Bu zamana dek gençler üzerine birçok faaliyet yapıldı. Yazılar, makaleler, kitaplar yazıldı. Toplantılar, konferanslar, sempozyumlar düzenlendi. Bunların tamamı, tarih boyunca toplumların en dinamik parçasını oluşturan gençlerimizi anlama ve anlamlandırma çabamızdan ileri gelir. Tüm oluşum ve hareketlerin hedef kitlesi her daim gençler olmuştur. Çünkü bilinir ki; bir düşüncenin terakki gösterebilmesi için o düşüncenin dogmatik değil sorgulanabilir, durgun değil dinamik olması gerekir. Bu arzuların tamamı da genç nesillerde ziyadesiyle mevcut. Bu durumdan anlaşılıyor ki gençler olmadan biraz zor…
Gençlerin ve gençlik çalışmalarının zaruri olduğuna ikna olduysak eğer şimdi de bunun nasıl olacağına gelelim. Açıkça söylemeliyiz ki hiç kimse ortada makul bir sebep yokken, durduk yere kalkıp da bir iş yapmaz. Neden yapsın ki? Ortada bir sebep, ideal olması gerekir. Kimi buna Kızıl Elma der, kimi Nirvana, kimi ise cennet der. Sadece bir kısmını sayabildiğimiz bu ideallerden bazısı bu dünyada gerçekleşebilecekken bazısı da dünya ötesi hayata atıf yapar. Tabii tüm bunlar uğruna çalışırken kişisel tatmin de cabası.

Dünya üzerinde ve hatta uzay boşluğunda görüp görebileceğiniz herkes bilinçli veya bilinçsiz bu tür bir hedefe kilitlenmiş çalışıyor. Şimdi gelelim ödül kısmına. Tüm bu insanlar koskoca idealler uğruna en kıymetlilerini yani zamanlarını ve ömürlerini harcıyor, bu işlere adıyorlar. Peki neden? Cevabı çok basit: Çünkü çıkarları var. Kızıl Elma ülküsüne sahip birinin daha fazla fetih ve cihan hâkimiyeti amacı var. Nirvana düşüncesine sahip birinin, benliğinden kurtulup “en yüksek ruh durumuna” erişme hayali var. Cennet idealine sahip bizler ise bu dünyada yaptığımız maddi veya manevi güzel işler sayesinde kendimize hem bu dünyayı daha yaşanılır bir yer haline getirmiş oluruz hem de asıl yurdumuz olan öte âlemde mekânların en güzelini, nimetlerin en güzellerini elde etmiş oluruz. Tabi tüm bu nimetlerin en güzeli cemalullah ile müşerref olmak ise en ayrıcalıklı olanı..
İşi kimin yapması gerektiğini ve niçin yapması gerektiğini anlattık. Şimdi ise nasıl yapılabileceğini konuşup dağılalım isterseniz. Bence bunun cevabı, eğitim ve hürriyettir. Hürriyetsiz eğitim doğmasallığa götürürken eğitilmemiş hürriyet ise kişiyi turist haline getirmektedir. O vakit ilerleme için özgürlüğün olmazsa olmaz şart olduğunu bilmekle beraber evlatlarımız henüz sütten kesilmiş kuzularken onları müfsit ideolojilerin pençesine bırakmıyoruz. Aksine onlara kimin dost kimin düşman, kimin kurt kimin çakal olduğunu iyice belletiyor, Mevlana’nın deyimiyle pergelin sabit ayağını Kur’an’a ve Sünnet’e yani öz değerlerimize yerleştirdikten sonra onlara, kanatlarıyla tüm âlemleri keşfetmeyi öğütlüyoruz…

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?