Peygamber Efendimiz (s.a.s) İslam’a davete ilk olarak ailesinden başladı. Bunlar, Peygamber Efendimizin ilk eşi Hz. Hatice, Peygamber Efendimizin (s.a.s) yanında büyümüş olan Hz. Ali (r.a.) ve manevi oğlu Zeyd bin Hârise (r.a.)’dir.

Değerli kardeşlerim! Şüphesiz toplumun ıslahı için uygulayacağımız metot, Allah’ın ayetlerini anlamak ve Peygamberimizin (s.a.s) sünnetini uygulamak olmalıdır, yani bu ıslahın oluşması Kur’an ve sünnetten geçer.

Kişinin önünde ve arkasında Allah’ın emriyle onu kayıt ve koruma altına alan takipçileri vardır: “Bir toplum kendisindekini değiştirmedikçe Allah da onlarda bulunanı değiştirmez. Allah herhangi bir toplumun başına bir kötülük gelmesini diledi mi, artık onun geri çevrilmesi mümkün değildir. Onların Allah’tan başka yardımcıları da bulunmaz.” (Rad,11)

“Siz insanlar için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emredersiniz, kötülükten alıkoyarsınız ve Allah’a inanırsınız. Ehl-i Kitap da inanmış olsalardı elbette onlar için hayırlı olurdu; İçlerinden inananlar da var, fakat çoğu yoldan çıkmıştır.” (Al-i İmran,110)

O hâlde Müslümanlar, kendilerine verilmiş olan bu şerefli görevin sorumluluğunun bilincinde olmalı ve öncekilerin düştükleri hatalara düşmemelidirler. Zira ayette belirtilen vasıfları koruyamaz, verilen görevleri yerine getirmezlerse en hayırlı ümmet olma şerefini de yitirirler.1

Değerli Kardeşlerim! Peygamberimiz (s.a.s.), toplumun ıslahı için önce ailesinden başlamıştır. Aile toplumun temel taşlarından biridir. İslami aile, İslami bir toplum demektir. Aile, sahip olduğu özelliklerden dolayı o toplumun çekirdeği gibidir. Yani bir ağacın kökü kurumuşsa o ağaçtan hiçbir bitki ya da meyve beklenmez. Çekirdeği kurur gider, hatta kuruduğu için kesilir ve kısa zamanda o ağaç, bir eseri olmadığından unutulur gider. Ağacın kökü sağlamsa, su verildiğinde, titizlikle bakıldığında o ağaç yeşerir. Allah’ın hikmetiyle meyvesini verir ve insanoğlu ondan istifade eder. Müslüman aile işte aynı bu örnekte geçtiği gibidir. Topluma faydası olan aile her zaman takdir edilmiş ve örnek teşkil etmiştir.

Müslüman aile nasıl olmalı? Bu aile kendi içerisinde Allah’ın kanunlarıyla yaşamalı, İslam’la ilgili kurallara ve kaidelere uymalıdır. Aile içerisinde yapılacak bazı faaliyetler şunlar olmalı: Cemaatle namaz kılmak, ailece Kur’an okumak ve okunan yerlerin en az 20 dakika tefsirini yapmak, kitap okuma saati belirlemek, zikirler ve dualar okumak, İslami bilgi yarışması gibi etkililikler yapmak, siyer kitaplarını sık sık okuyarak çocuklarımıza Peygamberimizi tanıtmak… Bu faaliyetler sayesinde gerçek sevgi ve muhabbet ile Müslüman aile oluşur. Müslüman aile oluşursa Müslüman toplum da oluşur.

İçerisinde İslam’ı yaşamayan aileye ıslah olmuş demek mümkün değildir. Önce kendi ailemizde İslam’ı yaşamamız gerekir. Peygamber Efendimizin (s.a.s) örnekliği gibi.
Kendimizi ve ailemizi ıslah ettikten sonra yakın akrabalarımızdan başlayarak toplumun ıslahı için çalışma başlatabiliriz. Peygamber Efendimiz (s.a.s) önce ailesinden başladı. Daha sonra yakın çevresinden devam etti. Sonra farklı şehirlere giderek başka toplumların ıslahı için onları İslam’a davet etti.

Şu anda yozlaşmış, İslam’dan uzak ama onu bilen, ona aç bir toplumla karşı karşıyayız.
Değerli kardeşlerim! Toplumun bu hâle gelmesinin en büyük nedenlerinden biri Allah ve Resûlü’nden uzaklaşmadır. Peygamber Efendimizi (s.a.s) seven bir toplum var fakat onu tanıyan bir toplum yok. Allah’ı seven bir toplum var fakat Allah’ı tanıyan bir toplum yok. Sevmek ve tanımak arasında çok fark var. Birini tanımadan gerçek bir sevgi olamaz. Gerçek manada Allah ve Resûlü’nü sevmenin yolu onları tanımak ve Allah’ın koyduğu kanunlar ailemizde ve toplumumuzda yaşayarak göstermektir.

Söylediğimiz şeyler amelimizden daha fazladır. Oysa Peygamber Efendimiz (s.a.s) ve ashabı on yapar bir söylerdi. İşte onlar bu yüzden Allah’ın seçkin toplumu olmuştur. Bizim söylediklerimiz ile fiilen yaptıklarımız maalesef çelişiyor. O yüzden toplumun ıslah olması çok kez başarısız olmuştur.

Bizim dünyaya gönderiliş amacımız Allah’a (c.c.) kulluğumuzu göstermektir. Ne yazık ki bu toplum yaratılış gayesini sadece bir hobi olarak görünce toplum bozulmaya başladı. İslam’ı yaşama ya da Allah’a gerçek kul olma zamanlarını, ‘Boş zamanımda namaz kılarım, boş zamanlarımda Kur’an okurum, boş zamanlarımda sohbete giderim’ şeklinde bir düşünceyle ele almaktayız.

Toplumun ıslahı için bizim davet çalışmalarımızın hayatın her alanını kapsaması gerekir. Üstat Hasan el-Benna, toplumun ıslahı için toplumun her alanını kapsayan davet çalışmaları yapmıştır. Bunlar; Esnaflar, meslek grupları, kadınlar, çocuklar… İşte Üstat bunlarla beraber davet çalışmasına önce kendinden ve ailesinden başlayarak toplumun da ıslahı için tüm hayatını adamış ve bu yolda şehit olmuştur. O, toplumun ıslahının kendi hayatından daha önemli olduğunu bize göstermiştir. Bu yüzden davası hiç bitmedi, yok olmadı. Çünkü başta değindiğimiz gibi kökü sağlam bir davayı yıkmak mümkün değildir. O yüzden dünyanın neresine gidersek gidelim mutlaka orada toplumun ıslahı için hicret etmiş ve orada şehit olmuş sahâbiler görürüz.

Ashab-ı Kiram; Diyarbakır’a, Urfa’ya, Cizre’ye, İstanbul’a ve dünyanın dört bir yanına, doğusundan batısına ulaşmıştır. Bunun tek sebebi İslam davasını tüm dünyaya yaymak ve toplumun bununla ıslah olmasını sağlamaktır. Ancak tek kurtuluş bu olduğu içindir ki toplumun ıslahı tüm Müslümanların asıl hedefleri arasında olmalı ve toplumun ıslahı için sahâbe gibi bir nesil yetiştirmeliyiz.

Tek derdimiz, sıkıntımız, uğraşımız İslami fert, İslami aile ve İslami bir toplum oluşması için gayret etmek olmalıdır. Toplumun ıslahını istiyorsak önce kendimizi ıslah etmeli, daha sonra ailemizden başlayarak toplumun ıslahı için çalışma başlatmalıyız.

Kaynakça
1) Al-İmran Suresi, Diyanet Kur’ân Yolu Tefsiri 2) Tirmizî, Menakıp, 57.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?