“Sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabbine ibadet et.” Sonu ölüm olan hayatımızın zaman ve mekân mefhumunda bizi bağlayan bağlar vardır bırakmamamız gereken. Bıraktığımız an kendimiz olmaktan, yaratılış varoluş ve hayat mücadelesinde hiç olacağımız bağlar. İşte bu hablullaha sıkı sıkı, hadisin tabiri ile azı dişlerimiz ile tutunmayı gerektirir.
Ölüm, yani ecel zaman ve mekân tanımadığına göre, Rabbimize olan ibadet de zaman ve mekân tanımamalı. Her zaman kulluk zamanı, her mekân ibadet sahasıdır. Şüphesiz bu ibadetlerin en ulvilerinden bir tanesi de emri bil maruf nehyi anil münker ibadeti ve vazifesidir. Batılın stant açtığı kendi davasını her zaman ve mekânda yaymaya çalıştığı şu zamanlarda hak ehlinin yorgunluğu, pasifliği ve tembelliği çileden çıkarıyor.
Meşgul olunmayan hak elbette yerini batıla terk edecektir. Batılın hızla koştuğu ve yayıldığı şu dönemde adımlarımız batılı geçecek oranda hızlı ve büyük olmalı. Korkaklığı değil cesareti, pasifliği ve tembelliği değil aktifliği ilke edinen, elindeki fidanı kıyamet kopma zamanında bile ekmeye çalışan dikmeye çalışan deli dolu fertlere muhtacız. Davası hak olmayan batıl ehli bu kadar gayret gösterip çabalarken ey hak davanın ferdi başka zamanlara ve mekânlara gayret ve çabanı ertelemek de niye? Hem de yakîn (ölüm) kovalarken bu kadar yakın iken!