STK’nın Tanımı, Özellikleri ve Tasnifi
Sivil Toplum Kuruluşları (STK) genel olarak “bireylerin veya grupların bağımsız hareket ederek belirli amaç doğrultusunda bir araya gelerek örgütlenmeleri” anlamına gelmektedir. Toplumların ıslahında Sivil Toplum Kuruluşlarının önemini anlamak için öncelikle ilk oluşum süreçlerini, yapısını ve süreç içerisinde evrildikleri noktaları iyi tahlil etmek gerekir. Her şeyden önce Sivil Toplum Kuruluşları sosyal bir ilişki ağı olduğu kadar aynı zamanda toplumun devlet/yönetim karşısındaki dengeleyici gücüdür. Sivil Toplum Kuruluşu genel olarak, toplumun devletin dışında ondan bağımsız bir şekilde örgütlenmesi anlamına da gelmektedir.
Sivil Toplum Kuruluşunun yukarıda ifade ettiğimiz tanım ile birlikte bazı temel özellikleri ortaya çıkmıştır. Bunlardan birkaçını şöyle sıralayabiliriz: Devletten bağımsızdır, özerk olmak durumundadır, hoşgörülüdür, toplumsal olaylara eğilim gösterir, toplumun eksikliklerini gidermeye çalışır, toplumsal sorunlara çözüm bulmaya çalışır, sivil değerler ve gönüllük esastır, amaca ulaşmak için aracı kuruluşlardır vs.
Tam da bu özellikler ışığında toplumda var olan sorunlara çözüm bulmak için Sivil Toplum Kuruluşlarını tasnif ihtiyacı doğmaktadır.
Bu tasnifi de kendi içerisinde 3 sınıfa ayırabiliriz:
1. Kuruluşların yasal statüsüne göre (vakıf, dernek, sendika, kooperatif, birlik vb.) tasnif etmek söz konusudur.
2. Bir başka tasnif de kuruluşların baskın faaliyet alanına göre (sosyal yardım, dayanışma, din, savunuculuk, mahalle, kadın, gençlik, çocuk, spor vb.) tasniftir.
3. Günümüzde genellikle bu iki tasnif yaygın bir şekilde birlikte kullanılmaktadır. Bir başka tasnif ise kuruluşun çalışma biçimine göre (sosyal tabanlı, cemaatsel, ideolojik vb.) yapılmaktadır.
Buna göre bir kuruluşun tipini, onu var eden sosyal dinamikler tayin etmektedir.
İslami STK’nın Çıkışı ve Örnekleri
STK’yı var eden tasnife ve sosyal dinamiklere göre ele aldığımızda ülkemizde ve dünyada yaygın olan İslami Sivil Toplum Kuruluşları ön plana çıkmaktadır. İslami STK kavramı her ne kadar 19.yy’da toplumda yer edinmeye başlamışsa bile aslında kökleri Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)’e kadar dayanmaktadır.
Mekke’de kabileler arasında zaman zaman çekişme ve çatışmalar oluyor, ayrıca dışarıdan hac ve ticaret için şehre gelen zayıf ve güçsüz kimselere haksızlık ve zulüm yapılıyordu. Haram aylardan zilkadede vuku bulan, Zübeyd kabilesinden bir kişi umre için Yemen’den Mekke’ye geldi ve bir alıcı ile âdet olduğu üzere yanında getirdiği malların pazarlığını yaptı. Fakat alıcı malların parasını yapılan pazarlık üzerinden ödemek istemedi. Buradaki haksızlığı gidermek için toplanan bir grubun bundan sonra da bu gibi olaylara müdahale edebilmesi için toplanarak ahidleşmesine, Hilfü’l-fudûl’e (Faziletli ahidleşme) yol açtığı rivayet edilmektedir. Bu ahidleşmeye henüz kendisine peygamberlik gelmemiş olan Hz. Muhammed (s.a.s.) de katıldı.
Hz. Muhammed (s.a.s.)’in, peygamberlikten sonra da bu ittifaktan övgüyle bahsettiği, İslâmiyet’in onu daha da pekiştirdiğine inandığı ve bu yemini kızıl tüylü bir deve sürüsüyle de olsa asla değişmeyeceğini, tekrar çağrıldığı takdirde de tereddüt göstermeden derhal icabet edeceğini söylediği (Müsned, I, 190, 317) kaydedilmektedir. 1
Peygamber Efendimiz döneminden ikinci bir örnek de Ashabı Suffe’dir. Hz. Peygamber (s.a.s.), Medine’ye hicretinin ardından Mescid-i Nebevî’yi inşa ettirirken ailesine ait odaların yanı sıra mescidin güney tarafına düşen giriş kısmında kimsesiz fakir sahâbilerin barınması için bir gölgelik yaptırdı. Burada kalan ve çoğunluğu muhacirlerden oluşan topluluğa Ashâbı Suffe denilmiştir. Ashâb-ı Suffe vakitlerini Resûlullah (s.a.s.)’i dinleyip ondan İslâm’ın esaslarını öğrenerek geçirmeleri dolayısıyla kısa zamanda bir eğitim kurumu haline geldi. 2
İslam tarihinde daha birçok STK örnekleri verilebilir. Örneğin; Abbasiler döneminde Bağdat’ta kurulan Fütüvvet 3, oradan yetişenlerin Anadolu’ya gelerek Selçuklu Devleti döneminde başlattığı iş yerlerinde usta, kalfa ve çırak münasebetlerini ve buna bağlı olarak iktisadî hayatı düzenleyen Ahilik (kardeşlik)4 daha sonra bu anlayışın Osmanlı’da; tekke, zaviye, kalenderhane, türbe, kabristan, namazgah medrese, imaret, kervansaray, tabhane, misafir evi, dur evi, gölgelik, sığınak, hastane, tıp medresesi, ayakta tedavi yeri, hamam, kuyu, su yolları, çeşme, aşevi, kaldırım, köprü gibi vakıfların yanı sıra öksüz kadınlara çeyiz verilmesi, borcu olduğundan dolayı hapiste bulunanların borçlarının ödenmesi, köy ahalisinin yaşlılarına elbise verilmesi, kale ve istihkâmlara veya donanmaya yardım edilmesi, askerin donanımı, deniz feneri inşası, yetimlere, dul kadınlara ve muhtaçlara yardım edilmesi, çocukların baharda açık havada gezdirilmesi, okul çocuklarına gıda, elbise, okul araç-gereçlerinin temin edilmesi, fakirlerin ve kimsesizlerin cenazelerinin kaldırılması, bayramlarda fakir ve kimsesizlerin sevindirilmesi, açık hava mektepleri, kuşlara pirinç ve hayvanlara gıda ve su verilmesi gibi toplumun ihtiyaç duyacağı her türlü hizmet yürütülmekteydi (Kunter, 1938, s.107).5
Günümüzde İslami STK’ların Rolü
İslami STK’lar tarihten günümüze yaptığı hizmetlerle toplumun birçok ihtiyacına çare olmuş ve sorunlarına çözüm bulmuştur. Bazen devletlerin yapamadığı işleri başarmış, bir anlamda hem toplumları hem de devletleri rahatlatmıştır. Günümüzde İslami STK’ların büyük bir kısmı toplumun ıslahına ve toplumdaki ahlaki çöküntüye çözüm bulmak için çok önemli çalışmalar yürütmektedir. Bu çalışmaların başlıcalarını şöyle sıralayabiliriz;
- İnsanlara Allah’ı hatırlatmak ve bu minvalde tebliğ ve davet çalışmasında bulunmak
- Ahlaki yozlaşmanın, hırsızlığın ve fuhşiyatın yayılmasını engellemek,
- İnsanlara ayni ve nakdi yardım ulaştırmak,
- İnsanlara üretim ortamı hazırlamak; örneğin, Afrika’da tarım okulları açarak üretim yapmalarını sağlamak,
- Zulüm altındaki insanlara yapılan haksızlığı dile getirmek; örneğin, Filistin’de siyonistlerin yaptığı işgale ve soykırıma karşı çıkmak,
- İnsanları esaretten kurtarmak için İnsani diplomasi, arabuluculuk faaliyetlerinde bulunmak; örneğin, Suriye zindanlarında esir tutulan kadın ve çocukları kurtarmaya çalışmak,
- Uluslararası sosyal ve siyasi tüm dikkatleri, mazlumların hakları üzerine çekmek, zalimleri engellemeye çalışmak üzere faaliyetlerde bulunmak; örneğin, farklı ülkelerden çeşitli milletlerden 7 gemi ile Filistin’e yola çıkan ‘Özgürlük Filosu’. Bu filonun kaptan gemisi olan Türkiye’nin Mavi Marmara gemisine yapılan saldırı, zalimleri dünya siyasi arenasında zor durumda bırakmıştır. Birkaç yıl Filistin’de zulmün durmasına engel olmuştur.
Kaynakça
1) https://islamansiklopedisi.org.tr/hilful-fudul 2) https://islamansiklopedisi.org.tr/suffe
3) bakınız;https://islamansiklopedisi.org.tr/futuvvet 4) bakınız;https://islamansiklopedisi.org.tr/ahilik
5) https://www.sde.org.tr/alper-tan/genel/osmanlidan-gunumuze-bir-sivil-toplum-kurulusu-olarak-vakiflar-kose-yazisi-20792 -Osmanlı’da Vakıfların Yaygınlığı ve Kazanımları