Es-Selamü aleyküm Dostlar! Bugün herkesin şahit olduğu ahir zaman gençliğini konuşacağız.
Genel olarak yargılarda bulunup çözüm odaklı olacağız. Şimdi biliyoruz ki ahir zamandayız ve dünyanın son evrelerine yaklaşıyoruz. Bundan sonrasının kıyamet olduğunu, ardından ahiret hayatının başlayacağını kabul ediyoruz. Buradan şu yargıya varabiliriz: Dünya’nın da bir sonu varmış! Geçici olan, bize kalmayan bu yerde ne yapacağız? Yaratıcı bu kadar süre içerisinde bizden ne istiyor?
Peki, biraz da bu tarafa yoğunlaşalım. Üstat Said Nursi, Gençlik Rehberi kitabında Yaratıcının bizden ne istediğine dair şu ifadeleri kullanmaktadır: “Evet, o Mün’im-i Hakikî, bizden o kıymettar nimetlere, mallara bedel istediği fiyat ise üç şeydir: Biri zikir, biri şükür, biri fikirdir. Başta “Bismillah” zikirdir. Âhirde “Elhamdülillah” şükürdür. Ortada, Bu kıymettar hârika-i san’at olan nimetler; Ehad, Samed’in mu’cize-i kudreti ve hediye-i rahmeti olduğunu düşünmek ve derketmek fikirdir.” Bundan anlaşılacağı üzere bu dünyaya boş bir amaç veya gaye için gönderilmedik, tamamen Allâh Teâlâ’ya kulluk, O’nu tanımak ve bilmek için gönderildik.
Durum böyle oldu mu herkesin -kâinatta olduğu sürece- Allâh Teâlâ’ya kulluk açısından bazı şeyleri kesinlikle yapması gerekir. Örneğin; namaz, oruç, zekât vermek, hacca gitmek vs. Bizim başlangıçtan bitişe kadar çocukluk, gençlik, ihtiyarlık ve sonunda ölüm gibi hayat evrelerimiz bulunmaktadır. Sizlere bu evrelerden gençliğin ahir zaman ile ilişkilerini anlatmaya çalışacağım.
Gençlik en kritik devre, güç ve enerji zirvesi, hayatı verimli kılmak için sayısız fırsat ve his dünyası olabildiğine dalgalı ve hareketli bir dönem. Peki, bu ahir zamanda genelleme yapacak olursak gençliğin oluşum süreçleri nasıldır? Yirminci yüzyılın ikinci yarısına kadar gençlerin kişilikleri aile, okul ve çevre ekseninde teşekkül ediyordu. Gelişen teknoloji bunlara bir dördüncü unsur daha ekledi: TV, bilgisayar, internet ve medya gençlerin kişiliklerinin oluşum sürecinde sonradan devreye girdi ama süratle ilk sıraya yerleşti. Özellikle modernite -seküler yaşam- insanları çok fazla etkisi altına aldı. Peki, durum böyle ilerlediğinde dini eğitimi yeterli alamayan gencin hali ne olacak?
Popüler kültürün kötü alışkanlıkları cazip gelir: Zina, alkol, uyuşturucu madde gibi faktörler ile arkadaş baskısı ve ortama ayak uydurma faktörlerle kabul ettirilmeye çalışılıyor. Duygular bu dönemde bazen öylesine taşkın bir hale gelir ki irade dizginini kullanabilmek adeta imkânsızlaşır. Hislerin sevk ettiği anlık zevkin tercihi bazı hâllerde insanı, hayatı boyunca pişmanlığından kurtulamayacağı fiillere sürükleyebilir. Gençlerin hayatı ve dünyayı madde şeklinde görmesi ve seküler yaşama doğru gitmesi sonucu başıboşluk, buhran ve anarşi ortaya çıkar ve bunun sonucunda da -Allâh muhafaza- intihara kadar bile gidebilir. O zaman gençliğimizi bu şekilde maddeye bağlı, ona aşık bir şekilde yaşarsak sonumuz hiç de iç açıcı olmayacak. O zaman bu gençlik devrine nasıl doğru bir şekilde geçmeli hakkında konuşalım. Öğrendik ki bu dünyanın sahibini tanımasak ve bu dünyayı madde olarak görüp sevgi duysak neler olacağını gördük. Peki, bu dünyanın Hâlık’ını, sahibini tanısak hayatımızın en güzel evresi olan gençliğimiz nasıl olacak?
Allâh Teâlâ’nın bize vermiş olduğu bu hayatın en güzel meyvelerini bize verecek olan dönemde Allâh Teâlâ’yı en güzel şekilde tanımak, bilmek ve ona kulluk etmek gerekir. Bunu bir fırsat görerek gençliğimizi onun dediği ölçüde geçirmeliyiz. Yani kesinlikle şunu diyebiliriz ki: Gençler, sıhhatli ve istikâmet üzere bir hayat kurabilmek için mutlaka inanç sahibi olmalı, dine göre yaşamalıdır. Dünya’da bulunuş maksadı ancak iman ile iman olmazsa onun yerine tatminkâr bir şekilde doldurabilecek hiçbir düşünce veya sistem yoktur. Akıllara şöyle bir soru da gelebilir. Ahir zamanda imanlı, namazlı kalmak nasıl olacaktır? Çünkü gençliği çağıran bir sürü gereksiz ve bir o kadar da zararlı şeyler var. Bunların karşısında bir genç tabi ki de imanı nispetince konuşacak ve cevap verecek. Allâh Teâlâ’nın yardımı geldiğinde de kolayca ahir zaman musibetlerinden korunacaktır. Hatta Allâh Teâlâ, Dünya’nın cazibedar yüzüne karşılık farz dediği fiilleri yapan gence meleklere karşı övünürmüş. Yeter ki imanımızı kurtarabilecek şeylerle ilgilenelim ve kendimizi sürekli geliştirelim.
Allâh Teâlâ’nın da ilk emri gibi her daim okuyalım ve okumaya meşgul olalım. İmam Şafii’nin dediği gibi: “Meşguliyet insanın ilacıdır, kendini hak ile meşgul etmezsen, batıl seni işgal eder.” aynen bu sözü hayatımıza geçirelim inşallah.
Peki, gençliği bekleyen en büyük tehlike nelerdir? Allâh Teâlâ ve ahireti düşündürmemek için her yola başvuruluyor olması, imanın ve imanla filizlenen manevi değerlerin sistemli gayretlerle tahrip edilmek istenmesi, zaman içinde hayatın giderek monotonlaşıp çoraklaştığı ve insanları adeta robotlaştığı yolundaki şikâyetleri yaygın hâle gelmesi gibi nedenleri sayabiliriz. Bu sıkıntı ve buhranlardan sonra içki, kumar, sefahat alışkanlıkları, sosyal huzuru bozan davranışların artması bir noktadan sonra intihar ve cinayetlere netice verir. İşte bu sebeptendir ki bir gencin bu fitne dolu düşüncelere karşı uyanık, soğukkanlı ve bilgili olması gerekiyor.
Allâh Teâlâ bizlere, O’na layık kul olabilmeyi ve O’nu her yerde çok güzel ve layıkıyla anlatabilmeyi nasip etsin. Âmin…

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?