Gençlik o kadar önemli bir dönemdir ki, kıymet ve değerinin bilinmesi ve yaratanın razı olacağı bir hayat içerisinde olunması halinde kişiye müjdelerin en büyüğü vardır. Bu müjdeyi sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) bir hadislerinde şöyle vermektedir: “Yedi sınıf insan vardır ki Yüce Allah onları, hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyamet gününde arşının gölgesinde gölgelendirecektir. Bu yedi sınıftan biri Allah’a ibadet ederek temiz bir hayat içinde serpilip büyüyen gençtir. Bir diğeri ise güzel ve mevki sahibi bir kadın tarafından zinaya çağrıldığında: “Ben Allah’tan korkarım” diyen kimse.” (Buhari ve Müslim)
Gençliğini güzel geçiren insanlar bahtiyar, gençliğinin kıymet ve değerini bilmeyenler, gençliğini sürekli heva ve heveslerinin peşinde koşturup geçirenler ise hep üzüntü ve pişmanlık içerisinde olmuşlardır. Bu yüzden yüce dinimiz İslam, gençliğin güzel ve anlamlı geçirilmesine çok önem vermiştir.
Kişilerin kimliğinin, karakterlerinin ve kişiliklerinin oturması yine bu döneme rastlamaktadır. Ayrıca ömür boyu devam edecek iyi alışkanlıklar veya kötü alışkanlıklar gençlik evresinde edinilir. O yüzden kişi gençlik döneminde edindiği arkadaşlara ve bulunduğu ortamlara dikkat etmelidir.
Damarlarındaki kanın delicesine aktığı bu dönemde her delikanlı, ahlaki değerlere sımsıkı sarılmalı ve maneviyatını bozan davranış ve hareketlerden uzak durmalıdır. Özellikle kimlerle arkadaşlık yaptığına dikkat etmelidir. Çünkü edinilen kötü alışkanlıkların birçoğu kötü arkadaşların “Bir kereden bir şey olmaz”, “Bu seferlik beni kırma”, “Dostluğumuzun hatırı için…” gibi sözleri sebebiyet vermektedir. Bu yüzdendir ki Efendimiz (s.a.s.), “Kişi arkadaşının dini üzeredir. Öyleyse her biriniz, kiminle arkadaşlık kuracağına dikkat etsin.” (Ebu Davud, Tirmizi) buyurmuştur. Bir atasözümüzde de; “Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” denerek arkadaşlığın ne denli önemli olduğuna dikkat çekilmiştir. Kişinin arkadaşları iyi huylu ve faydalı işlerle hemhal oluyorsa kişi olumlu yönde etkilenir fakat kötü alışkanlıklara sahip ve tembel kişiler ise bundan olumsuz yönde etkilenecektir. Bir başka hadiste, “İyi arkadaşla kötü arkadaş misk taşıyan kimse ile körük kullanan kimse gibidir. Misk taşıyan ya sana onu ikram eder yahut sen ondan (miski) satın alırsın ya da ondan güzel bir koku duyarsın. Körük kullanan kimse ise ya elbiseni yakar ya da ondan kötü bir koku duyarsın!” (Buhari, Müslim) buyurulmuştur. Unutmayalım ki, zararlı alışkanlıklara müptela olmuş, milli ve manevi değerlerden uzaklaşmış gençlerin zararı hem kendilerine hem ailelerine hem de bütün topluma olacaktır.
“Müslümanım!” diyen her genç hatta her fert zararlı alışkanlıklardan ve harama götüren ortamlardan uzak durmalıdır. Toplumu ifsat eden, aileleri yok eden, kişinin aklını devre dışı bırakan alkollü içecekleri dinimiz haram kılınmıştır. Bir ayette Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler! İçki, kumar, (tapınmaya mahsus) dikili taşlar, fal okları ancak şeytanın amelinden birer murdardır. Onun için bunlardan kaçının ki muradınıza eresiniz.” (Maide, 90) Peygamberimiz Efendimiz de şöyle buyurmuştur: “Allah (c.c.) kötülüğe iltifat etmeyen genci emsallerine üstün tutar.” (İmam Ahmed, Müsned); “Kıyamet gününde insanoğlu şu beş şeyden hesaba çekilmedikçe Rabbinin huzurundan bir yere kımıldayamaz: Ömrünü nerede ve nasıl geçirdiğinden, gençliğini nerede yıprattığından, malını nereden kazanıp nerede harcadığından, bildiği ile amel edip etmediğinden.” (Tirmizi)
Dünya, ahiret için bir azık toplama ve hazırlık yeridir. Başka bir ifade ile “Dünya, ahiretin tarlasıdır.” Amellerimiz de ahirette hasadını yapacağımız tohumlardır. Kim bu dünyada güzel işler yaparsa tohumu toprağa atmış olur. Ahirette de hasadını cennet ile alır. Kim de ömür sermayesini çarçur edip bu dünyada Allah’ın razı olmayacağı işlerle uğraşırsa ahiret hayatı için azap tohumları ekmiş olur. Zira Zilzal suresinde, “Kim zerre miktarı bir hayır yaparsa onu(karşılığını)görecektir. Kimde zerre miktarı şer işlemişse onu(karşılığını) görecektir.” (Zilzal, 7-8) buyurulmuştur. Nu meyanda “Ne ekersen onu biçersin.” demiş atalarımız. “Sen hiç buğday ektiğinde arpa bittiğini gördün mü?” der Mevlânâ Hazretleri. Bu yüzden hayır eken, hayır üzere muamele görür; şer eken ise çok çetin bir hesapla karşı karşıya kalır. Buradan hareketle Müslüman her ferdin nefsini terbiye ve ruhunu tezkiye etmesi elzemdir.
“Sen nefsini hak ile meşgul etmezsen nefsin seni batıl ile meşgul eder.” (İmam Şafii)
“Bizim olmayacak dünya için bizim olacak günahlar biriktirmeyelim.” (Malcolm X)
“Gençler! Ümmetin size ne kadar ihtiyacı olduğunu bilseydiniz, uykuyu kendinize haram ederdiniz.” (Nurettin Yıldız)
“Madem ölüm bir tek defa gelecek, o da neden Allah için olmasın?”
Allah’ım! Nefsimizi ve neslimizi ıslah eyle! Çocuklarımızın ve gençlerimizin kalplerini iman ve Kur’an nuru ile aydınlat. Allah’ım, akıbetimizi ve ahiretimizi hayreyle. Dünyada saadet, ahirette selamet ihsan eyle… Âmin…

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?