“Hep birlikte Allah’ın ipine (İslâm’a) sımsıkı sarılın; dağılıp parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O’nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız.” (Ali İmran 103) “Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun ki merhamet edilesiniz.” (Hucurat 10)

Yüce Allah, aynı inancı, aynı duygu ve düşünceyi paylaşanların kardeş olduklarını ifade ediyor. Efendimiz (s.a.v) müminlerin birbirlerini severek güçlü bir toplum oluşturmalarını emrediyor. “Mü’minin mü’mine karşı durumu, bir parçası diğer parçasını sımsıkı kenetleyip tutan binalar gibidir.” Hz. Peygamber bunu açıklamak için, iki elinin parmaklarını birbiri arasına geçirerek kenetledi. (Buhârî, Müslim) Öyle bir kardeşlik ki nesep kardeşliğinden öte bir kardeşlik. Asıl kardeşlik iman kardeşliğidir, dava kardeşliğidir. Ne yazık ki bu kardeşlikten bize sadece kuru bir edebiyat kaldı. Kardeşliğin pratiğini ve sıcaklığını göremez ve göster(e)mez olduk! Gıbta ile anlattığımız kardeşlik örnekleri hep asrı saadete ait tablolar olarak kaldı. Öyle bir kardeşlikten bahsediyoruz ki, o kardeşlik olmazsa nasihat işlemez, o olmazsa sorumluluk hissedilmez, sevgi ve merhamet havada kalır. Kardeşlik, bizim için savaşta da barışta da ortak bir paydadır. Güçlü bir toplum, ancak birbiriyle dayanışma ve kaynaşma içerisinde olan insanlar tarafından oluşturulabilir. Müslümanların güçlü bir toplum olarak dayandıkları dört temel dayanaktan biri de hiç şüphesiz “kardeşlik”tir. Diğer üç dayanak ise; Akide, Ahlak ve Cesarettir… Bugün her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğumuz bu konunun pratiğine çok önem vermeli ve kardeşliğimizi ucuz bir malzeme haline getirmemeliyiz.

Peki İslam’ın bize emrettiği kardeşliği nasıl değerlendirmeli ve nasıl anlamalıyız?

Öncelikle bir mümin diğer mümin kardeşini namusu olarak görmelidir. Kardeşini yanlızlığa terk etmemeli, ona sırt dönmemelidir. “Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir. Ona zulmetmez, haksızlık yapmaz, onu düşmana teslim etmez.” (Buhârî, Müslim) Kardeşliği zedeleyecek her türlü yaklaşıma pirim vermemeli ve öncelikle mü’min, bunu tatbik etmelidir. Kardeşini öyle sevmelidir ki, bu sevgisini tüm samimiyetiyle sevdiği kişiye farklı vesilelerle hissettirmelidir. “Bir kimse kardeşini severse, ona kendisini sevdiğini haber versin.” (Ebu Davud, Tirmizi) ‘Kardeşinin yüzüne gülümsemen dahi sadakadır, kardeşinin içini sevinçle doldurman sadakadır, nezaketle ona hitap etmen sadakadır…’

Kardeşlik bir taşla bir çok kuş vurmaktır. İttihad, zorluklara karşı sabretme, nasihatleşme, iyiliği emretme kötülüğe engel olma gibi hayati konular ancak birbirlerini seven kardeş bir toplumun gerçekleştirebileceği hususlardır. Müminlerin gücü birliklerindedir, sevgi ve merhametlerindedir, yardımlaşma ve dayanışmalarındadır…

Yüce Rabbimizin ümmete genel olarak birlik halinde yapmalarını emrettiği namaz, hacc, oruc, zekat, cihad gibi ameller başta olmak üzere hangi konuya bakarsak bakalım; orada beraberlik, dayanışma, muhabbet, yardımcı olma ve tehlikelere karşı birbirimizi uyarma anlamlarını göreceğiz. “Sizden biriniz kendisi için sevip arzu ettiği şeyi, din kardeşi için de sevip arzu etmedikçe, gerçek anlamda iman etmiş olmaz.” (Buhârî, Müslim) hadisi bu konuda nefsin en ince detaylarına inilmesi gerektiğini ifade eder. Bu sözler boşuna söylenmiş sözler değildir. Meselenin direkt imanla ilişkilendirilmesi sıradan bir değerlendirme değildir. Mesele, ‘yaradılanı hoş gör, yaradandan ötürü’ meselesidir… “Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız” (Müslim, Tirmizî)

İman, bir anlamda insan kazanma sanatıdır. Bu sanatın en güzel ürünü ise kazanılmış bir kardeştir. Bizler çeşitli zorluklarla kazandığımız insanları ancak samimi bir kardeşlikle koruyabiliriz. Zor kazanılmış bir mümin kardeş, ucuz sebeplerle kaybedilmemelidir. Gönülleri fethetmek için nefsimize karşı amansız bir mücadele vermeliyiz. İmam Hasan el-Benna, uhuvveti anlatırken şunları söyler: “Kardeşlikten kastım, kalplerin ve ruhların en sağlam ve en kıymetli bağ olan akide bağıyla birbirine bağlanmasıdır. Kardeşlik imanın; tefrika ise küfrün bir uzantısıdır. Müslümanların en önemli gücü, birlik ve beraberliğin kendilerine verdiği güçtür. Sevgisiz birlik olmaz. Sevginin en alt sınırı kardeşine karşı gönlünde en ufak bir yanlış düşüncenin bulunmamasıdır; en üst sınırı ise, onu kendine tercih etmendir” (Uhuvvet Rüknü)

Kardeşlik Koruyucu Kalkanımızdır. Mü’min kardeşler olarak birbirimize muhtaç olduğumuzun farkına varmamız gerekmektedir. Başımıza her ne geldiyse düzenimizi ve saflarımızı bozduğumuz için geldi. Şu an İslam dünyasındaki ırkçı temellere dayalı fitnelerin hepsinin kökü dışardandır. Kafirler birbirimizle savaşmanın onlara sağladığı faydaları çok iyi bilmektedirler. Bizi birbirimize düşürerek, güçlerimizi birleştirmememiz için türlü türlü entrikalar çeviriyorlar.. Müslümanlar güçsüz oldukları için değil, birlik olamadıkları için zayıftırlar. Üstad Said Nursi, uhuvveti anlatırken, ‘İki büyük adamın kavga ettiği bir anda küçük bir çocuğun her ikisinin kafasına rahatlıkla bir çubukla vurabileceğini, birbirleriyle kavga ettikleri için hariçten gelen tehlikeyi göremeyeceklerini ve müdahale edemeyeceklerini’ ifade eder. Elimizin altında bulunan en önemli kaynaklar ve zenginlikler bu şekilde yok oluyor. Bizler ümmetten yer altı ve yer üstü kaynaklarını birleştirmelerini istiyoruz, Ümmet coğrafyalarının iman esaslı bir şekilde birleştirilmesi gerektiğini söylüyoruz. Bunun için ümmet olarak el ele verecek adımlar atmalı, bizi birbirimize düşürmek için kalbimize ekmeye çalıştıkları kin ve nefrete asla ve kat’a müsade etmemeliyiz. İnadına kardeşlik, inadına birlik, inadına muhabbet demeliyiz.

Yıllarca bizim için hazırlanan oyunlara geldik ve kardeşliğimize kasteden insanların gözümüzün içine baka baka söyledikleri yalanlara inanır olduk. . Onlar , birbirimizden nefret etmemizi ve kendilerine boyun eğmemizi istiyorlar. Kendi menfaatimizi değil, onların menfaatlerini düşünmemizi bekliyorlar. Irak, Suriye, Filistin, Kürdistan, Afrika Kıtası, Bosna, Doğu Türkistan ve daha nice İslam beldelerinde yaptıkları zulümler, hala zihin dünyamızda tazeliğini korumaktadır. Kardeşliğimize kast edenlerin bizim için istedikleri ortam işte budur. Bu zalimler müslümanları paramparça ettiler ve içimizde hala aynı oyunu oynamaktadırlar.

Kardeşlik hukukumuz açısında önemli bazı notlar…

1- Amacımız Allah rızası ve ibadet sevabı ise; birbirimize karşı her şeyi ve her adımı kolaylaştırmalı, müjdelemeli ve nefret ettirmemeliyiz. Kardeşlik ümidini içimizde yeşertmeliyiz.

2-Müslümanlar arasındaki kardeşlik genel bir konudur. Belli bir alanla sınırlandırılamaz. . Hiçbir kimse müslümanlarla tanışıp kaynaşmamıza engel olmamalıdır. Davamızın esası mümin kardeşlerimizle tanışmaktır. Asıl diyalog müminler arasındaki diyalogtur.

3- Farklı kuruluşların fertleri değil, aynı dinin fertleri olarak kardeş olduğumuzu unutmamalıyız. Hepimiz ‘Mümin Kardeşler’ olarak büyük İslam cemaatinin fertleriyiz.

4- Allah herkese farklı özellikler vermiştir. Bu özellikler bizi bencillik ve ferdiyetçiliğe götürmemeli. Kardeşlerimizin özellik ve kabiliyetlerini kendi değerlerimiz olarak görmeli ve bunun için Allah’a hamdetmeliyiz. Ayrı ayrı parçalar olarak kaybetmektense, beraberce “kazan-kazan” mantığıyla hareket etmeliyiz.

5- Önyargılardan kurtulmamız gerekmektedir. Emperyalistlerin içimize attığı virüslerden temizlenmeliyiz. Arap, Türk, Kürt, Afrikalı ve diğer coğrafyalardaki mümin kardeşlerimiz hakkında bizlere öğretilen yanlış tespit ve değerlendirmeleri düzeltmeliyiz.

6- Müminler arasında temel yaklaşımımız, hüsnüzan olmalıdır. Eğer bin ihtimalden bir ihtimal hüsnü zanna kapı açıyorsa o ihtimali esas almalıyız. “Bu iftirayı işittiğinizde erkek ve kadın müminlerin, kendi vicdanları ile hüsnüzanda bulunup da: ‘Bu, apaçık bir iftiradır’ demeleri gerekmez miydi?” (Nur Suresi 24/12)

7- Birbirimizin eksikliğini giderme, ayıbını örtme, yükünün bir tarafından tutma İslami ve insani bir görevdir. Müminler arasında sorunların çözümünde af kültürü esastır.“Kötülüğe iyiliğin en güzeliyle karşılık ver. Bir de bakarsın, aranızda düşmanlık bulunan kimse candan bir dost oluvermiştir.” (Fussılet, 41/34)

8- Aynı şekilde müminlerin birbirlerine karşı olan diyaloglarında sevgi ve muhabbet zayıf bir ipe bağlı olmamalıdır… “Öfkelerini yutanlar ve insanların kusurlarını affedenlere gelince, Allah iyilik yapanları ve iyi kullukta bulunanları sever.” (Âl-i İmrân, 3/134)

9- Her türlü zorluğa, nefsin taşkınlığına, hased ve çekememezlik gibi desiselere karşı kardeşliği muhafaza etmeye çalışmak, “ben” değil, “biz” prensibiyle hareket etmek için kişinin kendisini kardeşine feda etmesi, onu erdemli bir mümin kılacaktır.

10- Hepimiz Allah’ın kullarıyız, yolumuz bir, kıblemiz bir, davamız bir, derdimiz bir, kitabımız bir, duygularımız bir, bir, bir… Bu birler bizi çok güçlü bir birliğe götürmelidir. Irk, coğrafya, görüş ve fikir ayrılıklarımız bizim zenginliğimizdir. Dillerimiz ve renklerimiz Allah’ın ayetleridir…

Gün kardeşlik günüdür, sevmek ve barışmak günüdür. Kardeşçe Kalın…

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?