Oruç Dört Şehevi Arzuya Gem Vurur

0
6120

Oruç-Dört-Şehevi-Arzuya-Gem-Vurur-önizlemeİnsanoğlunun kendi hayatını devam ettirmek, yeryüzündeki hilafet görevini yerine getirmek ve neslini devam ettirmek gibi Allah tarafından birçok arzu ve istekle donatılmıştır. Bu arzu ve isteklerin her biri çok kıymetli ve vazgeçilmez birer nimetlerdir. Bu arzu ve istekler sayesindedir ki insanlar anlaşabiliyor, çoğalabiliyor, beslenebiliyor, anlayabiliyor, anlatabiliyor, öğretebiliyor ve insanca hayatlarını sürdürebiliyorlar. Mesela eğer insanlar da hayatlarının devamının teminatı olan yeme, içme arzusu olmasaydı insan hayatı daha başlamadan bitirmiş olurdu. Yeryüzünde insan diye bir varlık olmazdı ve dolayısıyla yeryüzü halifesiz kalırdı. Fakat, bu gaye ve hikmetle insanın fıtratına derç edilen birçok arzu ve istekleri eğer kontrol edilmez, zapt altına alınmaz, terbiye edilmez ve gemlenmez ise fert, aile, toplum, ümmet ve hatta bütün insanlık için birer ifsat araçlarına dönüşebilirler. Dolayısıyla bu arzuları taşıyan insan da insani fonksiyonlarını kaybeder ve bir canavara dönüşür. En mükerrem mahluk ve Allah’ın yeryüzündeki halifesi iken Kur’an’ın tabiri ile “davarlardan daha düşük” bir derekeye düşer ve sapkın arzularını tatmin etmekten başka bir şey düşünemez duruma düşer.

Bu realitedir ve inkara kabil olmayan bir hakikattir. Bu hakikat semavi olsun olmasın, bütün dinlerin hatta aklı başında olan bütün filozof, bilimadamı ve ıslahatçıların kabul ettiği bir şeydir. Kur’an-ı Kerim’de en mükemmel şeklini alan İslam dinindeki iman esasları, ibadetler, ahlaki faziletler, emir ve yasakların tümünün gayesi insandaki beşeri hislerin pozitifleştirmek zapt altı- na alınarak negatifleşmekten kurtarmaktır. Misal olarak insandaki şehevi arzuların en başındaki yemek, cinsellik, kızgınlık, konuşma şehvetlerini ele aldığımız da karşımıza şöyle bir hakikat çıkar:

1- KONUŞMA ARZUSU
Konuşma isteği ile aramızda anlaşabilir problemlerimizi halledebilir. Kur’an-ı Kerim’i okur zikreder tesbih, tehlil çeker Peygamber Efendimize (sav ) salavat getirir, namaz vesaire ibadetlerimizi sözlü kısımlarını yerine getirir, iyiliği emreder, kötülükten alıkoyar, küslerin arasını düzeltir ve daha nice iyi ve hayırlı şeyleri yapabiliriz. Konuşma arzusu, bu açıdan hayatın zaruretlerinden ve aynı zamanda yüce Allah’ın büyük nimetlerindendir. Tam tersi konuşma arzusu kontrolden çıktığı dengesiz olarak kullanıldığı zaman onunla yalan, iftira, gıybet, dedikodu, yalancı şahitlik, kalp kırma, fitne çıkarma hatta dinden çıkaran irtidat gerektiren (Allah muhafaza) sözler sarf edilebiliyor.

2- CİNSİ ARZU
Bu istek ve ihtiyacımızla helal yoldan beşer neslinin devamı sağlanır. Ana, baba ve evlatlardan oluşan aileler kurulur, merhamet duygusu gelişir, insanlar arasındaki akrabalıklar tesis edilir. Karı-koca arasındaki muhabbet ve ülfete sebep olur. İnsanı kulak, söz, göz ve uzuv zinası gibi birçok günahtan kurtarır. Kişinin dindarlığının yarısının tamamlanmasına vesile olur. Bu arzu, Allah’ın terbiyesiyle gemlenmediği zaman ailelerin yıkılmasına iffetlerin lekelenmesine, güven duygusunun zedelenmesine, günahların en büyüklerinden olan İslam hukukuna göre cezası en ağır suçlardan biri sayılan zinanın irtikap edilmesine bile götürür.

Oruç-Dört-Şehevi-Arzuya-Gem-Vurur-13- KIZGINLIK ARZUSU
Bu duygu sahih çerçevede kullanıldığı zaman iyi şeylerin koruması ve kötü şeylerin de engellenmesine vesile olur. Hatta üst perde de istimal edildiğinde hak meydanında din, ırz, vatan ve mukaddesat uğruna müdafaaya ve Allah uğrunda cihada dönüşür. Fakat, doğru bir çerçevede kullanılmadığı zaman kızgınlık; haksızlığa, nefrete, düşmanlıklara, savaşlara, adam öldürmelere, yamalara, soygunlara, boşanmalara, şehirlerin tahrip edilmelerine, çocuk kadın ve yaşlılara yapılan katmerli zulümlere sebep olur.

4- YEME-İÇME ARZUSU
Bu arzumuz ile hayatımızı sürdürür, beden cihazımızı yüksek performanslarla çalıştırır, yemediği zaman fonksiyonsuz hale gelen bedenimize can giydirir, aklımızın hücrelerine gıda verir, hayatımızın gayesi olan ibadetlerimizi yerine getirir ve mecalsiz kalmaktan kurtuluruz. Bu istek kontrolden çıkıp gayesinden uzaklaştığı zaman yemek içmek, hayatın yegane hedefi haline gelir. Uğruna hırsızlık, gasp, rüşvet, dolandırıcılık, kapkaç, faiz, mafyacılık, stokçuluk ve adam kayırma gibi daha nice maddi ve manevi sıkıntılara sebep olur.

Oruç-Dört-Şehevi-Arzuya-Gem-Vurur-3Şimdi bu dört nimetin kontrolsüz kullanılmasından ortaya çıkabilecek olan taşkınlıkların İslam’ın temel ibadetlerinden olan oruç ile nasıl önlenebildiğine bir bakalım. Oruç tutan Müslüman, orucuna Allahu Ekber ile başlar, Allahu Ekber ile bitirir. Gün boyu kendisini Allah’ın kontrol ve gözetiminde gördüğü için bırakın haram olanını helal olan yemekten, içmekten, cinsi ilişkiye girmekten, harama bakmaktan, haramı duymaktan, haramı söylemekten, kavga etmekten imtina etmek zorunda olduğuna inanır ve inandığını uygular, nefsine yenilmekten korktuğu an orucun gaye ve hikmetini hatırlar ve iradesini sağlam tutmaya çalışır. Ramazan boyu tam bir ay bu şuur, iman ve irade ile devam eder. Şimdi şuurlu, bilinçli ve taklitten uzak bir şekilde Cenab-ı Allah’ın bir insanın takvayı elde etmesine yeterli gördüğü bir ay boyu oruç tutan Müslüman; mide, kızgınlık, söz ve cinsi şehvetlerine yenik düşer mi? Onları takva gemi ile gemlemez mi? Taşkınlıklarını önlemez mi? Elbette önler ve önlemeli hem de bir tuşla televizyon, telefon, bilgisayar ve arabalarımızı açıp kapatmak kolaylığı ile.

Bir kapsül hap düşünün aynı anda birçok hastalığı tedavi edebilsin. İşte oruç bu dört ve daha nice hastalıkların ilacıdır, yeter ki Müslüman o bilinçte olsun. Allah Resulü’nün: (s.a.s) “Oruç kalkandır.” hadisi bu gerçeği özetlemektedir.

Nefsi arzuların terbiyesi için sadece Ramazan’da değil diğer aylarda da özellikle pazartesi ve perşembe orucu ile bu terbiyeye devam etmeliyiz. Resûlullah’ın: (s.a.s) “Ey gençler! Evlenmeye imkâ- nı olan evlensin. Çünkü evlenmek gözü haramdan korur, iffeti muhafaza eder. Evlenmeye imkân bulamayan da oruç tutsun. Çünkü oruç cinsel arzuları kırar, azaltır.” (Neseî, Sıyam: 43) hadisi özelde gençler için olsa da bu hadis nefsi terbiye için hepimize yöneliktir.

Allah: “Ey iman edenler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi, (fenalıklardan) sakınırsınız diye oruç sizin üzerinize de farz kılındı.” (Bakara, 183) ayeti ile beyan buyurarak, insanın oruç sayesinde nefsine daha iyi hakim olabileceği ve nefsini daha iyi terbiye edebileceğini ifade ediyor.

Bütün bunlardan dolayı, nefsi terbiye ederek dizginlerini ellerinde tutabilmek için, özellikle de mübarek Ramazan ayında orucun hakkı- nı vererek orucu sadece yeme, içmeyi terk etmek olarak değil, hakkıyla manevi duygulara da ağırlık vererek değerlendirmek gerekir. Bu vesileyle Ramazan orucu yaklaştıkça nefsimizi de o manevi havaya yavaş yavaş alıştırmalıyız. Yüce Allah (c.c) bizi oruç ibadetinden hakkıyla istifade edip nefsine hakim olanlardan eylesin. Amin!

Abdülbaki ERMİŞ

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?