İslam dini denge dinidir. Dinimiz İslâm’da ne ifrat vardır ne de tefrit. Her yönüyle dengeli olan, her yönüyle mükemmel olan bir dinin müntesipleriyiz. Nitekim Rabbimiz kitabımızda şöyle buyurmuştur: “İşte böylece sizin insanlığa şahitler olmanız, Resûlün de size şahit olması için sizi mutedil bir millet kıldık.” (Bakara, 143)

Rabbimiz her yönüyle dengeli olan bu dine uymamızı emreder. Müslümanlar olarak bizler uymamız gereken durumları ilk olarak Kur’ân-ı Kerim ve Resûlullah (s.a.s.)’in sünneti ile öğreniriz. Rabbimiz ayetinde bizlere buyuruyor ki:

“Kuşkusuz bu Kur’ân en doğru olana iletir; dünya ve âhiret için yararlı işler yapan müminlere, kendileri için büyük bir mükâfat olduğunu müjdeler.” (İsra, 9)

Bizler bilmeliyiz ki Allah’ın kelamı en doğru ve en iyiye ulaştıran sözdür. Onda hata yoktur. Kul, Rabbi katında ona itaat ettiği kadar değerlidir.

Rabbimiz buyuruyor ki: “Eli sıkı olma, ölçüsüzce eli açık da olma; sonra kınanacak, kendi kendine hayıflanacak duruma düşersin!” (İsra,29)

“Cimrilik de savurganlık da aşırılıktır, bu sebeple haramdır. İkisinin ortası cömertliktir. Ahlâk kitaplarında savurganlık ifrat, cimrilik tefrit olarak nitelenir. İfrat, aklın ve dinin uygun gördüğü ölçüyü aşarak veya uygun bulmadığı yollarda harcamayı; tefrit de gerekli yerlere gerektiği ölçüde harcamaktan kaçınmayı ifade eder. İsraf da cimrilik de erdemsizlikler arasında sayılır. İkisinin ortası (itidal, vasat) ise cömertliktir.”1

Tüketimde israf ve denge aslında hayatımızda sürekli bulunan bir durumdur. Zamanı dengeli kullanmaz isek o da israftır. Uzun ve boş konuşmalar da israftır. Hatta Efendimiz (s.a.s.) abdest ibadetinde bile israf etmememiz gerektiğini öğretmiştir. Bir defasında Hz. Peygamber (s.a.s.) Sa’d’e uğradı. Sa’d bu esnada abdest alıyordu. Resûlullah (a.s.), (onun suyu aşırı kullandığını görünce) “Bu israf da nedir?” diye sordu. Sa’d de “Abdestte de israf olur mu?” deyince Hz. Peygamber (s.a.s) de “Evet, hatta akmakta olan bir nehirde abdest alsan bile” buyurdu.2

Yemek, içmek, uyumak ve gezmek gibi fiiller dinimizde mubahtır. Mubah olan şeylerde aşırı gitmek doğru değildir. Hem dinen hem bedenen bizlere zarar verecek bir durum da olabilir. Efendimiz aleyhisselam hadisi şeriflerinde şöyle buyurmaktadır:
“Âdemoğlu, karnından daha şerli bir kap doldurmamıştır. İnsana belini doğrultacak birkaç lokma yeter. Eğer mutlaka yemesi gerekli ise, midesinin üçte birini yemeğe, üçte birini içeceğe, üçte birini de nefes almaya ayırsın.”3

Fudayl b. İyaz bu konuda şunları söylemektedir: “İki şey vardır ki kalbi katılaştırır: Çok uyumak ve çok yemek.” İmam Şafii şöyle der: “Sadece bir kere doydum, onu da üzerimden hemen attım. Çünkü tokluk bedeni öldürür, kalbi katılaştırır, fetaneti (zekiliği, ince anlayışı) giderir ve kişiyi ibadetlere karşı zayıf düşürür.”

İbadetten zevk alamayışımızın sebeplerinden birisi de demek ki çok yemektir. Bu ifadelerde ümmetin fertlerine yönelik büyük mesajlar vardır. Bir insanın ibadetten zevk alamaması, ibadeti sadece bedenin yapması, ruhunun bu ibadete ortak olmaması demektir. Allah’a yakınlaşma vesilesi olan ibadet, huşu duyularak yapılmazsa sadece şekilde kalır. Bizler Rabbimizin huzurunda O’na karşı kuvvetli bir bağla ibadetlerimizi yapmazsak -Allah muhafaza- bu durum Rabbimizden uzaklaşmamıza sebep olabilir.

Halid Ebu Şadi şöyle der: “Namazda senin Allah’a yönelmene göre Allah’ın sana yönelmesi fazla veya eksik olur. Yüz çevirdiğinde Allah da senden yüz çevirir. Nasıl davranırsan öyle karşılık görürsün.”

Günümüz âlimlerinden Nureddin Yıldız hoca yeme içme konusundaki israfa değinirken bir insanın çöpe attığı yiyecek kadar midesine giren fazla gıdaların da israf olduğunu söyler.
Son olarak başta kendi nefsime ve sonra tüm okuyucu kardeşlerime Rabbimizin şu ayetini hatırlatmak istiyorum: “O gün, bütün nimetlerden kesinlikle hesaba çekileceksiniz!” (Tekâsür, 8)

Kaynakça:
1) Kur’ân Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 479. 2) İbn Mâce, Taharet, 48;İbn Hanbel, Müsned, II, 221. 3) Tirmizî, Zühd, 47(2381); İbnu Mâce, Et’ime 50 (3349); İbn Hanbel, Müsn ed, IV, 132.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?