İnsan, sosyal bir varlık olması nedeniyle ve neslinin devamı için bir eşe ve aileye ihtiyaç duymaktadır. Allah, insana en uygun hayat programı ve yol haritası olarak Kur’ân-ı Kerim’i göndermiştir. Nitekim Kur’ân-ı Kerim, bir hayat programı, insan inşa etme, eğitme ve yetiştirme kitabıdır.
Allah, insanlara kitap indirmenin dışında, gönderdiği emirleri açıklamak ve örnek alınacak şekilde yaşamak üzere yol gösterici olarak peygamberler de seçmiştir. Peygamberler, kulluk bilinci ve ibadet yönünün yanında birer eş ve baba olarak da hem yaşadıkları dönemde hem de sonraki dönemlerde insanlara örnek olmuşlardır.
Allah Teâlâ, her devirde insanlık için örnek ve önder şahsiyetler olan peygamberlerin hayatlarından ve onlara tabi olan bazı inananların davranışlarından örnekler vermiştir. Kur’ân-ı Kerim, geçmiş peygamberlerden ve ümmetlerden haberler vererek insanları daha önce yaşanılanlar üzerinde düşünmeye çağırmakta, karşılaştıkları güçlüklere sabretmelerini ve ibret almalarını istemekte, kendi hayatları için dersler ve ibretler almalarını istemektedir.
Bu yönüyle günümüzde çocuk eğitimi açısından da Kur’ân-ı Kerim’de geçen kıssalardan anne ve babalar başta olmak üzere eğitimciler için çıkarılabilecek dersler ve örneklikler bulunmaktadır.
“Ben ancak bir muallim olarak gönderildim” diye buyuran Resûlullâh (s.a.s.), bu sözleriyle kendisini bir öğretmen/muallim olarak tanıtmıştır. Yine Ebû Ümâme’nin rivayet ettiği bir hadiste Âdem’in (a.s.) peygamber olup olmadığını soran birisine Resûlullah (s.a.s.), “Evet, o öğretmen ve mükellem (Allâh’ın kendisiyle vasıtasız konuştuğu kimse) idi.” diyerek aslında bütün peygamberlerin birer öğretmen olduklarını belirtmektedir. Böylece peygamberlik müessesesinin esas gayesinin ve en önemli görevinin eğitim/terbiye olduğunu zihinlere nakşetmiştir.
İslam, insan eğitimine son derece önem vermiştir. Peygamberler, insanları eğitmek ve terbiye etmek için gönderilmişlerdir. Eğitimde esas olan ise bireylerin öğrendiklerini uygulamasıdır. Din, insanların dünya ve ahirette mutlu olmasını, güvenli huzurlu yaşamalarını gaye edinir. Ailede anne, baba ve çocukların birbiriyle ilişkilerini düzenler. Din eğitiminde, en önemli rol aile bireylerindedir. Özellikle anne ve baba bireyin ilk öğretmenidir. Peygamberler de öncelikle kendi aile ve çocuklarından başlamışlardır. “Andolsun senden önce de peygamberler göndermiş, onlara da eş ve çocuklar vermiştik” (Rad, 38). Bu nedenle bu kutlu elçiler sadece insanlığa nasıl kul olunacağını, nasıl ibadet edileceğini göstermekle kalmamış, aile içerisinde uyulması gereken ilkeleri de bizzat göstererek model olmuşlardır.
Çocuk eğitimi açısından Kur’ân-ı Kerim’de ve Hadislerde örnek davranışlarına yer verilen Peygamberlerden örnekler verildiğinde konuyu daha iyi anlaşılacaktır.
Çocuk Eğitiminde İbrahim (a.s.)’ın Örnekliği
Resûlullah (s.a.s.) İbrahim (a.s.) hakkında “Her peygamberin diğer peygamberlerden bir dostu vardır, benim dostum da atam ve Rabbimin dost edindiği (İbrahim)’dir.” (Tirmizi).
İbrahim (a.s.) çok istediği halde evlat sahibi olamamıştı. Yaşı ilerlemesine rağmen “Rabbim bana sâlihlerden olacak bir evlat ver” (Saffat, 100) diyerek niyazda bulunmuştur. Evlat hasreti İbrahim (a.s.) ve eşi Sare için o boyuta vardı ki Sare, kendi eliyle yardımcıları Hacer’i İbrahim (a.s.) ile evlendirmiştir. Kısa süre sonra kendisine Allah tarafından “hilm sahibi bir oğul” müjdelenmiştir. Yine İbrahim’in (a.s.) makbul duası karşılığında Cenab-ı Allah onu “iyilerden bir peygamber olarak İshak” (Saffat, 112) ile müjdelemiştir.
İbrahim’in (a.s.) yaptığı dua ve “Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah’a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle” (Furkan, 74) ayeti bağlamında, Müslümanın eşi ve evlatları için, onların hayırlı işlerle uğraşan kimseler, dünya ve ahirette saadet kaynağı, başkalarını da düzeltici insanlar olmaları için dua etmesi gerekliliği, birçok insanın gözden kaçırdığı çok mühim bir noktadır.
İbrahim (a.s.) ile oğlu İsmail (a.s.) hakkında Kur’ân-ı Kerim’de yer alan ayetler ışığında çocuk eğitimi açısından şu dört noktada örneklik teşkil ettikleri görülmektedir. Bunlar, teslimiyet ve itaat, danışma, birlikte çalışma ve dua eğitimidir.
Anne-babasına karşı itaatkâr veya isyankâr çocuk örnekleri açısından Kur’ân-ı Kerim’de anlatılan İbrahim (a.s.)’ın oğlu ve Nuh (a.s.)’ın oğlu dikkate alınması gereken iki örnektir. Şüphesiz İsmail (a.s.)’ın Kur’an’da övülmesinin ve Allah’a adanmış çocuklardan sayılmasının nedeni, kişilik olarak itaatkâr ve yumuşak huylu olmasıdır. Kur’an’da bu durum, “İşte o zaman biz onu uslu bir oğul ile müjdeledik” (Saffat, 101) şeklinde ifade edilmektedir.
“İbrahim (a.s.)’ın, oğlu İsmail (a.s.)’a, artık olgunluğa eriştiği sırada bir gün ‘Ey yavrucuğum! Rüyamda seni kurban ettiğimi gördüm. Buna ne dersin? Bir düşün’ der. Bunun üzerine İsmail ‘Ey babacığım sana emredilen ne ise, onu yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın.’’ (Saffat, 102) dedi. Bu ayet, iki noktaya işaret etmektedir. Birincisi, İsmail (a.s.)’ın karakter olarak itaatkâr ve yumuşak huylu olması, ikincisi ise babasına gelen Allah’ın emrine karşı teslimiyet göstermesidir.
Anne-baba ile çocuk arasında sağlıklı bir ilişki kurulabilmesi, karşılıklı sorumluluklarını yerine getirmelerine bağlıdır. Bu konuda anne-babalara düşen sorumlulukların yanında, çocuklara ait sorumluluklar da bulunmaktadır. Zira karşılıklı ilişkilerde çatışmanın önüne geçmenin önemli yollarından birisi, tarafların görev ve sorumluluklarını iyi bilmeleridir. Ebeveyn çocuk ilişkisinde, çocukların ebeveyne karşı en önemli sorumluluklarından birisi onlara itaat etmeleridir:
“Biz, insana, ana babasına iyilik etmesini emrettik. Şâyet onlar seni, hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa, bu takdirde onlara itaat etme. Dönüşünüz ancak bana olacaktır ve ben yapmakta olduklarınızı size haber vereceğim.” (Ankebût, 8).
Anne-babaya itaat emredilirken, anne babasına itaat eden, onlara karşı alçakgönüllü ve yumuşak huylu davranışlarda bulunan çocuklar övülmektedir. Yine bu konuda önemli örneklerden birisi olan Yahya (a.s.) da Kur’an’da bu özelliği sebebiyle övülmüştür. “(Yahya, dünyaya gelip büyüyünce onu peygamber yaptık ve kendisine) ‘Ey Yahya, kitaba sımsıkı sarıl’ dedik. Biz, ona daha çocuk iken hikmet ve katımızdan kalp yumuşaklığı ve ruh temizliği vermiştik. O, Allah’tan sakınan, anne babasına iyi davranan bir kimse idi. İsyancı bir zorba değildi.” (Meryem, 12-14).
(Yazının devamı ileriki sayılarda…)