Öğrencilerin meraklı gözleri derse tam zamanında giren öğretmenin üzerindeydi. Okulda en sevdikleri hoca oydu. En sevdikleri ders ise din dersi idi. Nedendir bilinmez ama ailesi dindar olmayan öğrenciler bile onu ve dersini seviyorlardı. Haftada bir ders işliyorlardı fakat etkisi bir hafta sürüyordu. Hele bugünkü ders, tadından yenilmeyecek cinstendi. Hoca onlara ‘Herkes istediği konudan bir soru hazırlasın. Tabi, bir ders saatinde tüm sorulara ayrıntılı olarak cevap vermek zor olur. Bu yüzden sorularınız kısa ve öz olsun. Cevaplarım da kısa ve öz olacak inşallah!’ demişti.
Öğretmen: Gençler, hazır mısınız?
Evet hocam, hazırız.
O hâlde hiç vakit kaybetmeden sorularınızı sınıf listesine göre alalım.
Öğrenci: Hocam; insanların kurallara uyması için, kuralların insanlara uygun olması gerekir. Kuralları insanlara en uygun otorite kimdir? Yani bu dünyada kimin kuralları geçerlidir?
Öğretmen: Dünyayı, Güneş’in etrafında kim döndürüyorsa, bizim için yalnızca O’nun kuralları geçerlidir.
Öğrenci: Kıskanç bazı kimselerin bizi olumsuz etkilediği anlar oluyor. Bu tür kişilerin bizi yolumuzdan tamamen alıkoyması gibi bir şey düşünülebilir mi?
Öğretmen: Kıskanç kişilerin, Allah’ın bir kimse için takdir etmiş olduğu nimeti engelleyemediği, Hz. Yusuf Aleyhisselam’ın kıssasında apaçık görülebilir.
Öğrenci: Hocam, her şeyden endişe eden bir millet olduk. Endişe etmek yerine ne yapmalıyız?
Öğretmen: Endişe hiçbir şeyi değiştirmez. Lakin Allah’a güvenmek her şeyi değiştirir.
Öğrenci: İman konusunda bir eksiklik veya bir şüphe varsa, bu hâlde cennete gidebilir miyiz?
Öğretmen: İmanın dağlar kadar günaha tahammülü vardır. Ancak zerre kadar şüpheye tahammülü yoktur.
Öğrenci: Hocam neden bu dünyada huzuru bulamıyoruz?
Öğretmen: Bu dünyada huzur isteyen, evvela Rabbinin huzuruna varacak!
Öğrenci: Dinimizin temel hükümleri kişilere göre kaldırılabilir veya esnetilebilir mi?
Öğretmen: Bu dinde beğeniye sunulmuş bir hüküm yoktur. İslam, açık büfe bir din değildir.
Öğrenci: Hristiyan batı ülkeleri, Hristiyan oldukları için mi yükseldi?
Öğretmen: Batı Hristiyan olduğu için değil, çalışkan olduğu için yükseldi.
Öğrenci: Hocam, İslam’a karşı art niyetli olan ateist bir arkadaşım var. Ne söylesem inkâr ediyor. Özellikle ahiret inancıyla ilgili saçma sapan şeyler söylüyor. Eğer bir gün karşılaşırsak ona karşı tavrım nasıl olsun?
Öğretmen: Körlerin yanında göze ait sırlardan bahsedilmez. Tekrar karşılaşırsanız şairin şu şiirini oku; Ya İslam’da erirsin/Ya inkârda çürürsün/Yol mezarda bitmiyor/Gittiğinde görürsün.
Öğrenci: Namaz kılmayı yaşlıyken düşünenlere diyeceğiniz bir şey var mı?
Öğretmen: Al abdestini/Kıl namazını/Sonra kılarız diyenlerin/Dün kıldık namazını
Öğrenci: Hocam bu dünya hayatında aklı mı seçelim, aşkı mı? Tabi ilahi aşktan bahsediyorum.
Öğretmen: Bir yazar şöyle der; ‘Aklı olanlar, aşkı seçsinler ve aklı terk etsinler.’
Öğrenci: Kur’ân ayetleri bilim ile çelişir mi? Eğer çelişiyorsa ne yapmalıyız?
Öğretmen: Kur’ân ayetleri bilim ve akılla asla çelişmez. Eğer çelişiyor gibi görünürse, bu bilim denilen şeyin veya aklın eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Çünkü Kur’ân çağın ilerisinde, bilim ise Kur’ân’ın gerisindedir.
Öğrenci: Hocam aslında benim sorum farklıydı. Fakat arkadaşımızın az önce sorduğu soruya verdiğiniz cevap ile ilgili birkaç örnek verebilir misiniz?
Öğretmen: Örneğin, bilim adamları yakın zamana kadar demir elementinin diğer madenler gibi yerin altında oluştuğunu varsayıyorlardı. Hâlbuki “Hadid” yani “Demir” Suresi 25. ayette ‘Bir de demiri indirdik…’ buyuruluyor. Yani demir yerde oluşmamış, gökyüzünden dünyaya indirilmiştir. Bilim adamları Güneş Sistemi’nin, demir elementini oluşturamayacağını, çok daha sıcak olan başka yıldızlarda üretilip bu yıldızların parçalanmasıyla (Süpernova Patlaması) kopan parçaların dünyaya ulaşarak demir elementini oluşturduğunu bilimsel olarak ispatlamışlardır. Bir diğer örneği bal arısından vereyim. “Nahl” yani “Bal Arısı” Suresi 68. ayette Rabbimiz ‘Ve Rabbin bal arısına şöyle vahyetti…’ diye başlayan ayette her türlü besleyici ürünlerden yiyerek bal yapmasını emretmiştir. Muazzam olan şey, burada muhatap müennes yani dişidir. Yani sadece dişi bal arılarına seslenilmiştir. Yakın zamanda elde edilen bilimsel bilgiye göre bal, yalnızca dişi arılar tarafından üretilebilmektedir. Erkek arılar ise kovanı korumakla görevlidir. Kur’ân’da bunun gibi bildiğimiz veya bilmediğimiz nice mucizeler bulunmaktadır. Bu biraz uzun bir cevap oldu.
Öğrenci: Hocam yakın zamanda sizi çok etkileyen şahit olduğunuz veya duyduğunuz bir olay oldu mu?
Öğretmen: Evet. Geçen gün şöyle bir haber okumuştum; ‘Nüfus kayıtlarında ölü görünen kişi, ölüm kaydının iptali için açtığı davanın duruşma günü gelmeden vefat etti.’
Öğrenci: Hocam Batı medeniyetini nasıl bir yerde görüyorsunuz?
Öğretmen: ‘Nasılsın?’ samimiyetsizliği ile ‘İyiyim’ sahtekârlığı arasında bir yerde görüyorum.
Öğrenci: Filistin meselesi ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
Öğretmen: Ben şairin şu şiirinde dediği gibi düşünüyorum; ‘Filistin’e tek bir yol gider. O da tüfek namlusundan geçer.’ Siz de şairin şu şiirinde dediği gibi düşünün; ‘Kudüs hedef seçildi, vurmak için bu dine/Çünkü Kudüs düşerse, düşer Mekke-Medine.’
Öğrenci: Hocam nasıl zengin olabilirim?
Öğretmen: Adamın birine sormuşlar ‘Nasıl bu kadar zengin oldun?’ diye. Adam şöyle demiş; ‘Ben verdim, Allah verdi. Ben verdim, Allah verdi. Ben verdim, Allah verdi. Tabi Allah’ın rızkı bol. O galip geldi.’
Öğrenci: Hocam derslerimde en hızlı şekilde nasıl başarılı olabilirim?
Öğretmen: Başarının asansörü yok! Merdivenleri çıkman lazım.
Öğrenci: Hocam Dünya hayatını değersiz kılan nedir?
Öğretmen: Ölümdür. Çünkü hayat için dünyalık ne kazanırsan kazan, bir gün hayatını kaybetti diyecekler.
Öğrenci: Ama hocam, biz gençleri cezbeden öyle güzel şeyler var ki bu dünyada… İnsan kendini onlardan alamıyor.
Öğretmen: Denizde sayısız nimetler olsa da selamet kıyıdadır.
Öğretmen: Mahallede bazı arkadaşlarım var ve her türlü ahlaksızlığı yapıyorlar. Aynı tavırlarını benim yanımda da sürdürüyorlar. Hâlbuki ben çocukken beraber büyüdüm onlarla. Tertemiz çocuklardı. Neden böyle yapıyorlar? Buna bir anlam veremiyorum hocam.
Öğretmen: Onlar suda boğulmuş iken, ıslanmaktan korkmazlar. Onları düzeltmeye çalış, düzelmezlerse onlardan uzaklaş.
Öğrenci: Hocam bu dünyada yapacağımız en küçük iyilik veya kötülük karşılıksız kalacak mıdır?
Öğretmen: Demir ton ile, meyve kilo ile, altın gram ile, elmas kırat ile, Ahiret ameli ise zerre ile ölçülür. ‘Kim zerre kadar hayır yapmışsa onun karşılığını görür. Kim de zerre kadar şer işlemişse onun karşılığını görür.’
Öğrenci: Günümüzde tanrılaştırılmış birçok figür var. Mala, makama, spora, kadına, heykellere, teknolojiye, hatta börtü böceğe, manda ineğe tapanlar var. Bu konu hakkında ne düşünürsünüz?
Öğretmen: Şairin dediği gibi düşünürüm; Allah, tüm tanrıların belasını versin!
Öğrenci: Hocam, güzel olan her zaman iyi midir?
Öğretmen: Güzel olan her zaman iyi değildir. Ama iyi olan her zaman güzeldir.
Öğrenci: Hocam aslında akrabalarımı seviyorum ama bazı akrabalarımızla sorunlar yaşıyoruz. Kimi bizi hiç sormuyor. Kimisiyle bayramdan bayrama görüşüyoruz. Bu normal midir?
Öğretmen: İnsanlar farklı farklıdır. Kimisi bayramda çıkar gelir. Kimisi de çıkıp gelse bayramdır.
Öğrenci: Hocam mahallemizde Suriyeli, Afganlı mülteciler var. Onların durumuna çok üzülüyorum. Bazen yanlarından geçenler onlara laf atıyorlar. Buraya yerleşince ‘Gidin, savaşın!’ diyorlar. Ülkelerine gidince de onları terörist olarak suçluyorlar. Çalışmayınca ‘Bedava yaşıyorsunuz!’, çalışınca da ‘İşimizi elimizden aldınız!’ diyorlar. Bu ikiyüzlülük değil mi?
Öğretmen: Neyse ki Suriyeliler ve Afganlıların çoğu, bu ikiyüzlülüğün farkına varacak kadar Türkçe bilmiyorlar. Fark etseler bile, bütün bunları dert etmeyecek kadar çaresizler. Bombalardan kaçmış minicik bir bebeğin kursağına göz dikenleri Rabbim kahretsin!
Öğrenci: Hocam bu konuda biz mi suçluyuz yoksa onlar mı?
Öğretmen: Çukura düşmek ile kuyuya düşmek arasındaki fark büyüktür. Çukura düşenlerin, kuyuya düşenleri kurtarmaları için önce o çukurdan çıkmaları şarttır. Büyük resmi göreceğim diye kör olanlardan olmayın. Merhamet, insan olabilmenin besmelesidir. Bu konuya hep bu pencereden bakın.
Öğrenci: Hocam söylediklerinizde haklısınız ama bu doğruları burada söylemek doğru mudur?
Öğretmen: Her doğruyu her yerde söylemek doğru değildir diye diye doğruyu söyleyecek yer bırakmadılar.
Öğrenci: Hocam son soruyu siz sorun.
Öğretmen: Peki, madem son soru o hâlde soruyorum. Son nedir?
Öğrenci: Nasıl yani hocam?
Öğretmen: Yani sizler için son ne demek? Sonunuzu ne kadar düşünüyorsunuz?
Öğrenci: Hocam, sonunu düşünen kahraman olamaz.
Öğretmen: Hayır, bu yanlış bir söz. Doğrusu şudur: Sonunu düşünen Ateist olamaz. Sonunu düşünen kahraman olur. ■

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?