“Yurtlarında gezip dolaştıkları nice nesilleri helak etmiş olmamız, onlar için yol gösterici olmadı mı? Şüphesiz bunda ibretler vardır. Hâlâ duymayacaklar mı?” (Secde, 26)
“Onlardan önce birçok nesli helak ettiğimizi görmediler mi? Yeryüzünde size vermediğimiz imkânı onlara vermiştik. Onlara bol yağmurlar vermiştik. Onlara hemen yanı başlarından akan nehirler vermiştik. Sonra da günahları sebebiyle onları helak ettik ve arkalarından başka bir nesil var ettik.” (En’âm, 6)
Kur’ân’ın üzerinde durduğu önemli konulardan biri de tarihtir. Zira Kur’ân’ın en temel konularından birisi de kıssalardır. Kıssalarda, tarihte yaşanmış birçok örnekler verilir ve bunlardan ibret alınması istenir. Geçmişini bilmeyen, nereden geldiğini bilmeyen, geçmişin hatalarını görmeyen ve geçmişteki milletlerin düştüğü hataları görmezden gelen milletler, ilerleme kaydedemezler. Mazisini silenler, istikbalini şekillendiremezler. Bu nedenle Kur’ân, kıssalar yani tarihî olaylar üzerinde sıkça durur.
Tarih Şuuru
Bir Müslümanın her konuda şuuru olduğu gibi tarih şuuru da olmalıdır. Tarih şuuru demek, tarihî olaylara bilinçli bir şekilde bakmak demektir. Sadece geçmişte yaşanmış olayları bilmekten ziyade, tarihi okumak ve onun üzerine yeni şeyler inşa etmek demektir. Tarih şuuru, geçmişte yaşanan olaylardan ders ve ibret çıkarmakla olur. Tarihî yerlere yapılan seyahatler de buna dâhildir. Tarihi yerler sadece hatıra fotoğrafı çekme yerleri değildir. Sadece kültürlenme yerleri de değildir. Tarih bir ışıktır, anı ve geleceği aydınlatan bir ışıktır.1
Bugüne kadar birçok medeniyet geldi geçti. Dünyanın birçok yerinde birçok medeniyet kuruldu. Birçok krallık kuruldu. Bazıları yüzlerce yıl kaldı, bazıları binlerce yıl kaldı. Bazıları ise çok kısa bir zaman içinde tarihten silindi. Ama dünyaya gelen her medeniyet arkasında küçük büyük izler bıraktı. Büyük şehirler, büyük bahçeler, büyük yapılar ve her santimetresi işlenmiş devasa kayalardan yontma heykeller bıraktılar. Birçok şaheser ve devasa yapılar inşa edildi. Dağlardan şehirler inşa edildi. Barajlar, sulama kanalları, yer altı şehirleri, dağlardan oyulmuş oyun ve tiyatro sahneleri, dağların içinde kompleks şehirler, dikili taşlar, alet ve edevatlar bıraktılar.2
Bugün dünyanın birçok yerinde aklı, mühendisliği, fenni, tekniği zorlayan muazzam yapılar var. Piramitler, tapınaklar, yer altı şehirleri ve büyük su tünelleri bunun en bariz örneklerindendir. Ancak bunları yapan medeniyetler, şehirler ve ülkeler birer birer tarih sahnesinden silindiler. Güçlü olmalarına rağmen silindiler. Kocaman dağlara şekil verecek kadar büyük medeniyetler kurmalarına rağmen yıkıldılar.
Allah Teâlâ tarihte yaşamış büyük medeniyetleri gezip tozmamızı ve ibret nazarıyla onlara bakmamızı emrediyor. Yüce rabbimiz tüm bu olan bitenlerden ders ve ibret almamızı istiyor. Geçmişi unutmamamızı, bir milleti, umursamadıkları bir günahın ne hale getirdiğini görmemizi istiyor.
Zira güçlü bir ülke, geleceğini, ancak geçmişe ve tecrübelere bakarak inşa edebilir. Zira geçmiş, geleceğin köprüsüdür. Geçmişte yaşanan acı tecrübeler, savaşlar, afetler, kıtlıklar, iç savaşlar, düşman saldırıları, doğal afetler vb. durumlar, geleceğin yeniden şekillenmesinde önemli rol oynayacaktır.
Tarihî Yerleri Ziyaret
Tarihî yerleri, ibret almak için ziyaret etmek gerekir. Koca imparatorluklar, önemsemedikleri zulümler nedeniyle helak oldu. Koca medeniyetler görmezden geldikleri ve küçük gördükleri ama her gün büyüyen günahlar yüzünden helak oldu.3
Çok büyük ve güçlü medeniyetler kuruldu ama hepsi sırası gelince yok oldu işte. Tarih hep tekerrür etti. Sünnetullah hep cereyan etti. Zulümle inşa edilen medeniyetler vakti saati yani eceli gelince dünyadan silinip gitti. Sonra onun yerine yeni varisler geldi.
Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
“Sanki orada hiç oturmamışlardı. İşte böyle, Semûd kavmi rablerini inkâr etti. Vay Semûd’un haline!” (Hûd, 68)
“Yeryüzünde gezip de kendilerinden öncekilerin sonu ne olmuş görmezler mi? Onlar kendilerinden çok daha kudretliydiler; toprağı iyice işlemiş ve yeryüzünü bunların imar ettiğinden daha fazla imar etmişlerdi. Onlara da peygamberleri nice açık kanıtlar getirmişti. Şu hâlde Allah onlara asla zulmetmiş değildir, asıl onlar kendilerine zulmetmişlerdir.” (Rûm, 9)
Evet, dünyaya veda etmiş onlarca, yüzlerce şehir ve medeniyet var. Her birinin bir hikâyesi var. Kimisi helak oldu, kimisi miadını doldurdu. Kimisi zulüm nedeniyle yok oldu, kimisi de kendisini düşmandan koruyamadığı için… Kimisi iğrenç işler yapmayı terk etmediği için helak oldu, kimisi zorbalığı terk etmediği için yok olup gitti. Hatta kimileri Allah’a savaş açtığı için helak oldu. Bazı medeniyetler fuhuş yuvası haline geldiği için tarihten silindi… Bazıları da Allah’ın ve Resûlü’nün emir ve yasaklarına uymadıkları için ilahî azapla yok oldu.
Onlar da günümüz insanı gibi, hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamışlardı. Ölmemek ve ilahî azaplardan korunmak amacıyla dağları yonttular, kazıdılar ve kayalara şekiller verdiler. Büyük medeniyetler zenginleştikçe sanatlarını da konuşturdular ve küçük demir parçaları kullanarak dev mermerlere görsel sanatlar işlediler. Dağlar onların elinde adeta bir oyuncak olmuştu. Kayalar onların elinde bir avuç taş gibi olmuştu. Yer altına inşa ettikleri şehirlerin, yer üstündeki şehirlerden bir farkı yoktu. Su ihtiyaçlarını temin etmek için yüzlerce metrelik büyük kuyular açtılar.
Tarihî Yerleri Gezmeyi Sever misiniz?
Mesela yer altı şehirlerini ve devasa yapıları, kaleleri, sarnıçları, oyulmuş mağaraları, toprakla bir olmuş şehir kalıntılarını ve büyük şehirleri gördünüz mü hiç? Tonlarca ağırlıktaki mezarları? Piramitleri gördünüz mü? Harabe şehirleri?
Buraları gezerken on binlerce insanın izlerini görürsünüz. Ama kendileri yoktur. Sadece izleri var. İnşa ettikleri duvarlar, yapılar, üst üste yığılmış taşlar, kap kacaklar, alet edevatlar, sokaklar, yollar ve işlenmiş değerli-değersiz eşyalar var. Her biri bir izdir. Ama şöyle ki, izler var ama izi bırakanlardan bir ses yok! Sadece bekçiler var. O da tarihî yerlerin bakıcılığını yapıyor ve günümüz insanı!
Peki, Onlar Şimdi Neredeler?
Yonttukları dağlar kaldı. Ama onlardan hiçbir iz yok! Kemikleri dahi yok! Onlarca metre yüksekliğindeki dev mermer sütunları bugün ayakta. Ama onlardan bir ses, bir iz, bir haber yok! Yer altı şehirleri de olduğu gibi duruyor. Ama içeride yaşayanlardan bir haber yok! Piramitler burada. Ama onu inşa edenler nerede? Şimdi onlardan kalan kimse kaldı mı? Kalan hep cansız maddeler; taş, toprak ve alet edevat…
Bu şehirlere ve medeniyetlere gittiğinizde şunu demekten alamıyorsunuz: Şehirler burada, ahali nerede? Evet, nerede Allah’a kılıç çekenler? Nerede fuhşun merkezi olan şehrin gaddar insanları? Nerede, “rabbine söyle de bizi helak etsin” diyenler? Nerede, “bu şehir, bu dağlar, bu yer altı şehirleri bizi koruyacaktır” diyenler?4
Nerede Onlar?
Ses var mı? Sanki hiç yaşamamışlar gibi. Burada kimse kalmamış gibi. Sırlar perdesi aralansa da nerede olduklarını görebilsek! Onların eşyaları ve mezar taşları baki kaldı ama onlardan hiçbir iz yok!
Rabbim bizleri tarihten ders ve ibret alan kullarından eylesin!

Kaynakça
1) Kıssalardan ders ve ibretlerle ilgili ayetler için şu ayetlere bakınız: Yusuf 109. Hac 46. Rum 9. Fatır 44. Mü’min 21, 82. Muhammed 10. A’râf 86. Enfal 26. Haşr 2. 2) Bakınız: Ahkâf 25. Hac 45. Neml 52. 3) Bakınız: Âl-i İmrân 11. A’râf 100. Enfal 52, 54. Mü’min 21. 4) Şuarâ 136. A’râf 70, 77. Hud 32. Enfal 32. Yunus 48. Enbiya 38. Neml 71. Sebe 29. Yasin 48. Mülk 28.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?