Gençler, herhangi bir toplumun geleceği olarak önemli bir rol oynamaktadır. İslam’ın yayılmasında ve Müslümanların gelişmesinde büyük katkıları olmuştur. İlk Müslümanları incelediğimizde toplumun her kesiminde gençlerin çoğunlukta olduğu görülür. Allah Resûlü (s.a.s.) gençleri sever, onlara ayrı bir değer verirdi. Onlar da Allah Resûlü’ne (s.a.s.) saygı ve sevgi beslerlerdi.
İslam’ın yayılması için canla başla çalışan, 17 yaşındaki Medine’ye giden ve kısa bir zamanda İslam’ı Medine’nin her evine ulaştıran Mus’ab bin Umeyr (ra); yine 17 yaşındayken evini Allah Resûlü’ne (s.a.s.) tahsis eden ve gizli davet çalışmalarının yürütüldüğü Darülerkam’ın sahibi Erkam b. Ebi’l-Erkam (ra); 25 yaşında iken Habeşistan’a hicret edip Habeşistan hükümdarına ve Hristiyan din adamlarına karşı İslam’ı savunmak üzere konuşan Cafer b. Ebu Talip (ra); Hz. Peygamber (s.a.s.) tarafından komşu hükümdar, emir ve Arap kabilelerine gönderilen mektupların pek çoğunu yazan Zeyd b. Sabit, bu gençlerden sadece birkaçıydı.
Bir toplum, kendi geleceği için gençlerin yetişmesine ve gelişmesine önem vermelidir. Bu nedenle gençlerin gelişimi için onların ihtiyaçlarını ve isteklerini anlamak gerekir. Toplumun gençleri daha iyi anlaması ve onlara daha iyi bir şekilde yardımcı olması için birkaç genç kardeşimizle röportaj yapmanın faydalı olabileceğini düşündük. Buyrun beraber kulak verelim sözlerine:
YUSUF: Hayattan beklentiniz nedir?
YUSUF Ş.: Müslüman bir genç olarak hayattan beklentim, Müslüman bir insan olarak ölmek. Bunun için ne gerektiğini kısaca açıklayayım. Bu dünyada iman ve ibadet üzerinde yaşayan insan, Allah’ın izniyle ölüm anında da imanlı gidecektir. Bu hususla ilgili Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyuruyor: “Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz; nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz.” Bu hadisten de anlaşılacağı gibi Müslümanca yaşarsak öyle de ölürüz. Müslümanca yaşamamıza yardımcı olacak şeyler ise doğru arkadaş ortamı, doğru ilim kaynakları ve en önemlisi de doğru bir eş.
YUSUF: Hayatta sana huzur veren şey nedir?
ALİ: Hayatta bana huzur veren birçok şey vardır. Birçoğumuzun en çok karıştırdığı şey mutluluk ve huzuru aynı kavramlar gibi algılamak. Ama bunlar birbirinden farklıdır. Mutluluk, fiziksel bir durumun ifadesiyken; huzur “ruhsal” bir dinginliğin içtenlikle hissedilmesi durumu, yani kalıcı bir ruhsal süreçtir. Bana en çok huzur veren şey namazdır. Özellikle hûşûlu bir namaz kıldığım zamanlar çok huzurlu oluyorum. Genellikle camide cemaatle kıldığım namazlar hûşûlu oluyor. Namazda Allah’ı zikrederiz. Zikir, anmak demektir. Taha suresi 14. ayette “Şüphesiz ben Allah’ım. Benden başka ilah yoktur. Öyleyse yalnız bana kulluk et, beni anmak için de namaz kıl!” diye buyurulur. Rad suresi 28. ayet ise şöyledir: “Bunlar, iman edenler ve Allah’ı zikrederek gönülleri huzura kavuşanlardır. Bilesiniz ki gönüller ancak Allah’ı zikrederek huzura kavuşur.”
YUSUF: Gelecekteki hayallerin nelerdir? Bunları gerçekleştirmek için hangi adımları atıyorsun?
YAŞAR: Ümmete hizmet etmiş ve ediyor olmak, hakiki adalet için birey olarak gerekli çalışmaları göstermiş olmak. Birincisini gerçekleştirmek için kendime hukuk ve siyaset alanlarını öncelik olarak belirledim ve bu alanlar üzerinden nasıl faydalı olacağımın araştırmalarını yapıyor, gerekli okumaları gerçekleştiriyorum. Aynı zamanda ümmete faydalı işler yapan STK’larda görev alıyorum ve almaya devam edeceğim. Bu şekilde pratik olarak da tecrübe kazanmış olacağım. İkincisi için de aynı şekilde geçmişin analizini yaparak, yani araştırmalarla, okumalarla geçmişte ne yapılmışsa inceleyip ne yapabilirim üzerine düşünceler geliştiriyorum. Ve alanıma tam olarak hâkim olmaya çalışıyorum, çevreme de bu şuura sahip olmamız gerektiğini açıklıyorum, çünkü bu husus kolektif bir çalışma ile ortaya çıkacak bir hedef.
YUSUF: Psikolojik olarak bunalıma girdiğiniz veya boşluğa düştüğünüz süreçler oldu mu? Girdiğiniz zaman bu durumdan kurtulmak için neler yaparsınız?
MEHMET: Evet, hem de birçok kez oldu. Buna genel olarak ailevi durumlar, çevremde gelişen olaylar veya kişisel olarak hedeflerime giden yolda karşıma çıkan birtakım sorunlar neden oluyor. Bu konuyla ilgili birçok okuma yaptım ve birçok yöntem öğrendim ama bu yöntemler genellikle materyalist bir düşünceyle ortaya çıktığı için bir yere kadar etkili olabiliyor. Ben şu yöntemi kullanırım: Zikir sohbetlerine katılma, eğer imkân yoksa tek başıma zikir çekme. Okuduğum yerde her hafta yapılan bir tane var, ben bunalıma girdiğim zamanlar o günü iple çekiyorum. Memlekete gittiğimde zikir sohbetlerine girme ihtimalim olmuyor pek. O zamanlarda tek başıma karanlık bir yere geçer, kulaklığı takar, açarım telefondan bir zikri. (Genelde Yunus Emre dizisindeki zikir sahnesini açarım) Ona eşlik ederim. Ondan sonra öyle bir ferahlık geliyor ki tarif edemiyorum.
YUSUF: Hayatta kaygı duyduğun bir şey var mı?
EMRE: Evet, imanımın gitmesi. Bu kaygıyı taşımamın birçok nedeni var. Bunlardan bazıları gerek şu an çevremde şahit olduğum olaylar, gerekse de geçmişte yaşanılan olaylar. Âlemlere rahmet olarak gönderilen, insanların en şereflisi, en üstünü olan Peygamber Efendimiz (s.a.s.) “Allah’ım! Senin rahmetini umuyorum, beni göz açıp kapayıncaya kadar da olsa nefsimle baş başa bırakma. Halimi tümüyle düzelt, Senden başka ilâh yoktur” diye dua ederdi. Peygamber Efendimizin (s.a.s.) “Benden sonra bir peygamber gelecek olsaydı o Ömer olurdu” dediği ve cennet ile müjdelenen (el-aşeretü’l-mübeşşere) sahabilerden biri olan ikinci halife Ömer b. Hattab (ra) şöyle diyor: Eğer ‘Bir kişi hariç, bütün insanlar cennete gidecek’ dense, o kişinin ben olabileceğimi düşünürüm; o kadar Allah’ın azabından, gazabından korkarım. Şayet ‘Bir kişi dışında bütün insanlar cehenneme girecek’ dense, o kişinin ben olabileceğimi düşünürüm; o kadar korkuyorum, Allah’ın azabından ve gazabından. Eğer ‘Bir kişi dışında bütün insanlar cehenneme girecek.’ dense, o kişinin ben olabileceğimi düşünürüm.” Ümitvarım Allah’ın rahmetinden ama bu kadar yüce insanlar bile nefislerinden bu kadar korkarken, benim de kat kat fazla korkmam gerekiyor.
Çevremde yaşadığım birkaç olaydan da kısaca bahsedeyim. Namaza başlamama vesile olan arkadaşımı en son gördüğümde kolunda ve boynunda bir dövme vardı ve uygun olmayan bir ortamda uygun olmayan görüntüler paylaşıyordu. Başka bir örnek daha vereyim: Birlikte sabah namazlarını camide kıldığım bir arkadaşım şu an İslami yaşantıyı tamamen terk etmiş, hatta İslam’a karşı savaş açanlar ile birlikte çalışıp onlara yardımcı oluyor. Hal böyleyken, bende de imansız olma kaygısı oluşuyor. Gördüğüm, duyduğum ve okuduğum bu olaylar bana asla nefsimi ve şeytanı küçük görmemeyi öğretiyor. Sürekli imanımı tazelemeyi ve ibadetlere sıkı sıkı sarılmam gerektiğini de.
YUSUF: Hangi mesleği yapmak istiyorsunuz ve neden?
İLYAS: Meslek seçimimi kendi ilgi alanıma ve yeteneklerime göre seçmeyi daha doğru buluyorum. Bu kriterleri dikkate aldığımda benim için uygun olan meslek mühendislik. Bir de şu soruyu eklemek istiyorum: “Bu meslekte ben Allah rızası için nasıl çaba gösterebilirim?” Kısaca şöyle cevap vereyim: Şu anki ümmetin düştüğü durumdan kurtulması için ümmete faydalı çalışmalar yapmak ve öğrendiğim ilimleri bu yolda kullanmak.
YUSUF: Bir öğretmeninden, büyüğünden veya ailenden sana nasıl bir şekilde yaklaşmalarını ve neler öğretmesini istersin?
MUSTAFA: İlk önce yaklaşım konusunu ele almak istiyorum. Öğretmede kişinin yaklaşımı öğrenme üzerinde oldukça etkili bir yöntemdir. Peki, bir büyüğümün veya ailemin bana yaklaşımı nasıl olmalı? Onu önce açıklayayım kısaca: Ailem veya büyüğüm, benimle olumlu bir şekilde iletişim kurarak, açık ve anlaşılır bir dille konuşarak ve beni dinleyerek benimle ilişki kurmalıdır. Bu, onları daha istekli dinlememi sağlar. Benim öğrenme tarzımı anlayarak bana farklı öğretim yöntemleri uygulamalılar. Örneğin, görsel, işitsel veya kinestetik öğrenme tarzlarına uygun materyaller ve uygulamalar sunarak öğrenmeme yardımcı olmalıdırlar. Beni eleştirmeden önce benim fikirlerimi ve duygularımı anlamak için empati göstererek benimle güvenli bir ortam oluşturmalıdırlar. Böylece ben de açık ve dürüst bir iletişim kurabilir ve kendimi ifade etmekten çekinmeyebilirim. Bana bu hususları dikkate alarak yaklaşmalarını isterim. Bana faydalı olabilecek, sorunlarımı çözebilecek ve bende eksiklik olarak gördüğüm şeyleri öğretmelerini isterim.
YUSUF: Bir hata yaptığında karşındaki kişinin sana nasıl muamele etmesini beklersin?
FARUK: Beni öncelikle hemen kötülemesini ve bana saldırı muamelesinde bulunmasını istemem. Ben de insanım ve hata işleyebilirim. Elbette bu durumu normalleştirme açısından değerlendirmek yerine pişmanlık yaşıyor olabildiğim için önemsiyorum. Burada da olabildiğince empati duygusunu kullanmak gerekir. Acaba aynı hatayı ben işleseydim nasıl muamele görmek isterdim diye. Eminim ki hiçbirimiz hor görülmek istemeyiz. Yani kısacası karşıdaki kişinin beni anlamasını ve eğer olabiliyorsa bana yardımcı olmasını isterim tabi.
YUSUF: Hayatınızda en çok kimden etkilendiniz ve neden?
KEMAL İSHAK: Hayatımda en çok Allah Resûlü’nden (s.a.s.) etkilendim. Onun İslam ümmeti için bir komutan olarak kendi hayatında yapmış olduğu fedakârlıklar olsun, gördüğü cefalara rağmen sabretmesi olsun beni çok etkilemiştir. Allah Resûlü (s.a.s.) her Müslüman için Peygamber vasfı taşımasının yanında bir insan olarak rol model alınması gerekir. Ve onun gibi olmak için gayret etmemiz gerekir. Günümüz şartlarına baktığımız zaman Allah Resûlü’nün (s.a.s.) ve sahabelerinin yaşantısı, Hasan Basri’nin söylediği gibi ‘Siz onları görseydiniz deli derdiniz; onlar sizleri görseydi ‘Bunlar Müslüman değil’ derlerdi” şeklinde. Allah Resûlü’nü (s.a.s.) ve ashabı kiramı gerçek manada anlayamıyoruz. Ben Allah Resûlü’ne örnek olmak üzere, onun yolunda giden ehl-i ulemayı ve mücahidleri kendime örnek alıyorum. Allah’tan bizleri onların yoluna layık kılması için dua ediyorum.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?