“Ramazan”, “ramda” mastarından “yanmak” manasına gelir. Yani kızgın yerde yalın ayak yürümekle yanmak demektir. Bu aya “Ramazan” denmesinin bir sebebi; bu ayın günahları yakmasıdır. Bu ayda açlık, susuzluk hararetinden ıstırap çekilir. Veyahut oruç hararetinden günahlar yakılır. (Elmalılı Hamdi Yazır)

Ramazan, İslam’ın iki bayramından birincisidir. Bütün çağları aşan çağlar üstü mutlak nizam İslam, Ramazan’la kendi insanını olgunlaştırır, arındırır ve mükemmelleştirir. Zira “İnsan olduğu için İslam oldu ve İslam olduğu için insan vardır.” İslam ve insan birbirinden kopmaz iki unsur; Et ve tırnak gibi, su ve toprak gibi, ruh ve beden gibi. Canlı varlıkların suya ve havaya-oksijene ihtiyacı neyse, İnsanlığın fıtrat dini İslam’a ihtiyacı da odur. İslamsız bir hayat, yaşanmamış bir hayattır.

Ramazan ayı boyunca, sahur ve iftar arası zaman dilimi içerisinde her türlü yemeden-içmeden ve cinsel ilişkiden azade bir hayat inşa edilir. Aynı zamanda bütün organlarımız da bu sürece katılır. Örneğin; harama bakmama noktasında gözlerimize, haramları dinlememe noktasında kulaklarımıza, olumsuz duygu ve düşüncelerden arınma bakımından kalbimize, bütün manevi değerleri ve duyguları doyasıya yaşayan ruhumuza oruç tutturulur. Böyle bir oruçla arınan insan, insan-i Kâmil mertebesine ulaşarak adeta melek haline gelmiş olur. Yaşanan böyle bir hayatın tadı-hazzı ve lezzeti farklı olur. Bu hal anlatılmaz, ancak yaşanır. Bu sürecin sonunda ödül olarak, “Ramazan Bayramı” ikram edilir.

Ramazan bizlere bir bilinç aşılar. Bu bilinç; doğruluk, onur, vakar, sabır, edep-iffet, tevazu, hilm, cömertlik ve cesaret gibi yüce vasıfları bizlere kazandırır. Bu vasıflarla “iyi insan” yetiştirme hedeflenir. İyiler her zaman azdır. Örneğin; iyi sular (kaynak suları), okyanus ve deniz sularıyla mukayese edildiğinde, azınlığı teşkil eder. İyi arılar (bal arıları), arılar âlemi içinde azınlığı oluşturur. Madenler içerisinde; altın, elmas azınlığı teşkil eder. Bu örnekler çoğaltılabilir. İnsanlık âlemi içerisinde “İyi insanlar” da azınlığı teşkil eder. Yani onurlu, şahsiyetli, adil, cömert, mütevazı, ben-merkezci değil, biz-merkezci ve evrensel düşünen, kendini aşmış nitelikli insanlar da azdır. Ancak bu az olan iyi insanları, İslami değerlerle çoğaltmak mümkündür. Zira “İslami değerler, insanlığın değişmez değerleridir.” İnsan dışındaki diğer varlıklardaki iyileri çoğaltmak mümkün değildir. Zira bal arısını, karasinek yapmak ya da karasineği balarısı yapmak, elmas ya da altını kömür yapmak ya da tersini icra etmek eşyanın doğasına aykırıdır. İyi insan yetiştirmek ve çoğaltmak biz insanların gayretine, çabasına bağlıdır. Her insan doğasında-özünde iyidir. Çünkü özünde, yaratanın varlık âlemine yansıyan özelliği vardır. Her insanda, Hz. Peygamberi öldürmeye giderken, kendini keşfeden bir Hz. Ömer vardır. Sezai Karakoç der ki; “İslam’ı öyle diri ve canlı yaşa ki, seni öldürmeye gelen, sende dirilsin.”

Mikro evren demek olan insanın fıtratı doğrultusunda yetişmesi, iyi insan olması, mutlu olması, meşru çerçevede hayatından zevk alması, haz alması ve tat alması için, sahip olduğu tüm organların ihtiyaçları doğrultusunda inşa olması gerekmektedir. Nasıl ki midemiz acıktığında ya da susadığında, ihtiyaç duyduğu gıdayı ya da suyu verdiğimiz zaman midemiz; ikna, inşa ve ihya oluyorsa, diğer organlarımızın da ihtiyaç duyduğu gıdayı verdiğimizde aynı durum söz konusu olur. Örneğin potansiyel bir cevher olan aklımızın gıdası ilim, bedenimizin başkenti hükmünde olan kalbimizin gıdası iman ve irfan, ruhumuzun gıdası ise manevi değerlerdir. Nasıl ki, Yeme ve içme midemizi ikna-inşa ve ihya ediyorsa, ayni şekilde ilim aklımızı, iman ve irfan kalbimizi ve manevi değerler de ruhumuzu hem ikna eder hem inşa eder hem de ihya eder. Bu ikna-inşa ve ihya süreci, hayatımıza katma değer katar. Akif’in deyimiyle, “İmandır o cevher ki, ilahi ne büyüktür! İmansız olan paslı yürek sinede yüktür.”

İslam medeniyetinin tasavvurunu, kültür kodlarını, kök değerlerini, algısını ve düşüncesini özümsemiş İslam milletinin çocukları olarak; medeniyet, varlık ve evren tasavvuru olan, insanlık tarihinde sağlam ve derin kökleri olan, sahip olduğu potansiyel, bilgi birikimi ve “açık ufuk perspektifiyle”, dünya insanlığına söyleyecek sözü olan, kökü ezelde ve dalı ebedde mutlak nizam İslam’ın müntesipleri olarak duamız şudur: Ramazan bayramlarının, bölgemize, ülkemize ve İslam dünyasına huzur ve barış getirmesini, İslam âleminin uyanışına ve insanlığın kurtuluşuna vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyoruz.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?