Modernizmin kölesi durumuna gelen insanoğlu özünden gittikçe uzaklaşarak kendine yabancı bir konuma gelmiştir. Bu öz yitimin başında aile ve evlilik olgularından kaçıp flört ve birlikte yaşama olgularını kabul etme gelmektedir. Tabi ki bu olguların yer değiştirmesi öyle kolayca olmamıştır. Müslüman gence hayatın tehlikelerle dolu olduğu, kimseye güvenmemesi gerektiği öğretilmiş ve ancak başarılı olursa, iyi bir meslek sahibi olursa, gücü ve parası çok olursa bu tehlikelerle mücadele edebileceği benimsetilmiştir. Dolayısıyla Müslüman genç hayattaki bu güvensizlik ve tehlikelere karşı savaşmak için sürekli bir mücadele içine girmiş ve evlilik-aile kurma kavramlarını ise “ancak iyi bir işe girdikten ve yüksek bir maaş kazandıktan sonra kurabilirim” anlayışına yönelmiştir. Hal böyleyken bazı gençlere ise evliliğin çok riskli bir durum olduğu, sorumluluğunun ağır olduğu ya da maddiyatının altından kalkamayacağı yönünde korku salınmış ve gençler bu nedenle evliliğin sorumluluğunun ancak ileri yetişkinlik yaşlarında alınabilecek bir şey olduğu kanaatini benimsemişlerdir..
Evet, maalesef modernizm her yönüyle gençlerin aile kurmasını engellemekte ve bu yönde algılarını çeşitlendirip her zaman önümüze çıkarmaktadır. Televizyon dizilerinde ve diğer medya ağlarında sürekli olarak aile içi şiddet ve geçimsizlik lanse edilirken flört ve birlikte yaşamanın ise güzellikleri (kendileri açısından) gösterilmektedir. Sürekli bu tabloya maruz kalan gençler ise evlilikten ve yuva kurmaktan gittikçe daha çok korkmakta ve flört ya da uzun süreli birlikte yaşama planları kurmaktadır. Oysaki gerçek tablo hiç de öyle değildir. Şiddet, geçimsizlik ve aldatma olayları nikâh üzere birleşmiş ailelere nazaran flört ve benzeri birlikteliklerde oldukça fazladır. Üstelik flört ve uzun süreli birlikteliklerde herhangi bir sözleşme-akit olmadığı için bu davranışların bir yaptırımı da yoktur. Tüm bunların yanında flört ve birlikte yaşama, tüm kitap ehli dinlerde yasak kılınmıştır. Evlilik ve yuva kurmada ise Allah kefil olmuştur. Allah (c.c.) “Eğer yoksul iseler Allah onları lütfu ile zenginleştirir.” buyuruyor. (Nûr Sûresi, 32)
Ne yazık ki gençlerin evlilikleri konusundaki en büyük korkuları maddiyatla ilgili oluyor. Birileri kendilerine evlilik için “ayrı bir ev, sıfır beyaz eşyalar, en pahalı oturma grupları, şatafatlı yatak odası, en iyi gelinlik, en lüks yerde düğün töreni” vb. şeylerin farz olduğunu söylemiş herhalde. Oysaki Müslüman erkek ve kız bilecek ki ben bu kişiyle dini ve ahlâkı için evleniyorum. Çünkü Peygamber kendisine şöyle nasihatte bulunmuştur: “Kadın, ya malı için veya güzelliği için yahut da dini için alınır. Siz dindar olanını alınız! Yalnız malı için alan, malına kavuşamaz. Yalnız güzelliği için alan, güzelliğinden mahrum kalır.” O halde şöyle demeliyiz: “Varsın mütevazı bir tören olsun, kirası ucuz bir ev olsun, işimizi görecek ev eşyaları olsun yeter; zaten Allah rızka kefildir ve ilerleyen zamanlarda rızkımızın bollaşması ile ihtiyacımız olan diğer eşyaları alırız.” Gençler diyecek ki bu şekilde düşünen kişiyi nereden bulacağız? Oysaki kendisi bu şekilde düşündüğü zaman muhakkak ki Allah onun gibi düşünen biriyle karşılaştırır.
Bir diğer tehlike ise “Oku kızım, kimseye muhtaç olma! Kendi ayakların üzerinde dur!” anlayışıdır. Müslüman genç kızların okuması ve bilinçlenmesi; bazı meslek alanlarında bulunup Müslüman kadınların hizmetini görmesi elbette ki dileğimizdir. Fakat ömrünü okul yollarında harcayıp 30’lu yaşlarına kadar evliliği ertelemek ve akademik kariyer peşinde koşmak Müslüman genç kızı evlilikten ve aile kurma fikrinden oldukça uzaklaştırmaktadır. Ev hanımlığı kavramını küçük görme gibi bir yanılgıya düşen bu insanlar çoğunlukla kariyer peşinde koştukları için yuva kursa dahi çocuklarına annelik yapamamakta ve çocuklarını çoğu zaman ihmal etmektedir. Diğer yandan Müslüman genç kız ve erkek kariyer yapacaksa bile bunu evlenerek de devam ettirebileceklerini bilmelidirler.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?