı gereği nasihate açık bir varlıktır. Manevî sohbetler izlemek imanı da kuvvetlendirecektir biiznillah.
▸ Harama bakmamak için sürekli gözünü sakınmalı, faydasız ve kendisini ilgilendirmeyen şeylere bakmamalıdır. Hatta alışveriş yaparken veya mecburiyet gereği karşı cinsle konuşurken gözleri yere dikmeli gözünü başıboş bırakmamalıdır.
▸ Gözü haramdan korumaya yarayan bir diğer unsur ise çokça Kur’an-ı Kerim okumaktır. Çünkü Kur’ân Allah’ın kelâmıdır. Gördüğü ve okuduğu ayetler aynı zamanda kalbine de sirayet edecek, bu sayede harama karşı daha güçlü olabilecektir.
▸ Harama bakmamak için helâl ile olmalıdır. Helale bakmalı elindekilerin kıymetini bilmelidir. Eğer bütün bunları ve elinden gelenin daha fazlasını yaptığı halde halen kendisine sahip çıkamıyorsa çokça tövbe ve istiğfar edip Allah’tan kendisine yardım etmesi için dua etmelidir.
Evet… Göz özün aynasıdır. Göz kalbin amiri, aklın en baş belasıdır. Göz hayanın en görünen perdesidir. O perde yırtıldı mı diğer perdeler de tehlikede demektir. Kişi gözlerinden anlaşılır. Ahlakı gözlerinden görülür. Efendimiz bu konuda o kadar hassasiyet göstermişlerdir ki bir evin içine izinsiz bakanın gözlerinin oyulmasının dahi hak olduğunu bildirmiştir.
Göz, bir şahittir aslında. Güzele de şahit çirkine de. İyiye de şahit kötüye de. Aynı zamanda sahibine de şahittir. O hesap gününde kişinin dili mühürlenir de organları yapmakta olduğu her şeyi bir bir sayar. Hayra şahit olan göz hayır üzere şahitlik eder. Şerre şahit olan göz ve diğer organlar da aynı şekilde şahit oldukları şerre şahitlik ederler.
Şair demiş ki “Gözümün kalbime ettiklerini bir anlatsam, gözlerim dayanamaz kalbim çatlarcasına ağlardı.”
Göz özün temsilîdir. Ruhun aynası, aklın yoludur. Özünü bilmek isteyen gözünü bilsin. Gözümüzü de özümüzü de haramlardan koruyalım…

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?