Nergis Hanım, temiz yatağından uyandı. Her gün olduğu gibi aklına ilk gelen şeyi, ev temizliği yapacaktı ama bu sefer hangi odadan başlamalıydı? Dün salondan başlamış, bütün evi süpürmüş, zeminleri silmiş, pencereleri içerden-dışardan temizlemiş, ardından eşyaların tozunu almıştı. Tabi ki lavaboyu da ihmal etmemiş, kuruttuktan sonra da çamaşırları ütüleyerek günü bitirmişti.

Bugün mutlaka bir değişiklik yapmalıydı yoksa temizliğin tadı nasıl çıkacaktı? Mesela, bugün lavabodan başlamalıydı, sonra pencerelere girişmeliydi en son da evi süpürmeliydi. Bunlar evin günlük temizliğiydi. Bir de aylık yaptığı temizlikler vardı: O duvarlar yok mu o duvarlar her ayın başı mutlaka silinmeliydi. Koltukları da aynı şekilde aylık olarak elden geçirirdi. Koltuk kumaşları yıpranıyordu ama temiz olması yeni gözükmesinden daha önemliydi. Evde hangi deterjan varsa fark etmezdi. Evde kullanacağı deterjanları renklerine göre seçerdi. İster yeşil ister pembe… Yeter ki ev deterjan koksundu. On yıllık evliliğinde edindiği en güzel alışkanlık buydu. Temizliği sevdiği kadar kirlilikten nefret etmezdi, yere dökülen kırıntılar onun için sorun değildi. Peki, sizce Nergis Hanım’ın hayatında bir sorun var mıydı? Yoksa farklı temizlik planları uygulayarak bu hayat böyle güzel gider miydi? Her gün ev kirlenmese de temizlik yapmak bir ihtiyaç mıydı yoksa gereksiz bir istek miydi? Temizlik, kirlerin temizlenmesi değil miydi yoksa temiz yerler de mi tekrar tekrar temizlenebilirdi? Çocuksuz bir ev hanımı olarak günlük yaptığı temizliği haftada bir yapsa kâfi gelmez miydi? Ayda bir bütün duvarları silmek yerine sadece lekeli kısımları aşındırıcı olmayan bir deterjan, sıvı sabun ya da sirkeli su ile silmesi yetmez miydi? Cam ve perde temizliği, 3-5 ayda bir olsa pasaklı mı ilan edilirdi? Koltukları sık silip yıpratmak yerine koltuk üstüne örtü serip kirlendikçe örtüleri yıkasa daha kolay olmaz mıydı?.

Kumru Hanım ve eşi yine tartışıyorlardı. Konu ne miydi? Eşi, Kumru Hanım’ı, kıyafetlerin bir kere giymekle kirlenmediği konusunda ikna edemiyordu. Görünen bir kir olmadığını söylese de Kumru Hanım’ın gönül gözünden kaçmazdı o kirler. Daha doğrusu elbiselerin yıkanmak için bir kere giyilmesi yeterliydi ona göre. Artık kıyafetlerin yıkana yıkana renksizleşmesi onları giyilemez yapıyordu. Bir kıyafet bir kere giyildi diye o kadar yoğun deterjanı hak ediyor muydu? Tabi, fazla deterjan kullanılınca ekonomik olsun diye düşük kaliteli ürün alınıyordu. Nice sevdiği beğendiği elbiseler bu sebeple yıpranmış, çöp olmuştu.

Titiz Hanım’ın alarmı çalmıştı. Kalktı ve 10 yaşındaki oğlu Ali’yi kaldırdı, tuvalete götürüp klozete oturttu, “Hadi oğlum, ıkın bakalım.” dedi. Çocuğun tuvalet ihtiyacı, alarmlarla sabitti, annesi demese yapmayacaktı ya. Doktorlar, bu durumun bedensel bir hastalıktan değil anneye bağlanmanın aşırı olmasından ve bu bağın gevşetilmemesinden kaynaklandığını sebep gösterseler de durumu düzelmemişti. Belki de Titiz Hanım bu durumdan memnundu. Oğlu ile yaşadığı bu evde tuvaleti Titiz Hanım’dan başkası kullanamaz ve temizleyemezdi. Eve misafir almışlığı da yoktu. Her kullanımdan sonra klozetin içi, dışı, kapağı, zemin ve köşelerini yarım saat fırçalardı. Doğru ya, haftada bir derin fırçalama yapmak, her kullanımda sifon çekerek görünür kirleri fırçalamak yetmezdi, yetemezdi.

Bunları Biliyor muydunuz?
Hastanelerde yüzey ve nesnelerin, 1 ölçek çamaşır suyu ve 9 ölçek su ile hazırlanan karışım ile silinerek hijyenik hâle getirildiğini (Yani daha fazla çamaşır suyu daha fazla temizlik demek değildir),

Ev temizliğinde evin havalandırılmasının büyük bir yer tuttuğunu, Cam temizleme suyuna tuz eklemenin temizliği artırdığını,

Genel zemin temizliği ve toz alma gibi işlemlerin birkaç günde bir iki temizlik arasını çok açmadan yapılması ile evin fazla kirlenmesine fırsat verilmeyebileceğini,

Evin en çok kirlenen alanlarını (kapı girişleri, balkonlar, cam, mermerler vb.) 3-4 günde bir temizlemekle evin daha geniş alanlarının kirlenmesinin önlenebileceğini,

Temiz kullanmak için çaba harcamanın, kirletip temizlemekten daha az yorucu olduğunu (örneğin; eve ayakkabıyla girmek, dışarıdan getirilen koli, poşet, valiz vb. altlarının silinmemesi veya rastgele temiz yerlere konulması eve kirlerin hızlı yayılmasına sebep olur ve sık temizlik gerektirir),

Toplu yaşamanın, dağınık olup sonra toplamaktan daha kolay olduğunu (yatak toplama, giysi, bulaşık, oyuncak, kitap, defterler gibi günlük kullanılan eşyaların günlük toplanması),
Böceklenmenin ve örümcek ağlarının oluşmasının önlenmesi için evin köşe ve dip yerlerine atkestanesi bırakmanın faydalı olduğunu,

Temizlikte hangi ürünün nerede kullanılacağını bilmenin doğru ve pratik bir temizlik için ne kadar önemli olduğunu (kireç için kireç çözücü veya klorsuz çamaşır suyu, yağlardan kurtulmak için yağ çözücü, bulaşık deterjanı veya amonyaklı temizleyiciler kullanılabilir. Mikroplarla mücadele için klorlu çamaşır suyu kullanılabilir),

Deterjanların kimyasal karışımlar olduğunu, bu sebeple hiçbir şekilde birbirine karıştırılmaması gerektiğini ve temizlik yapılan alanların iyice havalandırılmasının ihmal edilmemesi gerektiğini,

Temizlikle gereğinden fazla vakit geçirmenin, temizlikte takıntılı olmanın sorunlarla mücadele edememe sonucu “bir kaçma yöntemi” olduğunu ve bazı kişilik bozukluklarının belirtisi olduğunu biliyor musunuz?

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?