Toplumları güçlü ve değerli kılmanın yolu şüphesiz eğitimden geçmektedir. Bu dünyada kendisine yaşam alanı bulan insanoğlunun, kendisine, ailesine, yaşadığı topluma ve bütün dünyaya faydalı bir hayat yaşaması için gerekli olan şeylerin başında eğitim gelmektedir. Eğitim, bireyin doğumundan ölümüne süregelen bir olgudur. Kişinin yaşadığı toplum içinde değeri olan, yetenek, tutum ve diğer davranış biçimlerini geliştirdiği süreçlerin tümüdür. Eğitimin olmazsa olmaz en önemli bileşenleri ise öğretmen ve öğrencilerdir. Eğitim süreklilik arz eden bir öğretme öğrenme süreci içerisinde gerçekleşen bir olgudur. Bu sürecin etkili olmasında öğretmen ve öğrenci arasında pozitif bir ilişkinin olması son derece önem arz etmektedir. Öğretmenlere bu konuda büyük bir sorumluluk düşmektedir. Öğrenciler öğretmenlerini büyük bir ilgiyle izlemekte ve takip etmekte başka bir deyişle öğretmenlerini rol model almaktadırlar.

Rol model; belirli başarılara ulaşmış, insanlar tarafından kabul edilmiş ve onaylanmış, hayran kalınan, davranışlarıyla örnek görülen insandır. Bir aileye, dolayısıyla belirlenmiş bir kültüre, dine ve inanca sahip olarak dünyaya gelen çocuklar kendilerine çok küçük yaşta bir rol model seçerler. Karakter gelişimini tamamlamamış, kişiliği tam oturmamış olan çocuklar ve gençler diğer insanların davranışlarını gözlemler, içerisinde bulunduğu aile ve kültürün yorumlarını dinler ve kendilerine bir rol model belirlerler. Belirlenen rol modelin sahip olduğu yaşam, zekâ ve davranışlar onlara ilham verir; böylelikle tutum ve davranışlarını değiştirme çabasına girerler. Eğitim ve öğretimin ilk başladığı yer aile yuvasıdır. Nitekim insanoğlu kendisine lazım olan ve hayat boyu unutmayacağı en önemli bilgileri hep bu yuvadan alır. Karakterin şekillenmesi, duyguların oluşması, bilginin öneminin anlaşılması ve dini hayatın insan üzerinde bıraktığı etki hep bu döneme rastlamaktadır. Bu açıdan bakıldığında insan hayatındaki ilk rol modeller ebeveynlerdir. Özellikle günümüzde tıbbın ilerlemesi neticesinde, anne karnında bulunan bebeklerin dahi annenin davranışlarından etkilendiğini, söylenen sözleri duyduğunu, annenin kendisiyle kurmuş olduğu güzel iletişimden dolayı mutlu olduğu tespit edilmektedir.

İnsanoğlunun eğitimi, anne karnına düşmekle başlayıp, doğumuyla devam eden ve ölüme kadar sürecek olan bir süreçtir. Nebevi ifadeyle “Beşikten mezara kadar ilim tahsil edin” sözü bu hususu ne kadar da güzel özetlemektedir. Sevgili Peygamberimiz “Hiçbir anne-baba çocuğuna edep ve terbiyeden daha iyi ikramda bulunmamıştır.” buyurarak, anne-babaların evlatlarına vereceği en önemli eğitimin edep ve terbiye olduğunu zikretmiştir. Ancak çocukların ve gençlerin en çok vakit geçirdikleri yerlerin okullar olduğu bilinmektedir. Bundan dolayı en çok iletişim kurdukları kişilerin öğretmenler olması, en etkili rol modelinin öğretmenler olduğunu göstermektedir. Bu noktada öğretmen kendi davranışlarıyla öğrencilerine örnek olur. Öğretmen bir nevi öğrencinin davranışlarının değişmesinde kendi örnekliğiyle aracı konumundadır. Öğretmen bu süre içerisinde zamanla öğrencilerde davranış değişikliklerinin olmasını bekler. Öğrenciler okul ortamından dışarıya çıktıkları zaman çevreleriyle iletişim kurmaya başlarlar ve toplumla uyum sağlamaya çalışırlar. Bu uyum sağlama sürecinde öğrenciler, toplumun kendilerinden bekledikleri rolleri anlamaya çalışır ve buna uygun davranış değişiklikleri gerçekleştirirler. Bu davranış değişikliklerinde öğrencinin, öğretmenin davranışlarını örnek aldığı görülmektedir. Güvenli bir toplumun doğru davranışlarla inşa edilebileceğini düşünürsek, öğretmenlerin toplumların inşasında ve şekillenmesinde önemli bir konuma sahip oldukları ve bu konuda onlara çok büyük görev ve sorumlulukların düştüğü dolayısıyla doğru birer rol model olmaları gerektiği toplumlar için büyük bir öneme sahiptir.

Eğitimin öğrenciye kazandırdığı en önemli noktaların başında tutum ve davranışlar gelmektedir. En başta da vurguladığımız gibi öğrenciler, öğretmenlerini rol model alırlar ve buna göre tutum ve davranışlarını değiştirirler. Özellikle öğretmen ve öğrenci arasında sevgi, saygı ve güven bağının oluşması, öğrencilerin başarılarını olumlu yönde etkilemekle birlikte, öğrencinin tutum ve davranışlarını geliştirmesinde, değerlerini kabul edip benimsemesinde önemli bir etkiye sahiptir. Öğretmenlerin sevgi, saygı, adil olma, dürüstlük, güvenilirlik, ahlak gibi tutum ve davranışlarını öğrenciler kendilerine örnek almakta ve hayatlarının geri kalanında bunu devam ettirmektedirler. Diğer taraftan öğretmenin tutum ve davranışlarında tutarsız davranması öğrenmen ve öğrenci arasındaki güven bağını zedelemektedir. Bu noktada öğretmenlerin tutarlı olması önem arz etmektedir. Aksi takdirde bu güven bağı zayıflayacak ve bu durum öğretmenin rol modelliğine gölge düşürecektir.

Rol Model Olarak Hz. Muhammed’in (s.a.s.) Öğretmenliği
İslam dininin yeryüzüne yayılışının en önemli sebeplerinin başında Peygamberimiz’in (s.a.s.), Allah’ın ona bildirmiş olduğu bilgi ve mesajları tüm insanlığa örnek olacak niteliklere sahip olan bir öğretmen olarak tebliğ etmesi, aynı zamanda ashabının da birer öğrenci gibi onu takip etmeleri gelmektedir. Nitekim Peygamberimiz (s.a.s.) “Ben sadece muallim olarak gönderildim” buyurmuştur.

Sevgili Peygamberimiz yirmi üç yıllık öğretmenliğinin on üç yılını Mekke’de on yılını ise Medine’de icra etmiştir. Bu kısa süre zarfında insanların gönlünü kazanmayı başarmıştır, hem de insanların zihin dünyasını yeniden inşa etmiştir. Adeta yeniden bir toplum inşa etmiştir. Koca bir kıtayı ahlaki çöküşten kurtarıp onlara insani değerleri öğretip insanları tek bir inanç sisteminde birleştirerek, içinde bulundukları karmaşadan kurtarmıştır. Sevgili Peygamberimiz Kur’an-ı Kerim’in tüm öğretilerini insanlara öğretmekle kalmayıp, öğrettiği bütün bilgi ve mesajları harfiyyen yaşamış ve hayatına uygulamıştır. Hz. Aişe (r.ah.) annemiz onu en güzel şekilde tarif edeek “O yürüyen bir Kur’an’dı” demiştir. Peygamberimiz, yapmadığı hiçbir şeyi söylememiş ve tavsiye de etmemiştir.

Sevgili Peygamberimiz ilim tahsiline oldukça önem vermiş, eğitimin hayatın vazgeçilmez bir parçası olduğunu bildirmiştir. “İnsanlar iki gruba ayrılır: Öğreten ve öğrenenler. Bu ikisinin dışında kalan kimselerde hayır yoktur” buyurmuştur. Farklı zaman ve mekânlarda, “Allah beni zorlaştırıcı, sıkıntı verici, yanıltıcı ve şaşırtıcı olarak göndermedi, beni eğitici ve kolaylaştırıcı olarak gönderdi.” buyurmuştur. Hz. Peygamber (s.a.s.) Suffe okulunu kurmuştur, dünyayı değiştirecek âlimler yetiştirmiştir. On yıl boyunca Hz. Peygamber’e (s.a.s.) hizmet eden Hz. Enes (r.a.), onun eğitim metodunu şöyle özetler: “Ne dövdü ne azarladı ne hakaret etti ne de yüzünü ekşitti.” Medineli gençlerden Muâviye b. Hakem de eğitim ve öğretim esnasında Rasûlullah’ın (s.a.s.) kesinlikle azarlamadığını söyleyerek “Onun yoluna canım feda olsun, ben ondan önce de ondan sonra da ondan daha güzel bir muallim görmedim” demiştir. Bu bağlamda Hz. Peygamber’in eğitimdeki en önemli prensibinin “Zorlaştırmamak, kolaylaştırmak, müjdelemek, nefret ettirmemek” olduğunu söylemek mümkündür.

Sevgili Peygamberimiz eğitimde eşitlik konusunda zengin-fakir, bedevî-medenî, asil-köle, engelli-engelsiz ayrımı yapmamıştır. Mekke’deki ilk Müslümanlar, varoluş süreçlerinden sonra Medine’de Nebevî eğitim metoduyla yeni bir toplum inşa etme sürecini başlatmışlardır. Bu Nebevî eğitim metodu kadın-erkek, hür-köle, genç-yaşlı, her kesimi kapsamıştır. Toplumun yeniden inşasını hedefleyen bu eğitim metodunda, gelecek nesilleri yetiştirecek olan kadınların eğitimine özel bir önem gösterilmiştir. Böylece gelecek olan yeni nesil, karakterini ve ahlakını peygamber eğitimi ile inşa etmiş annelerin terbiyesinde büyümüştür.

Hz. Peygamber (s.a.s.) kız çocuklarına oldukça önem göstermiş, kadınların eğitimi için özel bir zaman ayırarak onların sorularına cevaplamış, onların ihtiyaçlarını göz önünde bulundurmuştur. Özellikle kadınlar erkekler gibi her an Rasûlullâh’ın (s.a.s.) yanında olamadıkları için istedikleri şekilde onun anlattıklarından istifade edemiyorlardı. Kadınların talebi üzerine Hz. Peygamber (s.a.s.), gününü ve yerini belirlemek suretiyle kadınlara toplanmalarını söylemiş ve bu kararlaştırılan zaman diliminde onların eğitimine devam etmiştir. Sevgili Peygamberimiz eğitimde asla ırk ayrımı ya da hür köle ayrımı yapmamış, engelli sahabilere de eğitim vermiştir.

Sonuç olarak Peygamberimiz (s.a.s.) gönüllere taht kuran bir öğretmen olmuştur. Öğrencileri onu her şeyden çok sevmiştir. Öyle ki öğrencileri onun için sık sık “Anam, babam, canım sana feda olsun Ya Rasulallah!” demişlerdir. Herkes onu canından çok sevmiştir. Bunun en büyük sebebi de onun asla söyledikleri ile yaptıkları arasında tutarsızlığın bulunmamasıydı. Anlattıklarını yaşamayan; ahlakı, sözleri ve yaşantısı ile örnek alınmaya değmeyen öğretmenin, zamanı ve ülkeyi inşa edecek nesiller yetiştiremeyeceği açıktır. Ayrıca Hz. Peygamber (s.a.s.) her yaş grubunun seviyesine inebilmiştir. Çocukla çocuk, gençle genç, yaşlı işe yaşlı olmuştur. Bir tek öğretmen, yirmi üç sene gibi kısa bir sürede bir kıtayı yeniden şekillendirmiş; yeni bir toplum inşa etmiştir. İnsanları batıldan uzaklaştırıp hakka, cahillikten bilgeliğe, çirkinliklerden güzelliklere yöneltmiştir. Kendine has eğitim metoduyla bu denli çığır açmış bir şahsiyeti, tüm öğretmenlerimizin rol model alması, onun eğitim metodunu kendisine yol edinip takip etmesi, yeni bir neslin inşası için önem arz etmektedir. Onun gibi örnek bir Peygamber gönderdiği için Rabbimize hamdolsun. Sevgili Peygamberimizle Livau’l-Hamd altında buluşabilmeyi Rabbim nasip eylesin.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?