İffet; kanun ve namus anlamlarına gelir ki, sınırları tespit eder ve sınırları aşan haddi aşmış olur. Kur’an-ı Kerim’de yapılan en çok vurgudan biri de haddi aşmaktır. Onun için her yerde lazım olan, haddini bilmek olan iffet, evlilikte de çok önemlidir.
Sözlükte “haramdan uzak durmak, helal ve güzel olmayan söz ve davranışlardan sakınmak” anlamındaki iffet kelimesi, daha çok felsefi mahiyetteki ahlak kitaplarında ve bunların etkisinde kalan diğer eserlerde insandaki arzu gücünün ılımlı işleyişinden hasıl olan erdemi ifade etmek üzere kullanılmış ve başta gelen erdemlerden biri kabul edilmiştir. Bu kaynaklardaki iffet tanımlarını “yeme içme ve cinsî arzu konusunda ölçülü olma, aşırı istekleri bastırıp dinin ve aklın buyruğu altına sokma suretiyle kazanılan erdem” şeklinde özetlemek mümkündür. Namustan daha farklı olarak, gayri meşru ilişkiden sakınmak ve aynı zamanda böyle bir duruma yol açan fiil ve hareketlerden utanmak olarak tanımlanabilir.

Kur’an-ı Kerim’de iffet kelimesi geçmemekle birlikte 4 ayette aynı kökten isim ve fiiller yer almıştır. Bakara Suresi 273. ayette mal yardımı yapılmasına en çok layık olan yoksulların özellikleri belirtilirken, “durumları hakkında bilgisi olmayanlar iffetli davranışları sebebiyle onları zengin zanneder” denilmekte ve bu insanların muhtaç olmalarına rağmen yüzsuyu dökerek dilenmedikleri bildirilmektedir. Nûr Suresi 32-33. ayette bekâr olup da evlenme vakti gelmiş olanları evlendirmeyi öğütleyen ayetin ardından, “evlenme imkânı bulunmayanlar ise Allah lütfu ile kendilerini yeterli imkâna kavuşturuncaya kadar iffetlerini korusunlar” buyurulmuştur. İffetle ilgili ayetlerin ikisi (Bakara 273-Nisa 6) mal mülk, yeme içme konularında ölçülü ve kanaatkâr olmayı, ikisi de (Nur 33-60) cinsel istekler hususunda ölçülü ve edepli davranmayı ifade etmektedir.

Hadislerde de iffet üzerinde önemle durulmuş ve bilhassa Peygamberimiz (sav) “Ya Rabbi! Senden hidayet, takva ve iffet diliyorum” şeklinde dua etmiştir. Hz. Peygamberimiz (sav), Bakara Suresi 273. ayeti delil göstererek yardıma en layık olan kimselerin iffetlerini korumaya çalışan yoksullar olduğunu bildirmiştir. Başka bir hadis-i şerifte de “Allah, yoksul olmasına rağmen iffetini korumaya çalışan mü’min kullarını sever” denilmiştir.
İslam ahlakçıları, diğer erdemler gibi iffetin de öncelikle ruhî bir meleke haline getirilmesi gerektiğini kabul ettikleri için, insanın yeme içme ve cinsî arzularını disiplin altına alarak ruhunu da bu yönde terbiye etmesinin zorunluluğu üzerinde önemle dururlar.
İffet, öncelikle bedeni hazlara ve nefsanî aşırılıklara ilgi duymaktan kurtarılmış bir ruhî yapıya sahip olmaktır. Buna, kalbin iffeti denir. Bundan sonra tam iffete ulaşmak için eli, dili, gözü, kulağı ve genel olarak bütün bedeni ahlaka aykırı davranışlardan uzak tutmak gerekir. İffetin, bir tür özgürlük kaynağı olduğu görülmektedir. Çünkü özgür olmak isteyen kişinin, öncelikle tutkularının baskısından kurtulması gerekir. Gönlünün, gözünün, elinin, dilinin, fikrinin, zikrinin temiz olması gerekir. Bu temiz olma hali, bir hadisi şerifte şöyle geçmektedir. “Siz iffetli olun ki, hanımlarınız da iffetli olsunlar. Babalarınıza saygılı olun ki, oğullarınız da size saygılı olsun.” (Müslim, Nikâh-10)

Göz, kulak, dil, el gibi organların kuralsız kullanılması, özellikle gözün kirlenmesi, aile hayatının huzur ve mutluluğu için büyük bir tehlikedir. Bunun için mahremi olmayana bakmak konusunda Kur’an-ı Kerim şu uyarıyı yapmaktadır. “Mü’min erkeklere söyle gözlerini (harama) dikmesinler ve namuslarını korusunlar. Mü’min kadınlara da söyle gözlerini (harama bakmaktan) esirgesinler ve namuslarını korusunlar. Kendiliğinden görüneni müstesna olmak üzere ziynetlerini teşhir etmesinler.” (Nur – 31)
Kur’an-ı Kerim, iman edenlerin iffetli, hayâlı ve edeb yerlerini koruyan insanlar olduklarını “ve onlar ki iffetlerini korurlar” (Müminun- 5) şeklinde belirtmektedir. İffetli yaşamanın mükâfatı olarak Allah’ın mağfiretini ve büyük mükâfat
Görüldüğü gibi iffet, sadece kadına ya da sadece erkeğe has bir durum değil, insan olma kabiliyetidir. İnsan olana yakışan iffetli olmadır. Ortada bir kir varsa, bu aynı kirdir, aynı günah, aynı azaptır. Buradan cinsiyet farkına gidip, ayrım yapmak doğru değildir.
Evliliğin temellerinden olan iffeti koruma, her iki taraf için eşittir ve bu konuda da birbirlerine denk olmaları gerekir. Hz. Peygamber’in (sav); “Her kim ağzına ve cinsel arzularına hâkim olacağı konusunda bana söz verirse, ben onun Cennete girmesine kefil olurum” hadisi şerifi, iffetli davranışın kadın erkek herkes için önemli olduğunu ortaya koymaktadır. (Buhari, Hudud 19, Rikâk 23)

İffet, nefsani arzulara helal yoldan gem vurulmasıdır. Bunun yolu da nikâhlı olarak gerçekleştirilen izdivaçtır. Nikâhın şart olması da ihtiyaçların tatmininde meşruiyetin sağlanması içindir ve önemlidir. Evliliği devreye sokup, nefsin şehvetini disiplin altına almış oluruz.
İffetli bir hayat yaşama arzusuyla evlenen kişiye Allah’ın yardım edeceğini bildiren Allah Rasulü (sav), İslam’da evliliğin ana gayesinin hem erkek hem de kadın için “iffetli hayat yaşama isteği” olduğunu ifade etmektedir. İffetli aile hayatında, karşılıklı sevgi ve güven hâkimdir. Bu çerçevede kurulan ailede, karşılıklı anlayış ve fedakârlık vardır. Birbirlerinin sevgisinden ve karşı cinsle ilişkilerinden kuşkulu ve tereddütlü olan eşlerin aile hayatı mutsuz ve sıkıntılıdır.
İffetli olmak erdemli olmakla eş anlamlı görünse de aslında nefsani arzuları kontrol edip onlara gem vurarak onurlu olmayı da temsil eder. Yani iffetsizlik bir nevi onursuzluktur denebilir. Nefsani dürtülerine hâkim olamayan insanın onurlu olması mümkün değildir.
İffeti muhafaza etmek, aile ilişkisinin ahlaki boyutunu da göstermektedir. Ahlaki yoksunluk yaşayan bir ailede huzurun olması da mümkün değildir.

Modern çağın mağduru olmayarak, iletişim teknolojisinin ağına düşmeyip, şehevi arzuları kamçılayan tehditleri meşru zeminde izale etmek isteyenlerin nikâh akdiyle kurduğu yuvalarında iffetlerini korumaları, Hz. Yusuf, Hz. Meryem, Hz. Musa ve Hz. Şuayb’ın kızlarının övüldüğü gibi övgüye layık bir durumdur. Böyle bir övgüye mazhar olmak için iffetli hayat sürmenin mücadelesini veren eşler, fıtrî bir duygu olan şehvet hislerini dengelemeyi bilmelidirler.
Zamanın bedii Said Nursi Hazretleri, “Helal dairesi keyfe kâfi gelir. Harama girmeye hiç lüzum yoktur” şeklinde dile getirdiği iffet, meşru daire içinde yaşayıp, gayri meşru sahaya nazar etmeme, el uzatmama, adım atmama demektir. İffetli bir insan, göz, kulak, el, ayak gibi bütün azalarını helal dairedeki lezzetleriyle iktifa etmeli, hiçbir şekilde ve hiçbir yolla haram işlememeli, izzet ve haysiyetine dokunacak durumlardan uzak durmalıdır.

İffetin korunması için neler yapılmalıdır? Öncelikle ateşle barut bir arada bulunmamalıdır. İbadet ve taat konusunda hassas davranılmalıdır. Kötü düşünceleri zihinden silmek için olumlu düşünceleri arttıracak egzersizler yapılmalıdır. Mesela Kur’an-ı Kerim okumak ve ezberlemek gibi. Pozitif ve yapıcı düşünceler, negatif ve yanlış düşünceleri silecektir. Dili güzel şeylere alıştırmak ve devamlı olarak buna dikkat etmek. Dilini, elini, gözünü, kalbini, kulağını ve belini haramdan ve harama yakınlaştıracak her şeyden uzak tutmaya çalışmak. Yani her yönüyle namuslu olmak ve ahlaki davranış içinde olmaktır. Yani Peygamberi bir metot ve tavsiye olan “kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapmama” ilkesi, iffetin temelidir. Karşındakine saygı ve sevgi duymakla ilişkili olarak ahlaklı bilincin gelişimidir. İyi arkadaşlar edinmek ve onlarla beraber olmak yani temiz bir çevre oluşturmak. Nefsin isteklerine karşı “dur” diye bilmek ve sınırlara uymak ve sınırları zorlamamak. Boş kalmamak ve hayırlı işlerle meşguliyet oluşturmak. Hasbelkader bir günaha iliştikten sonra mutlaka tevbe etmek ve sadaka vermek, bir hayırda bulunmak. Ölümü çokça hatırlamak, dünyanın geçiciliğini unutmamak. Bolca dua etmek ve kendimize dua ettirmek…

İffetin amacı nefsi imha etmek değil, nefsi helal dairesinde ıslah etmektir. İffet sadece sözle değil, eylemle, hayatın bütününe tatbik edilerek yaşanırsa güzel olur.
Kısacası aile saadeti için bu kadar önemli olan iffet duygusu, bireysel olarak insanın izzet, onur, şahsiyet ve hürriyetinin olması demektir. Bir insan özgür olmak istiyorsa, tutkularından, nefsinin dürtülerinden kurtulması gerekir. Bedeni hazlara ve nefsani aşırılıklara ilgi duymayan bir ruh, iffetlidir ve özgürdür. Tutkularına köle olmayan özgürleşir.
Çağımız insanına örnek olması gereken iffet ahlakını ve o ahlaka uymanın kazandırdığı nimeti, Hz. Yusuf’un hayatında görmekteyiz. Onun için iffetsizlik bir nevi, onursuzluk, şahsiyetsizlik, izzetsizlik, ahlaksızlık ve hürriyetsizliktir. Kur’anî ifadeyle “takva örtüsü” olarak açıklanan iffeti içselleştirmek, sınırların bilinmesi ve zorlanmaması demektir. Allah’ın kullarına bahşettiği iffet, insanlık için büyük bir nimettir. İffetini muhafaza eden, Hz. Yusuf(as) gibi mutlaka vezir olur, tersi durumda ise esir olmaktan kurtulamaz.
Tüm insanlar, ahlakî açıdan tertemiz ve lekesiz dünyaya gelir. Bu lekesizliği muhafaza edemeyen insan, iffetini zedelemiş olur. Hâlbuki tarih sayfalarına not düşenler, iffet ve namus uğruna savaşmışlar, canlarından geçmişlerdir. Onun için iffet, dini, ahlaki, tarihi ve milli değerlerimizdendir. İnsan olma şerefidir. Diğer canlılara mahsus olmayan bu özelliğini kaybedenin, insanlıktan nasibi kesilmiş demektir.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?