Allah (c.c.), kudret ve azametini görmeleri ve şu yeryüzünde yaşanmış bazı hadiselerin akıbetini anlamaları için gezip dolaşmalarını/seyahati emretmektedir. “De ki: Yeryüzünü dolaşın ve Allah’ın, [insanı] nasıl [harikulade bir şekilde] yoktan var ettiğini görün! Allah işte bu şekilde ikinci hayatınızı da var edecektir; çünkü Allah her şeye kâdirdir!” (Ankebût, 209)
Yeryüzünde her bir kıtayı gezip dolaşmak insan zihninde Allah’ın (c.c.), azametini daha da büyütecektir. Mümin, gördüğü her kevni ayet karşısında “Allahuekber!” diyecek, belki de secdeye kapanacaktır. Çünkü onun her gördüğü varlık bir ayettir ve ayetler de bizlere Allah’ı (c.c.) anlatırlar. Bir dostum, sırf Allah’ın (c.c.) ayetlerinden bir ayet görmek için Amerika kıtasını görme imkânı elde edince bunu fırsat bilmiş ve oraya gitmişti. Bu kıtada Niagara Şelalesi gibi muazzam bir ayeti gördüğünü de ayrıca anlatmıştı. Bu yüzden görülen, ziyaret edilen her coğrafya, Müslümanın nazarında Yüce Allah’ı (c.c.) anlatan bir ayet olarak kabul görmektedir.
Rızık İçin Dolaşmak
Allah (c.c.), rızık için dolaşmayı da emretmiştir. İnsanoğlu rızkının nerede karşısına çıkacağını bilemez. Onun vazifesi, rızkını elde etmek için çaba sarf etmesidir. “O, yeryüzünü, yaşanması kolay bir yer yapmıştır. Öyleyse onun her tarafını dolaşın ve Allah’ın verdiği rızıktan pay almaya çalışın. Ama [hiçbir an aklınızdan çıkarmayın ki] yine O’na döneceksiniz.” (Mülk, 15)
Muazzam Yerlerin Ziyaret Edilmesi
Bir kimsenin Ürdün’de Vadi Musa’yı (Petra) ziyaret etmesi o kimse üzerinde ciddi bir etki meydana getirecektir. Çünkü Allah’ın (c.c.) ayetlerinden muazzam bir ayeti, yani bir vadinin adeta keskin bir bıçakla ikiye ayrılması şeklinde bir manzarayla karşılaşacak ve Allah’ın (c.c.) azametini bir kez daha görecek ve ardından “Allahuekber!” diyecektir. Yeryüzünde bu denli muazzam ayetlerin çok olduğunu biliyoruz. İmkân elde edenler bu gibi yerleri gezerek Allah’ın celal ve azamet sıfatlarını aynelyakin müşahede edeceklerdir. Gün gelecek Allah’ın ayetleri olan gezegenlere de insanlar seyahat edecek ve “Allahuekber!” demekten kendilerini alamayacaklardır.
Önceki Milletlerin Akıbetlerinden Ders Almak İçin Seyahat
Yüce Rabbimiz kitabından şöyle buyurur: “Sizden önce nice hayat tarzları/uygulamalar gelip geçti. Öyleyse, yeryüzünde dolaşın ve hakikati yalanlayanların sonunun ne olduğunu görün!” (Âl-i İmrân, 137) Tarihî mekânların ziyaret edilmesi insan üzerinde hakikaten bir tesir meydana getirir. Fakat bu yerlerin tarihini bilerek ziyaret etmek gerekir. Meselenin tarihi arka planını bilerek bir tarihî mekânı ziyaret etmek, ziyaret sırasında insanın gözleri önünden, öncekilerin yaşadıklarını tıpkı bir film şeridi gibi geçirir ve insanı adeta o hadisenin yaşanmış olduğu çağa götürür. Bu da insanın ciddi derecede ders almasını temin eder.
Bu hususa işaret eden bir ayet şu şekildedir: “De ki: Yeryüzünde dolaşın da günaha gömülüp gitmiş olanların sonunu görün!” (Neml, 69)
İbni Battuta Ya da Bir Ömrü Seyahate Adamak
İbni Battuta, Orta çağdaki meşhur Müslüman seyyahlardan biridir. Miladi 1304 Fas doğumludur. Anadili Arapçanın yanında Farsça ve Türkçe de öğrenmiş önemli bir seyyahtır. Mesleği kadılıktır ve her gittiği yerde birkaç yıl da olsa bu işi yapmıştır. Türklerin, Moğolların ve Maldivlilerin hükümdarlarıyla tanışmış, çok sayıda ülkede kadılık yapmıştır. Gezdiği yerleri “Rihle” (Yolculuk) adlı eserinde anlatmıştır. O hem zahidane bir hayat yaşamakla hem de cihadıyla meşhurdur. Birçok cephede küffara karşı savaşmıştır. Memleketi olan Fas’tan 22 yaşında ayrılmıştır. Kuzey Afrika sahillerini dolaşarak Mısır’a kadar gelmiştir. Burada meşhur İskenderiye şehrinde bir müddet bulunmuş, içinde Hint, Çin ve Sind diyarlarını ziyaret hissi uyanmış ve bir yolunu bularak bu coğrafyaları dolaşma imkânı elde etmiştir. Mısır’dan Cidde’ye deniz yoluyla geçmek istemiş fakat bu yolculuk ona nasip olmamıştır. Buradan Suriye’ye doğru yola çıkmış ve Kudüs, Aclun, Akka, Sur, Sayda, Taberiyye ve Antakya’yı ziyaret etmiştir. Dımaşk’ta bir müddet kalmış ve oradan hacca giderek hac farizasını yerine getirmiştir. Buradan Irak topraklarına yönelmiş ve Kadisiye, Necef, Bağdat, Basra, Übülle, Abadan, Tüster üzerinden İsfahan’a geçmiştir. Dikkat edilirse görmeyi çok arzu ettiği Hint ve Çin’e yaklaşmış durumdadır. Burada bulunduğu sırada Tikrit’e geçmiş, oradan Cezire-i İbn Ömer’e (bugünkü Cizre), oradan daha da batıya yönelerek Nusaybin, Mardin ve Sincar’ı ziyaret etmiştir. Sonra Bağdat’a dönmüş ve bu sırada üç hac daha yapmıştır. Cidde’ye giderek Kızıldeniz yoluyla Yemen’e ulaşmış, buradan denizyoluyla Somali’ye geçmiştir. Kenya’yı ziyaret etmiş, tekrar Yemen’e dönmüş ve yine denizyoluyla bu Sefer Umman tarafına geçmiştir.
Umman’da Sultan Ebu Muhammed b. Nebhan’ı ziyaret etti. Burada bulunduğu sırada Basra körfezine geçti ve İran’ın sahil şehirlerini ziyaret imkânı buldu. Daha sonra Arabistan’a dönerek beşinci haccını yaptı. Buradan Gazze’ye geçerek tekrar Kudüs, Remle, Akka ve Lazikiye’ye ulaştı. Buradan Anadolu’ya geçerek çok sayıda şehri ziyaret etti. Konya ve Erzurum başta olmak üzere Anadolu’nun çok sayıda şehrini gezdi.
İstanbul’a ziyaret gerçekleştirerek bu dönemde Bizans hâkimiyetinde olan şehri dolaşıp İmparatorla görüşme imkânı elde eder. Anadolu’dan sonra Hazar ve Harezmî diyarına yönelir ve daha da doğuya gitmek için gün sayar. Bugünkü Özbekistan topraklarını ziyaret eder. Ardından Afganistan ve Pakistan topraklarını ziyaret eder. Buradan Çin ve Hint topraklarına yönelir. Buralardaki ziyaretlerinden sonra Sumatra ve Cava adalarını dolaşır. Buradan da tekrar denizyoluyla Basra’ya ulaşır. Sırayla Bağdat, Suriye ve Mısır üzerinden Tunus’a ulaşır. Daha sonra da memleketi Fas’a ulaşır. Böylece birinci seyahatini tamamlamış olur. Fas’ın Tanca şehrinden ayrıldığında 22 yaşında olup o sırada tarih 1325’i gösteriyordu. Tekrar evine döndüğünde ise tarih 1349 idi ve seyyahımız 46 yaşına ulaşmıştı. Bir müddet sonra bugünkü İspanya olan Endülüs’e geçer. Burada birçok şehri dolaşır. Bu büyük seyyah, gezdiği yerlerde çok sayıda idareci, âlim ve bilge insanlarla tanışmış, bazen ilim talebesi olmuş, bazen kadılık gibi önemli vazifeler yapma yoluna da gitmiştir. Büyük bir tecrübe elde eden bu seyyah, gezip gördüğü yerleri detaylı bir şekilde “Rihle” isimli eserinde kaleme almış ve nesiller boyunca insanlar onun bu eserinden istifade etmişlerdir.
Araştırmacıların belirttiğine göre o, kendi döneminde dünyanın iki büyük seyyahından biri olmuştur. Diğer seyyah ise Avrupalı Marko Polo olup o da İbni Battuta gibi geniş coğrafyaları dolaşmıştır. Seyyahımız eserinde insan unsuruna azami derecede ehemmiyet vermiştir. “Rihletü İbni Battuta” diye bilinen eserinin asıl adı -kendisinin belirttiği gibi- “Tuhfetü’n-nüzzâr fî garâibi’l-emsâr ve acâibi’l-esfâr”dır. Bu büyük Müslüman seyyah, 1369’da vefat etmiştir. Eseri ve hayatı hakkında daha geniş bilgi için Diyanet İslam Ansiklopedisi’nde A. Said Aykut tarafından kaleme alınan İbni Battuta maddesine bakılabilir.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?