Kürtlerin İslâm’la tanışmaları Hz. Peygamber (sav) döneminde alışveriş için Medine’ye uğramaları sayesinde olmuştur. İlk Kürt sahabelerden biri olarak anılan ve Medine’ye ticaret için gelen Kürt tüccarlardan Caban el-Kurdi’den bahsedilir. Caban, Medine’de Resulullah (sav) ile görüşmüş ve ondan az sayıda da olsa hadis rivayet etmiştir. Meşhur Hadis kitaplarından olan Cem’ul Fevaid’de Caban el-Kurdi’nin hadisi şöyle geçer: “Meymûn el-Kürdî’den, o da babası Caban el-Kurdi’den rivayet ettiğine göre Allah Resulü (sav) buyurdu: “Herhangi bir adam az veya çok bir mehir karşılığında, içinde onu ödememe niyeti olduğu halde evlenirse o kişi, kıyamet gününde Allah’a zina eden kişi olarak kavuşur.” Resulullah (sav) ile uzun bir süre birlikte olan Caban fazla sayıda hadis zikretmemiştir. Oğlu Meymun el-Kurdi’ye babasının neden fazla hadis rivayet etmediği sorulduğunda “Babam Resulullah’ın (sav) söylediklerini arttırmaktan ya da eksiltmekten korktuğu için hadis rivayet etmekten çekinirdi. Ancak size babamdan defalarca duyduğum bir hadisi söyleyebilirim.” diyerek yukarıdaki nikâhla ilgili hadisi zikretmiştir. O dönemde Cabanın dışında Müslüman olan Kürtler de olmuştur. Caban el-Kurdi sayesinde Müslüman olan İran Kisrası’nın baş muhafızı Deylem el-Kurdi Kadisiye Savaşı’nda Müslümanların yanında yer almış ve Sasaniler’e karşı savaşmıştır. Yine, kaynaklarda adı geçmeyen ilk Kürt bayan sahabilerden olduğu söylenen Zozan adında bir hanım sahabiden söz edilir. Bunların dışında ulaşabildiğimiz, kaynaklarda adı geçmeyen ve ferdi olarak İslâm’a giren Kürtlerin de olabileceği muhtemeldir. Ayrıca Peygamber Efendimizin Kürt bir bedeviye üzüm yerken kendi dilinde ikişer ikişer anlamına gelen “du lop du lop” şeklinde Kürtçe konuştuğu halk arasında yaygın bir rivayettir.

Hz. Ebubekir’in halifeliği döneminde Halid b. Velid komutasında Sasani Devletine yönelik fetihler düzenlenmeye başlanmıştır. Kürtlerle Müslümanlar savaşta karşı karşıya geldikleri ilk savaş Hz. Ömer döneminde gerçekleşen Celula Savaşı olmuştur. İslâm ordularının Sasaniler üzerine düzenledikleri İslâmî Fetihler devam ederken 637’de Müslümanlar, Kürtlerin yaşadığı yerlere ulaşmaya başlamışlardı. Kadisiye’de ağır darbe alan Sasani Ordusu hayli güçsüzleşmiş ve geri çekilmek zorunda kalmıştır. Müslümanların peşlerinden gitmesi üzerine başkent olan Medain Şehri’ni Müslümanlara teslim etmek mecburiyetinde kalan Sasani Kuvvetleri, Hulvan’a sığınan Kisra Yezdicerd’in emriyle Celûlâ’da toplanmış, etrafına hendek kazarak ve barikatlar kurarak şehri tahkim etmişlerdi. Kisra Yezdicerd, Hulvan ve Cibâl’den asker ve silâh göndermek suretiyle ordusuna destek sağlamaya çalıştı. Cibal denilen dağlık bölgelerde bulunan kentlerde savaşçı Kürtlerden oluşan aşiretler yaşıyordu. Cibal Kürtlerinin orduya katılmaları Azerbaycan, İran ve Cibal yol ayrımında ayrılıp kaçmayı düşünen İran Karma Ordusu’na güç vermişti. On binlerce insanın katıldığı bu büyük savaşı Müslümanlar kazanmış ve İran ordusundan geriye kalanlar kaçmıştı.

Kadisiye Zaferi, Sasani Devleti’nin Başkenti olan Medain’in Fethi ve Celula Savaşı’nın kazanımıyla Sevad (Aşağı Mezopotamya) bölgesinin kontrolü tamamen Müslümanların eline geçmiş oldu. Celula Savaşı, Kürtlerin Sasani ordularında yer almaları sebebiyle Müslümanlarla yaptıkları ilk karşılaşma idi. Bu savaş sayesinde Kürt Halkı ve Kürt Coğrafyası ile İslâm Orduları arasında ilk kez doğrudan temas gerçekleşmiş oldu.

Hz. Ömer Celula savaşından sonra kendileriyle savaşmayan çiftçilerden olan yerli halkın cizye vermeleri karşılığı zimmî olarak serbest bırakılacakları söylendi, onlar da bunu kabul ettiler. Fakat Farslar, Kürtlerin zimmî statüsüne tabi olma noktasında yapılan bu antlaşmaya razı olmayacaklarını söylediler. Burada görüldüğü üzere Kürtler Farslarla beraber hareket etmekteler, Farslar da İslâm idaresiyle yaptıkları antlaşmalarda Kürtlerin düşüncelerini göz önünde bulundurmakta ve sözleşme maddelerine onların hangi tavrı takınacaklarını bildirmektedirler. Hz. Ömer bu bölgede toprakları dağıtma yoluna gitmemiş, Fars, Kürt ve sair unsurları köleleştirme gibi bir teşebbüste bulunmamış, arazilerinde çalışmaya devam etmelerini temin etmiş ve bunun karşılığında da onlardan cizye almıştır.  Hz. Ömer’in bu özgürlükçü tutumu olumlu yönde etkilemiş olacak ki 641 yılında Sasani ile yapılan Nihavend savaşına Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bu bölgeden 10 bin kişi Müslümanların ordusuna katılmıştı. Kürtlerin İslam saflarında yer aldığı ilk savaş olan Nihavend savaşını Müslümanlar kazanmıştı. Bu savaşa büyüklüğü ve önemi sebebiyle “Fetihler Fethi” adı verilmiştir.

Sasani üzerine yapılan fetihlere genişliyor bölge insanları hızla İslam’a katılıyorlardı. Sasani ordusunda yer almayı reddeden Kürt aşiretlerinin sayısı artarken Müslümanlarla savaşa giren müşrik ve isyan çıkaran Kürtler de bulunuyordu. Azerbaycan ve Ahvaz bölgelerinde bulunan bazı Kürt aşiretler Sasani ordusuna yardım etmeyi reddederek Müslümanlara katılmıştır. Öte yandan Beyruz Kürtleri, Ahvaz ve Kirman’ın müşrik Kürtlerinden savaşçılar toplayarak ordu kurmuş ve Müslümanlara saldırmışlardı. Yapılan savaşın ardından ele geçirilen genç Kürt savaşçılar öldürülmemiş ve ailelerine para karşılığı teslim edilmişlerdi. Hicrî 22 yılında Hz. Ömer, Ahvaz sınırında Kürtlerden oluşan bazı kavimlerin eşkıyalık yaptıkları haberini aldı. Bunlar Müslüman halka eziyet ediyor yollarını kesiyor ve mallarını ellerinden alarak hırsızlık yapıyordu. Bunlar bir ihtimal Kirman’ın dağlarında yaşayan henüz Müslüman olmamış Müşrik Kürtler olabilir. Hz. Ömer, Seleme b. Kays’ı çağırdı ve ona Kürtlerle ilgili haberi verdi. Arap kabilelerinden olan savaşçıları Seleme’nin emrine vererek Kürtlerin üzerine gitmesini ve onları Müslüman yaparak Müslümanların üstündeki bu sıkıntıları gidermesini emretti ve şu öğütlerde bulundu: “Sana karşı koyarlarsa onlarla hemen savaşma. Önce onları İslâm’a davet et. Eğer Müslüman olurlarsa onları kabul et. Kabul etmezlerse vergi vermelerini iste. Onu da kabul etmezlerse onlarla savaş ve artık onları affetme. Ganimetleri topla ve onlardan vergi al. Ölülerini parçalama, kadınları ve çocukları öldürme.” Seleme emrindekilerle birlikte yola çıktı ve Kürtlerin bulunduğu yere geldi. Onları İslam’a davet etti kabul etmediler. Vergi ödemeyi de kabul etmediklerinde Seleme onlarla savaştı ve onları bozguna uğrattı. Zeki Beg, Seleme’nin gönderildiği bölgenin Orta Kerha (Saimara ve Masabazan) olduğunu ve Kürtlerin burayı işgal ettiğini söyler. Aynı yıl Hz. Ömer, Fars Kalelerini fethetmesi için Sahabe’den Carud El Abdi’yi İslâm ordusunun başında gönderdi. Ordu, Hurre (Cirah) ve Şiraz arasında bir yokuşa geldi. Carud, seher vaktinde su kabını alarak abdest almak için askerlerden uzaklaştı. O sırada Kürtler, Carud el Abdi’nin etrafını sardılar. Askerlerinden uzakta ve yalnız kalan Carud un üzerine topluca saldırdılar ve onu şehit ettiler. Bu sebeple olayın gerçekleştirdiği yere Carud Yokuşu adı verilmiştir.

Hz. Ömer’in halifeliği döneminde Kürtlerin yaşadığı toprakların neredeyse tümü fethedilmiş valiler atanmıştı. Fetihlerden önce Bizans İmparatorluğu ve Sasani Devleti arasındaki savaşların yıkıcı etkilerine maruz kalan Kürtler, dağınık ve parçalanmış bir haldeydi. Hz. Ömer bu geniş toprakların yönetilebilmesinin kolay olması için idarî noktada diğer bölgelerde olduğu gibi yerel yönetimlere ayırmıştı. Kürt bölgelerinin yönetim olarak taksimi: Cibal Bölgesi, Cezire Bölgesi, Şehrezor Bölgesi, Azarbaycan Bölgesi, Ermeniye Bölgesi ve Ahvaz ve Faris bölgesi şeklinde oldu.

Hz. Osman’ın halifeliği döneminde son demlerini yaşayan Sasani devletinin etkisiyle çıkan isyanlara kısmen katılan Kürtler olsa da bu isyanlar yerelde kısa sürmüş ve bastırılmıştır. Bu isyanlardan dikkat çeken Türklerin Kürtlere yardım ettiği Kuhistan isyanını dile getirmeden geçmeyelim. Kürtlerin yaşadığı bir bölge olan Kuhistandaki isyanı bastırmak için Hz. Osman’ın valisi Abdullah b. Amr Kuhistana asker göndermiştir.  Durumu haber alan halk Türklerden yardım istemiştir. Heyateleli Türklerin yardımını alan Kürtler Müslümanlara karşı birlikte savaşmış olsalar da savaşı Müslümanlar kazanmış isyan bastırılmıştır.

Kürtlerin yaşadığı geniş coğrafya İslâmî Fetihlerden önce, Bizans ve Sasani devletlerinin hâkimiyeti altındaydı. O dönemde Kürtlere has siyasi bir oluşum olmadığından hâkim devletlerin şehirlerinde, taşra bölgelerde ve özellikle dağlara çekilmiş aşiretler halinde yaşamlarını sürdürüyorlardı. İslâmî Fetihlerin Kürt bölgelerine ulaşmasıyla Kürtlerin İslâmiyet’e girişleri dokuz yıl gibi kısa bir sürede hayli hızlı bir şekilde gerçekleşmiştir. İslâm’ın Kürt bölgelerinde diğer bölgelere nazaran hızlı bir şekilde yayılmasını Ahmet Mirza makalesinde şu sebeplere bağlıyor: Bunlardan ilki İslâmiyet’in insan fıtratına uygun olmasıdır. İkincisi Müslüman Fatihlerin İslâm’ı bir emanet olarak görmeleri, mağlûp halkalara zulmetmeyerek, haklarını elinden almayarak, işgalci, zalim, ganimet peşinde koşan kimseler olmayarak, sadece Allaha çağıran birer davetçi olarak örnek olmalarıdır. Üçüncüsü ise Kürtlerin Müslüman kuvvetlere karşı sergiledikleri ilişkideki sadakat ve dürüstlükleridir. Bunun yanı sıra Zerdüşt din adamlarının baskıcı tutumları ve Kürtlere ikinci sınıf insan muamelesi yapmaları Kürtlerin bu yeni olumlu dine meyletmelerine sebep olmuştur. Bazı bölgelerde ise İslâmî Fetihlerin direk kabul görmemesi ise tâbii bir durum olarak savaşla sonuçlanmıştır. Öyle ki bazı yerlerde Kürtlerin sahabeden şehit ettiği değerli şahsiyetler olmuştur. Bu savaşların ardından Müslümanlar Kürtleri İslâm’a girme konusunda zorlamamış. Kürtlerin ibadethanelerine karışmayarak kendi dinlerinde kalıp ibadet etmelerinde özgürlük tanımışlardır. Müslüman olan Kürtler ise İslâm’ın diğer Kürt bölgelerinde yayılmasında etkin rol oynamışlardır. Bunun yanı sıra Kürtler İslâmî ilimlerle de ilgilenmişlerdir. Kürtlerin yaşadığı Azerbaycan ve Sevad gibi bazı bölgelerde Kur’an eğitimine önem verilmiş bu bölgelerdeki insanların Kur’an’ı güzel okuması sahabe ve halifeden takdir görmüştür. Faris Bölgesi taraflarında ise müşrik Kürtlerin çok olması sebebiyle yaşanan karışıklıkların yanı sıra bazı Kürtler sahabe meclislerinde oturarak sahabelerle birlikte olmaya özen göstermiş ve onlardan bir şeyler öğrenmeye çalışmışlardır.

Kaynakça

Akbaş, Mehmet, “İlk İslâmî Fetihler, Kürtler ve Hz. Ömer”, Kürtler, Nida Yayıncılık, İstanbul, 2015.

Apak, Âdem, “Ana Hatlarıyla İslam Tarihi 2 Hulefa-i Raşidin Dönemi,” Ensar Yayınevi, 2015.

Belazuri, Ahmed b. Ya’hyâ b. Câbir, Ensabu’l Eşraf, Tahkik Dr. Muhammet Hamidullah, Darul Mearif, Mısır, 1947.

Çetin, Seyfettin, Yakut El Hamevi’nin Mu’cemul Buldan’ında Kürtler, Nubihar Yayıncılık, 1. Baskı, İstanbul, 2014.

Mirza, Ahmet Mirza, “İslam Tarihinde Kürtler”, Kürtler, Nida Yayıncılık, İstanbul, 2015.

Rudani, Muhammed bin Süleyman, Cemu’l-Fevaid, Yayıncı: İbn Kesir, 2009

İbnü’l Esir, İzzeddin Ebu’l-Hasen Ali b. Muhammed el-Cezeri, El-Kamil Fi’t-Tarih Tercümesi, Çeviri: M. Beşir Eryarsoy, Bahar yayınları, İstanbul, 1985.

İbnul Esir, İzzuddin Ebu’l-Hasan Ali b. Muhammed el-Cezeri, Üsdü’l- Ğabe fi Marifeti’s-Sahabe, Darul Kitabul ilmiyye, Beyrut 1996

Heysemî, Ali bin Ebî Bekr bin Süleymân, Mecmau’z-Zevâid ve-Menbau’l-Fevâid, Darul Fikr, Beyrut 1994

İbni Kesir, Ebu’l-Fida İsmail İmadu’d-Din b. Ömer b. Davud b. Kesîr el-Dımaşkî el-Kureyşî, El Bidaye ve’n-Nihaye, Mektebetu’l-Hicar, İmbaba, 1999.

Şihâbüddîn Ebû Abdillâh Yâkūt b. Abdillâh el-Hamevî er-Rûmî el-Bağdâdî, “Mu’cemu’l-Buldan”,  Darı Sâdır, Beyrut, 1977.

Taberani, Süleyman bin Ahmed bin Eyyûb eş-Şâmi el-Lahmî, Mu’cemul Evsat, Darel Zeki, Beg Mehmet Emin, Kürtler Ve Kürdistan Tarihi, Nubihar, Baskı 9, İstanbul, 2015.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?