İmtihanlarla dolu bir dünyada yaşıyoruz. Her anımız imtihan, her günümüz sınav ve yoklamalarla geçiyor. Salgın bir hastalığın kol gezdiğinden bahsediliyor. İnsanların malum hastalıktan öldüğü söyleniyor. Kimileri bunun bir savaş türü, bir silah olduğunu dillendiriyor. Bunun ne olduğunu şimdilik anlama imkânı yok, ama İslâmî çalışmamızı, hedeflerimize giden yoldaki faaliyetlerimizi engellediği kesin. Sakın global üst akıl bizi içeri tıkıp da milyonlarca öğrenciyi evlerine gönderip de arka planda bir şeyler çeviriyor olmasın. Hep söylüyorum: Ben bunlara zerre kadar güvenmiyorum. Neden güvenmiyorum?

Değil midir bunlar Mısır’da Müslümanlar iktidar olunca binlerce insanı göz kırpmadan öldüren, keskin nişancılarla kadın ve çocukları hedef alan? Allah’a yemin olsun ki bunların hiçbir şeyine güvenmiyorum. Bunlar değil midir, Yemen’de İslâm iktidara adım adım yürürken orada iç savaş çıkartan, savaş yüzünden insanların açlıktan ölmesine yol açan. Bunlar katil oğlu katildir. Bunlar hastalık/öldürücü virüs adı altında yeni bir dünya düzeni kurma heveslisi olmasınlar sonra. Bunlar salgını bahane ederek perde arkasından mal varlıklarını ikiyle çarpmanın hesabını yapıyor olmasınlar.

Bunlar ilacı bulduk diye köşeyi dönme hesapları yapıyor olmasın. Ben bütün bunların hesaplandığını, asıl hesabın bu olduğuna inanan gruptanım. Yeryüzünde günde on binlerce insan ölüyor. Hastalıktan, savaşlardan, iş kazalarından, trafik kazalarından vs. Ama bu sefer ki farklı bir ölüm. Tek farkı medyada servis edilmesi. Hem de dünya çapında. Medya onların da elinde. Bir Amerikalı para babası var. Bu adamın iki yüzden fazla televizyon kanalı var. Ne mi yayın yapar? Siyonizm yayını yapar, ifsat yayını yapar, zaman zaman Müslümanlardan gözükmek için İslâmî(!) bildiğimiz kanallar dahi satın alır. Yapar mı yapar.

Şu konuşmaya bakın: Dünya Sağlık Örgütü başkanıyla röportaj yapılıyor. (Bu röportaj Nisan ayının başında yapıldı.)

-Sual: Efendim bu salgın ne zaman biter, sizin tahminleriniz doğrultusunda?

-Cevap: Aşı ne zaman bulunursa.

-Sual: Tahminlerinize göre ne zaman bulunur?

-Cevap: Bunun en az on sekiz ay süreceğini tahmin ediyorum.

Gel de bu konuşmaya yorum yap! Adamlar yeni bir dünya düzenine geçiş yapmak için bütün alt yapıyı oluşturmuş olmasınlar? Birkaç aylık bir deneme sonucunda bunu uygulama kararı alacaklarını tahmin ediyorum. Yıllardan beri söylenmekte. Dijital dünyaya geçilecek diye. Bu işlerle uğraşanlar bunu bas bas söylüyor. İnsanları daha da köleleştirmek için bundan daha iyi hangi fırsat olabilir ki.

Sözüm bizim idarecilerimize. Bu söylediklerimin on kat fazlasını bizi idare edenler bilmekteler. Akl-ı selimle hareket etme zamanı. Şunu gözden kaçırmamaları gerekir ki içimizdeki satın alınmışlar/beyinsizler global üst akıldan alacağı miktar karşılığında bu işi yapacaktır. İçimizdeki hainler temizlenmedikçe hastalıklardan, biyolojik silahlardan, sıcak ve soğuk savaşlardan, türlü türlü tuzaklardan kurtulma imkânımız daha da zorlaşacaktır. Feraset sahibi idarecilerimiz yok değil. Tuzakların farkındalar. Onlar da biliyor ki insanın duracağı nokta, sağlık meselesidir. Sağlık denince akan sular duruyor. Çünkü işin ucunda ölüm var. Adamlar bu damardan giriyor. Ne kadar insan ölmüş ne kadarı hasta, bunlar emperyalistlerin umurunda değil, hastalık da üretirler, aşı da. Yeter ki beyaz adamın cebi dolsun.

Tabii insanlar sağlık üzerinden vurulurlar. Sağlık-hayat-ölüm-tehlike-veba-salgın-yasak kelimeleri dillendirilince kimse bir şey diyemiyor. Acaba dedikleri gibi midir? Birlileri bizi bu silahla vurmak istemesin sonra. Birleri yeni bir ekonomi düzeninin kapısını bu salgın anahtarıyla açmaya çalışıyor olmasın. Dediğim gibi bunlardan her şey beklenir. Bunlar ahtapot gibidirler. Dünya hayatından başka düşünceleri yok bunların. Milyon insan ölse umurlarında değildir. Yeter ki petrol gelsin, yeter ki kapitalist düzenin çarkları takır takır işlesin. Gerisi umurlarında değil.

Kaç mülteci bebek annesinin kucağında Ege’nin, Akdeniz’in sularında can vermiş, bu vahşi batının umurunda değil. Şayet bu bir silahsa Allah onların başına çevirsin. Onları bulup yok etsin. Önce onları vursun. Mazlumları da bu silahın salacağı beladan muhafaza etsin. Bizim yapacağımız, tedbiri elden bırakmamak, şayet böyle bir silah devreye sokulmuşsa, Rabbim bizi bu Ramazanda katillerin, vahşilerin komplolarından, saldırılarından, hilelerinden, kuracakları yeni dünya düzeninin şerrinden korusun. Unutmayalım ki insanı sağlık üzerinden vururlar. Bu işi organize edenlerin, en ince detaylarına varıncaya dek her şeyin tedbirini de almış olduklarını söyleyebilirim.

İşte böyle bir ortamda bir rahmet ayına daha kavuştuk. Rabbim bu ayı bize bereketli kılsın. Bu Ramazan çok farklı olacak gibi görünüyor. Şayet evimizde geçirecek olursak ailecek Teravih Namazı kılacağız. Dışarıya sadece zaruri durumlarda çıkacağız. Orucu evde ihya edeceğiz. Bu Ramazanı, daha çok okuyarak geçireceğiz. TV kanallarında iftar vakti sohbetleri olacak. Fakat toplu iftarlar olmayacak. İftar davetleri olmayacak. Komşular birbirlerini iftar sofralarında ağırlayamayacak. Şayet bu salgın bir silahsa, bunu yapan akıl Ramazanı da hesaba katmış olmalıdır.

Ramazan demişken önemli tavsiyeleri dile getirmemek olmaz. Oruç; arınma, sakinleşme, merhamet duygularını daha da bileme, Rabbani olmayı daha da üst bir dereceye çıkarma açısından büyük fırsatlar sunar. Her Müslüman bu ayda ruhi arınmanın doruklarına tırmanmak için çaba sarf edecek. Şu Rahmanî günleri doya doya yaşamaya gayret edecek. Oruçla arınmanın ruhî lezzetini tadacak, özellikle son on günde evinde itikâfa girmek için çaba sarf edecek ve böylece salgının kol gezdiği söylenen şu günlerde farklı bir Ramazanı ihya etmeye çalışacak.

Okuduğu cüz sayısını bu Ramazanda daha da artıracak, zikir daha da fazla olacak, tefekkür daha da derinleşecek, Oruçla huzur ve sükûnetin kapısı aralanmaya çalışılacak. Teravihler ailecek kılınacak, gece namazları her gece olacak, Kadir Gecesi fırsat bilinip ihya edilmeye çalışılacak. Rabbimizden niyazımız, içinde belaların olmadığı Ramazanlara bizi kavuşturmasıdır. İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helak etmemesidir. İçimizdeki satılmışlar yüzünden bize ziyaretin, Allah için iftar verdirmenin, toplu Teravih ve salavatların olmadığı iftarlar yaşatmamasıdır. Ramazanı dolu dolu yaşamak, içimizde büyük bir arzuya dönüşsün. Ey Rabbim, sen her şeyi görensin ve en iyi bilensin.

Yazar
1972 Şanlıurfa doğumlu, imam-hatip mezunu, lisans, yüksek lisans ve doktorayı Marmara Üniversitesi ilahiyat fakültesinde tamamladı. 2012 yılında doçent oldu. Suriye, Irak, Pakistan, Suud,Ürdün, Özbekistan, Bosna-Hersek ve Amerika’da araştırmalar yaptı. İslam halklarının kaynaşması adına Uluslararası sempozyumlar düzenledi. Savaş öncesinde Suriye sınır bölgesinde yaşayan kardeş halkların kaynaşması için bir grup arkadaşıyla beraber Dicle Kalkınma Ajansı destekli Sosyo-Kültürel sahada bir yıllık bir proje yaptı, fakat projenin uygulamasına bir ay kala Suriye savaşının patlak vermesi üzerine hedefini gerçekleştiremedi. Dicle Kalkınma Ajansında kalkınma kurulu üyesi olarak çalıştı. İslam halklarının manaya ve kardeşliğe daveti ve bu söylemde buluşması için Davet ve kardeşlik Vakfı mütevelli heyetinde yer aldı, temsilciliğini yaptı. İnsanımızın kültür seviyesinin yükselmesi ve okuması için bir grup arkadaşıyla beraber İstanbul’da Oku-Der’i (Okuma Alışkanlığını Kazandırma Derneği) kurdu. Beş yıl başkanlığını yaptı. Memurların hak-hukuk ve insani taleplerini savunma adına Hakkari Eğitim-Bir-Sen’i kurdu. Bir yıl başkanlığını yaptı. Ümraniye Eğitim-Bir-Sen şubesinde beş yıl sekreter olarak çalıştı. MEB bünyesinde 14 yıl öğretmenlik yaptı. Kürtçe’nin serbestiyet kazanmasıyla Kürtçe ezgi-ilahi-dua ve şiirlerden oluşan beş albüm yaptı. Arapça-Türkçe-Kürtçe ve İngilizce konuşur. Mardin Artuklu Üniversitesinde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır.
×
blank
1972 Şanlıurfa doğumlu, imam-hatip mezunu, lisans, yüksek lisans ve doktorayı Marmara Üniversitesi ilahiyat fakültesinde tamamladı. 2012 yılında doçent oldu. Suriye, Irak, Pakistan, Suud,Ürdün, Özbekistan, Bosna-Hersek ve Amerika’da araştırmalar yaptı. İslam halklarının kaynaşması adına Uluslararası sempozyumlar düzenledi. Savaş öncesinde Suriye sınır bölgesinde yaşayan kardeş halkların kaynaşması için bir grup arkadaşıyla beraber Dicle Kalkınma Ajansı destekli Sosyo-Kültürel sahada bir yıllık bir proje yaptı, fakat projenin uygulamasına bir ay kala Suriye savaşının patlak vermesi üzerine hedefini gerçekleştiremedi. Dicle Kalkınma Ajansında kalkınma kurulu üyesi olarak çalıştı. İslam halklarının manaya ve kardeşliğe daveti ve bu söylemde buluşması için Davet ve kardeşlik Vakfı mütevelli heyetinde yer aldı, temsilciliğini yaptı. İnsanımızın kültür seviyesinin yükselmesi ve okuması için bir grup arkadaşıyla beraber İstanbul’da Oku-Der’i (Okuma Alışkanlığını Kazandırma Derneği) kurdu. Beş yıl başkanlığını yaptı. Memurların hak-hukuk ve insani taleplerini savunma adına Hakkari Eğitim-Bir-Sen’i kurdu. Bir yıl başkanlığını yaptı. Ümraniye Eğitim-Bir-Sen şubesinde beş yıl sekreter olarak çalıştı. MEB bünyesinde 14 yıl öğretmenlik yaptı. Kürtçe’nin serbestiyet kazanmasıyla Kürtçe ezgi-ilahi-dua ve şiirlerden oluşan beş albüm yaptı. Arapça-Türkçe-Kürtçe ve İngilizce konuşur. Mardin Artuklu Üniversitesinde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?