İsraf, şu yaşadığımız yüzyılda belki de farkına varmadan gittikçe büyüyen en tehlikeli hasletlerinden biri durumunda. Öyle ki İslami çevrede bile, bilinçli, şuurlu (!) Müslümanlar olarak israf noktasında zayıf kaldığımız, kendimize söz geçiremediğimiz onlarca konu sıralayabiliriz. Gıda, giyim-kuşam, hediyelik eşya, ev dekorasyonu, adını Batı kültüründen almış saçma sapan sözde günler vb. adı altında israfın had safhada hüküm sürdüğü alanlar gün gibi ortada. Bu tüketim çılgınlığı gün geçtikçe saydığımız alanlarda ve ihtiyaç (!) sektörlerinde artan çeşitlilikle akıl almaz boyutlara varabiliyor. İsraf dolu yaşantının en yakın mağdurlarıysa şüphesiz ki evimizin içinde, her hareketimize şahit olan ve onu anında kopyalayan yavrularımız. Allahu Teâlâ’nın tertemiz bir fıtrat (İslâm) üzere yaratıp bize emanet olarak verdiği ve yuvalarımızı şenlendiren bu yavrular, hâl ve hareketlerimizi flash bellek misali hafızalarına kaydetmekteler. Bu durum, yeri geldiğinde bir söz, bazen bir davranış kimi zaman da öfkeyle verilen bir tepki olarak çocuğun ahlakında, yaşantısında hayat bulabiliyor. Anne veya babanın söz gelimi bir tartışma esnasında birbirine sarf ettiği bir kelime, ertesi gün kardeşiyle konuşurken gün yüzüne çıkıveriyor.

Anne veya babanın, ihtiyaç olmadan hayatına dâhil ettiği her türlü eşya, çocuğunun kişiliğine attığı bir israf imzası olabiliyor. Bunun sonucunda evin içerisindeki eşyanın ihtiyaç değil belki de başkalarıyla gösteriş yarışına girmek için alındığının şahidi olan çocuklarımız, samimiyetsiz, sevgiden, muhabbetten yoksun adeta birer robot misali yetişiyor.

Günümüz dünyasında marka olmadan giyinmeyen, belli bir miktarın altında satılan eşyayı alınmaz, giyilmez diye etiketleyen nesil bunun en canlı örneği olarak gözlerimizin önünde.

İçinde bulunduğumuz bu durum üzerine konferanslar düzenlenebilir, makaleler yazılabilir, belki de günlerce sürecek tartışmalar yapılabilir; ancak bizim bir an önce uygulamaya geçirilecek net kararlar almamız lazım. Yüce Rabbimizin Kur’an-ı Kerim’de haram olarak sınırlarını çizdiği konularda kararlı olmalı, bu sınırlara uyma noktasında azami gayret göstermeliyiz. Bu bakış açısıyla evlerimize de yönelmeli evlerimizi israf merkezleri olmaktan kurtarmalıyız. Bunu yaparken de içki, kumar vb. ne ise israfın da aynı korkunçlukta olduğunu yani haram olduğunu bilmeli, buna hem kalben teslim olabilmeli hem de bu durumun düzeltilmesinin dünya ve ahiret saadetimiz için bir kurtuluş reçetesi olduğuna kanaat getirmeliyiz.

“Çocuklarımızı nasıl terbiye edelim?” diye soran birine, “Çocuklarınızı terbiye etmeye çalışmayın, zira onlar size benzeyeceklerdir. Kendinizi terbiye edin yeter” cevabını veren İbn Haldun’un bu sözleri anne baba olarak bizlerin önüne serilen çok çarpıcı bir eğitim metodudur. En basitinden bir pazar veya market alışverişinde bile çocuğun her istediği alınmamalı, canının her istediğini elde edemeyeceği öğretilmeli ve ihtiyaç fazlası olan istekleri konusunda da kendisini törpülemesi gerektiği hikmetlice anlatılmalıdır. Çok daha önemlisi anne baba da kendi ihtiyaçları noktasında israfa kaçmamalı ve bu konuda çocuğun önünde canlı birer örnek olabilmelidir.

Evin içerisinde kullanılan her eşya, tamamen bir ihtiyaç olduğu için evde bulunmalıdır. Örneğin bir giysi dolabı onlarca seçenekle doldurulmamalı, çocuğa gerektiği kadarı ile yetinildiği gösterilmeli ve bu şekilde sadeliği, mütevazı bir hayatı yaşamanın önemi ona öğretilmelidir. Aynı şekilde çocuk, yaşadığı evin içerisinde yeme içme anlamındaki israfa da asla şahit olmamalıdır. Anne veya baba evde ne yemeğin ne ekmeğin ne de başka bir yiyeceğin israf edilmediğini titizlikle çocuğa canlı bir şekilde yaşayarak kavratmalı. Bu israfın boyutlarının ne kadar tehlikeli olduğu araştırma sonuçları ile çocuğa anlatılmalı, dünya üzerinde açlık, yoksulluk vb. sıkıntılar ile türlü zorluklar içerisinde yaşamak zorunda kalan insanlar asla unutulmamalıdır.

2012 yılında fırın, yemekhane, lokanta, otel ve ev gibi mekânlarda bulunan 5.662 kişi ile yapılan bir araştırmada günlük olarak yaklaşık 1.500 ton, yıllık olarak ise 542.000 ton ekmeğin israf edildiği ortaya çıkmıştır. Bu rakam günümüzde belki de çok daha korkunç boyutlara ulaşmıştır.

Müslüman olarak bizler bu rakamları asla hafife almamalı bu yapılan israfın içerisinde olup olmadığımızı bir an önce sorgulamalı, ailece adeta bir seferberlik ilan etmeliyiz. Bununla birlikte bize yakışan ve olması gereken sade, gösterişten uzak, mütevazı, sevgi ve muhabbet üzere yuvalar oluşturmalı, bize bahşedilen hiçbir nimete karşı nankörlük etmemeliyiz.

İsraftan uzak, şükür ve kanaat üzere olan anne babalardan olabilmemiz duasıyla… Bütün güzel işleri tamamlayan Allah’a sonsuz hamdolsun…

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?