Değerli kardeşlerim, Ramazan ayının merkezinde oruç ve Kur’ân vardır. İkisi birbirinden ayrılmaz. Her sene Peygamber Efendimiz, Cebrail ile mukabele usulü Kur’ân okurdu. Oruç insanın bedenini arındırdığı gibi, Kur’ân da insanın ruhunu arındırır. Allah ile konuşmak kadar teselli veren başka bir şey yoktur.
Hepimiz okuduğumuz eserlerin az veya çok etkisinde kalırız. Etkisinde kaldığımız yazara karşı bir sevgimiz oluşur. Onu görmek isteriz. Varsa başka bir eserini de okumak isteriz. Ama bir yazarın bir eserini ne kadar çok sevsek de onu defalarca okumayız. Birkaç defa okur ve bırakırız. Ancak Allah’ın kelamını birkaç defa değil, onlarca hatta yüzlerce defa okusak yine de ondan bıkmayız. Bir ses eserini birkaç defa veya onlarca defa dinler, sonra artık dinlemeyiz. Ama Allah’ın kelamını yıllarca dinlesek yine de bıkmayız. Zira onun kelamı dinlemekle ve okunmakla eskimez ve asla rahatsızlık vermez.
Bu yazımızda Kur’ân okurken dikkat etmemiz gereken bazı hususlara değineceğiz. Zira Ramazan ayında her evde ya Kur’ân okunacak ya da dinlenecektir. İşte okuduğumuz ya da dinlediğimiz Kur’ân’dan fayda görmek için dikkat edeceğimiz hususlar şunlardır:
1- Kur’ân Okurken Şeytandan Allah’a Sığın
Rabbimiz şöyle buyurmuştur: “Kur’ân okumaya başladığın zaman lanetli şeytanın şerrinden Allah sığın!” (Nahl, 98.)
Zira şeytan hiçbir zaman boş durmaz. Kur’ân okumaya başladığın zaman bile kaçıp gitmez. Şeytan, bir ibadeti geçersiz hale getirmek, başından sonuna kadar onu geçersiz kılmak için uğraşır. Bilinçli bir şekilde Eûzu-besmele çekmek gerekir. “Kovulmuş olan şeytandan Allah’a sığınarak okumaya başlıyorum” diyerek Kur’ân okumaya başlamak gerekir. Şeytan vesvese, kafa karışıklığı, şüpheler vermek için Kur’ân okuyan kişiye yakın durur. Ya da unuttuğu bazı şeyleri hatırlatarak onu Kur’ân’dan uzaklaştırmak ister. Örneğin şeytan önce namazdan alıkoymak için uğraşır. Ama başarılı olamadı mı bu sefer de namazın içindeyken vesvese verir. Sesi güzel olana sesiyle övünmesini fısıldar, ilmi olan kişiye ilmiyle mağrur olmasını ve övünmesini fısıldar.
Şeytan insanı iyi amellerde bile terk etmiyor. Ben iyi bir şey yapıyorum, şeytan benden uzaktır deme sakın! Şeytan Kur’ân okuyanı da namaz kılanı da hac edeni de zekât vereni de yalnız bırakmaz. O ameli geçersiz hale getirmek için uğraşır da uğraşır.
2- Kur’ân’ı Resûlullah’ın Anladığı Gibi Anlamaya Çalış
Zira Kur’ân’ın ilk müfessiri Resûlullah Efendimizdir. Kur’ân’ı onsuz anlamak imkânsızdır. Çünkü o, vahyin ilk muhatabıdır. Resûlullah Efendimizin sözleri yani hadisleri olmadan Kur’ân’ı anlamaya çalışmak birçok yerde imkânsızdır. Resûlullah Efendimiz, örnek hayatı ile Kur’ân’ın nasıl yaşanması ve hayata aktarılması gerektiğini göstermiştir. Peygamber Efendimizi gören sahabiler de onun Kur’ân anlayışını esas almışlardır. Bir problemle karşılaştıklarında Peygamber Efendimizin o konuda çözümü var mı yok mu, ona bakmışlardır. Bir ibadeti eda ederken ihtilafa düştüklerinde konuyla ilgili Peygamber efendimizden bir hadis olup olmadığına bakmışlardır. Eğer o konuda hadis varsa sükût etmişlerdir.
Namazın kılınışı, namaz vakitleri, namazı bozan şeyler, rekât sayısı, haccın yapılışı, haccı bozan şeyler, zekâtın ne kadarda bir verileceği gibi birçok konuda Peygamber Efendimiz uygulamalı olarak bize Kur’ân’ı tefsir etmiştir.
3- Kur’ân Okurken Şu Hataya Düşme: Onu Sadece Ölüler İçin Okuma!
“Bu Kur’ân diri olanı uyarmak içindir.” (Yâsin, 70) Kur’ân ölüler kitabı değil, diriler kitabıdır. Gönlü diri olan, kalbi diri olan, uyarılara açık ve eleştiri tahammülü olan kimseler için Kur’ân inmiştir. Kalbini kendi iradesiyle kapatan, yeniliğe açık olmayan, eskileri kutsayan, taklitçiliği ve yanlış da olsa atadan, örften geleni kutsal sayan kişi Kur’ân tabiriyle ölüdür. Kur’ân dirileri uyarmak ve gaflet uykusundan uyandırmak için nazil olmuştur. Maalesef gittikçe yaygınlaşan bir okuma türü de onu sadece ölüler için okumaktır. Kur’ân okumaya başlayan kişi, onu ya bir akrabasının ya bir dostunun ruhuna bağışlamak niyetiyle okumaktadır. Bu caiz de olsa Kur’ân bu amaçla gelmemiştir.
4- Kur’ân’ı Kimi Zaman Bütüncül Bir Bakış Açısıyla Okumak Gerekir
Kur’ân ayetlerine bütüncül bakış şu demektir: Aynı konudan bahseden ayetlerin tamamını birlikte almak gerekir. Çünkü Kur’ân’da çoğunlukla belli bir konuyla ilgili ayetler peş peşe değil, dağınık haldedir. Konular Kur’ân’ın her tarafına serpiştirilmiştir. Örneğin Nisa Sûresi 43. ayette “Namaza sarhoş iken yaklaşmayın!” buyrulmaktadır. Bu ayeti Mâide Sûresi 90. ayet ile birlikte okumak ve tefsir etmek gerekmektedir. Aksi takdirde içki içmenin sadece belli vakitlerde haram olduğu gibi bir sonuca varılır ki, bu yanlış bir çıkarımdır. Helal, haram, emir, yasak, suç ve ceza gibi konularda kesinlikle ayetlere bütüncül bakmak gerekmektedir.
Peygamber Efendimiz de Kur’ân ayetlerini başka bazı Kur’ân ayetleri ile tefsir etmiştir. “Onlar ki, iman ettiler ve imanlarına zulüm karıştırmadılar” (En’âm, 82) ayeti nazil olduktan sonra sahabilerden bazıları Peygamber Efendimize gelip: “Hangimiz imanına zulüm karıştırmıyor ki?” diye sordular. Peygamber Efendimiz “Şirk gerçekten büyük bir zulümdür” (Lokman, 13) ayetini okuyarak bu ayeti tefsir etmiş ve oradaki zulmün şirk manasında olduğunu söylemiştir.1 Kur’ân’a bütüncül bakılmadan Kur’ân hükümleri doğru anlaşılmaz. Ancak bu durum tüm ayetler için geçerli değildir.
5- Kur’ân’ı Kimi Zaman Parçacı Bir Bakış Açısıyla Okumak Gerekir
Kur’ân ayetlerine parçacı bakış şu demektir: Kur’ân’daki bazı ayetleri bir bütün olarak değil de bir parça olarak okumak ve ona göre tefsir yapmaktır. Bazen bir kelime, bazen bir ayet, bazen birkaç ayet üzerinde uzun uzun tefekkür etmek demektir. Özellikle Farz, Haram, Mekruh, Mendup ve Helal gibi hükümler elde edileceği zaman Kur’ân ayetlerine parçacı bakmak yanlıştır. Ancak tefekkür, öğüt, nasihat, ibret, ders ve ahlak ile ilgili ayetlerin parça olarak okunmasında bir beis yoktur.
Peygamber Efendimiz (s.a.s.), “(Rabbim) eğer onlara azap edersen şüphesiz ki, onlar senin kullarındır. Eğer onları bağışlarsan şüphesiz ki sen Aziz ve Hâkim’sin.” (Mâide, 118) ayetini bir seferde gece vaktinden sabaha kadar tekrar ede ede okumuştur.2 Yani sadece bir ayet üzerinde bir gece boyunca durmuştur.
6- Kur’ân’ı Anlamada En Kısa Yol, Kalbimize Danışmaktır
Hasan el-Bennâ şöyle demiştir: “Kardeşlerden biri bana, “En iyi tefsir ve Allah’ın kitabını anlamada en kestirme yol hangisidir?” diye sormuştu. Onun bu sorusuna: “Kalbindir” diye cevap verdim. Zira Müminin kalbi şüphesiz ki, Allah’ın kitabının en iyi tefsiridir.”3
7- Kur’ân’daki Hitapların Kime Olduğunu Bilmek Gerekiyor
Kur’ân’ın tamamı sadece bir şahsa hitap etmez. Bazı ayetleri müesseseye yani bir kuruma hitap eder. Bazı ayetleri kamuya hitap eder. Bazı ayetleri bireye, bazıları topluma, bazı ayetleri zenginlere, bazı ayetleri fakirlere, bazı ayetleri kadınlara, bazıları erkeklere, bazı ayetleri annelere, bazıları dullara, bazı ayetleri âlimlere, bazı ayetleri ümmilere, bazı ayetleri bekârlara, bazıları da evlilere, bazı ayetleri müminlere, bazısı münafıklara, bazısı Yahudilere, bazısı Hıristiyanlara ve bazısı müşriklere hitap eder. Bazı ayetleri sadece savaş zamanı ile ilgilidir. Kur’ân’da öncelikle seninle ilgili olan ayetleri öğrenmelisin. Onları sıkça tekrarla. Diğerlerini de oku ama sana doğrudan hitap edenler üzerine yoğunlaş.
8- Kur’ân’ı Dinlemek Bile Merhamet Vesilesidir
“Kur’ân okunduğu zaman onu dinleyin ve sessiz olun ki, merhamet edilesiniz.” (Âraf, 204)
Kur’ân’ı dinlemenin ve okunurken susmanın bile merhamet sebebi olduğunu görüyoruz. Peki, onu yaşamanın nelere vesile olacağını hiç düşündük mü?
9- Kur’ân’ı Başkası İçin Okumak da Bir Hatadır
Kur’ân okurken yaptığımız bir hata da şudur: Kur’ân’ı okurken hep başkasından bahseden ayetleri arıyoruz. Kendimizle ilgili ayetlere kulak asmıyoruz. Başkasının hatasından, günahından, yanlışından, eksiğinden bahseden bir ayet görünce onu alıyoruz ve başkasına aktarıyoruz. Bu ise Kur’ân’ı anlamanın önündeki engellerden biridir.
10- En Önemlisi de Kur’ân’ı Yaşamadıkça Tadını Alamazsın
Balın tadıyla, kokusuyla, lezzetiyle, faydasıyla, şifasıyla ilgili yüzlerce kitap okusan, balı yemediğin sürece faydasını göremezsin. Bal ile ilgili hiçbir bilgisi olmayan bir adamın bal yemesi ile bal ile ilgili onlarca kitap okuyan adamın bal yemesi aynı etkiyi bırakır. Kur’ân da böyledir. Yaşamadıktan sonra defalarca okumanın bir anlamı olmayacaktır.
11- Kur’ân Okumanın Şekilleri
1. Dil ile okumak. Dil ile okurken okuma kurallarına riayet edilir. Harflerin mahreç ve sıfatlarına dikkat edilir. Tecvit kaidelerine riayet edilerek sesli veya sessiz okunur.
2. Kulak ile okumak. Kulakla okumaktan maksat elbette ki dinlemektir. Ayette de buyrulduğu gibi Kur’ân okunduğu zaman onu dinleyin ve sessiz olun ki, merhamet edilesiniz.
3. Kalp ile okumak. Kur’ân okurken kalbi ona teslim etmek gerekir. Kalp onunla heyecana gelir, ürperir, korkar, sevinç kaplar ve düşünür. Kalbini ona teslim eden, onun feyzinden ve bereketinden istifade eder.
4. Beden ile okumak. Kur’ân’ı yaşayarak, onu kendimize rehber edinerek bedenle Kur’ân okuma sağlanmış olur. En güzel okuma da budur. Beden ile okunan Kur’ân diğer üç şekilde de okunmuş olur. Hazreti Âişe annemiz, Peygamber Efendimizi anlatırken: “O’nun ahlakı Kur’ân’dı,” demiştir.4
Tüm bu dediklerimizi şu şekilde özetleyebiliriz: Kur’ân okurken şunlara dikkat edelim:
1. Önce ayetin ne dediğini anlamak
2. Ayetin geliş sebebini bilmek
3. Ayetin özel veya umumi olup olmadığını kontrol etmek
4. Ayetin ilk muhataplarını (müşrik, Müslüman, münafık, Yahudi, Hıristiyan vb.) öğrenmek
5. Ayetin mutlak mı yoksa mukayyet mi olup olmadığına bakmak
6. Ayetin diğer ayetlerle ilişkisini bilmek
7. Ayetin hangi grupta (itikadî, ahlaki, ameli) yer aldığını anlamak
8. Ayetin kelimelerinin muhtemel manalarını bilmek
9. Ayeti Türkçe mealden değil, Arapça metinden anlamak
10. Ayetin ne demek istediğini tespit etmek
11. Ayete verdiğimiz mananın mutlak doğru olduğunu düşünmemek
12. Her şeye rağmen “Allah daha iyi bilir” demek
13. Detaylarda boğulmamak
Ayetleri okurken bazen tecvid detaylarında, bazen gramer detaylarında, bazen ayette geçen zamirin nereye döndüğü gibi detaylarda boğulmamak gerekir. Özellikle kıssaları okurken ana mesajı görmeyip, kıssanın geçtiği tarih, kıssada bahsedilen kişilerin isimleri, olayın geçtiği yer gibi tali konularda kaybolmamak gerekir.

Kaynakça
1) Buhari 3360, Müslim 124. 2) Nesaî 1010 3) Hasan el-Benna Şihab Dergisi 1947, www.ikhwanwiki.com. 4) Müsned-i Ahmed 24601.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?