Bismillah… Hamd-ü senâ âlemlerin rabbi olan Allah’a (c.c.) mahsustur. O’na hamd eder, O’nu tesbih ederiz. Allah’ın salât ve selamı şükreden kul ve vazifesini hakkı ile yerine getiren elçi Hz. Muhammed’in (s.a.v.), ailesinin, sahabesinin ve onun izinden gidenlerin üzerine olsun. Âmin…

Allâme Yusuf el-Karadâvî, 26 Eylül’de Katar’ın başkenti Doha’da ilim, amel, ahlak, cihad, sefer, hareket dolu bereketli bir ömrü geride bırakarak 96 yaşında vefat etti. Yüce Allah (celle celaluh) kendisini rahmeti ve lütfuyla karşılasın, Hz. Muhammed’e (sallallahü aleyhi ve sellem) komşu kılsın ve ilminden tüm Müslümanların istifadesini nasip eylesin. Âmin…

Ömrünü, İslam’ın hükümlerini açıklamaya adayan ve bu hususta kınayıcının kınamasından çekinmeyen Dünya Müslüman Âlimler Birliği’nin kurucu başkanı ve kurulduğu 2004 yılından 2018’e kadarki başkanı Yusuf el-Karadâvî, geride nice “salih bakiyeler” bıraktı. Mısır’ın fakir bir ortamında başlayan hayatında ilmi bir deha, fıtri bir cesaret, sosyal bir kabiliyet, edebi bir güç, kesintisiz bir amel/eylem, bitmek bilmeyen bir enerji vardı. Seksenli ve doksanlı yaşlarında bile verimliliği, ümmetine katkıları devam etti. İlmi manada allâme olduğu kadar düşünce boyutuyla mütefekkir idi, mücahid bir fakih olduğu gibi çalışkan bir İslam davetçisi idi. İslam ümmeti için çokça çalıştı, mücahid olarak yaşadı ve muhacir olarak vefat etti. Geride iki yüzden fazla eser, büyük bir dijital veri ve Müslümanların gönüllerinde hoş bir seda bıraktı. Tüm dünyada tanındı ve eserleri birçok farklı dile çevrildi. 1960’lı yıllardan itibaren kitapları Türkçeye de çevrildi. Kitaplarını Türkçeye kazandırmakla yetkilendirdiği Nida Yayıncılık, şimdiye dek 100’den fazla eserini Türkiye okuyucusuyla buluşturdu ve bu eserlerden bazıları ondan fazla baskı yaparak toplumda ciddi bir kabul gördü.1 Kalan kitaplarının Türkçeye kazandırılma çalışmaları da devam etmektedir.

Yüksek tempoda bir hayat yaşadı, ilmi konularda olduğu gibi sosyal ve hareket/aksiyon olaylarında aktif rol aldı. Böylece hayatın merkezinde yer alarak kitleleri etkiledi. Böylesi mücahid bir âlimin herkesi razı etmesini beklemek olacak bir iş değildir. Doğal olarak sadece İslam düşmanları ve onların başımıza diktikleri gazetecisi, generali ve bel’amlarıyla rejimler ondan hoşnut kalmadı. Maalesef, ifrat ve tefrit çizgilerini kendilerine mesken edinenler ve İslam’ın özünü, amaçlarını kavramayanlar da ondan rahatsız oldular ve hoşnutsuzluklarını dile getirdiler. Bazıları ise küstahlıklarını defin sürecinde sergiledi. Çağında çığır açan, çağdaşlarının ufkunu açan ve sonradan gelenlere rehber niteliğinde bir hayat ve eser bırakan hangi âlim yaşadığı dönemde hep güllerle karşılanmış, el üstünde tutulmuş ki, merhum Yusuf el-Karadâvî için böyle bir durum istensin? Bugün medarı iftiharımız olan nice ulemamız zamanında tutuklanmış, fetva vermeleri engellenmiş, kitapları yakılmış ve toplumla buluşmaları engellenmiştir. Oysaki bu hususta Yusuf el-Karadâvî şanslı sayılabilir. Vefat haberi üzerine sosyal medyadaki paylaşımlar ve kılınan gıyabi cenaze namazları bile onun ne kadar sevildiğini ve özellikle toplumun vicdanı mesabesindeki âlim ve düşünürlerdeki karşılığını ortaya koymuştur.

“Fıkhî yorumlarının, siyasî duruşunun ve güncel meselelerde aldığı tavırların yol açtığı polemikler bir yana, Yûsuf el-Karadâvî, milyonlarca Müslüman üzerindeki doğrudan tesiriyle şimdiden tarihin büyük şahsiyetleri arasındaki yerini aldı. Uzun ömrü boyunca hiç durmadan konuştu, yazdı, seyahat etti, kitlelerle buluştu. Hatıralarını ayrıntılı bir şekilde kaleme alarak, tecrübelerini sonraki nesillere aktardı. Sayısız öğrenci yetiştirdi. Teknolojinin nimetlerinden istifadeyle, arkasında görüntülü ders, sohbet, hutbe ve mülakatlardan oluşan ciddi bir dijital arşiv bıraktı. Yûsuf el-Karadâvî’nin serüveni, iyi yetişmiş ve davasına inanmış bir insanın, tarihin dönüm noktalarında kendi başına ne büyük işler çıkarabileceğinin hikâyesi olarak da okunmaya değer. Cesaret verici örneklerin giderek azaldığı şu modern zamanlarda özellikle…”2

Merhum Yusuf el-Karadâvî ve benzeri âlimleri anlama çabası, dini anlama çabası kapsamında değerlendirilmelidir. İlmin farklı alanlarında söz söyleyen ve eser neşreden böyle bir alimin ilmi birikimine sahip çıkılmalıdır. Böylece İslam ümmeti bu bereketten mahrum kalmaz ve kendisinin salih amelleri devam eder. “Allah ilmi, insanlardan zorla söküp almaz. Fakat ilmi, âlimleri almakla kaldırır. Nihayet tek bir âlim kalmayınca halk cahilleri kendine reis yapar. Bunlara meseleler sorulur, onlar da ilimsiz fetva verirler. Böylece hem kendileri saparlar hem de başkalarını dalâlete atarlar.”3 Bu hadis-i şerif âlimin konumunun ne denli kritik olduğunu ifade etmektedir. Evet, yüce Allah’ın dini ayet ve hadislerde mahfuzdur. Fakat bunu bize aktaracak, anlatacak, anlamlandıracak ve gerektiğinde nasıl uygulanacağını gösterecek olan âlimlerdir. Gerçek âlimlerin yokluğu sonuç olarak sapmayı ve sıratı müstakimden çıkmayı doğuracaktır. Yoksa aynı ayet ve hadislere inanıp gerçek âlimlerin yol göstericiliğinden yoksun kalan ifrat ve tefrit mecralarındaki Müslümanların birbirini öldürmelerini nasıl açıklayabiliriz?

Son olarak şunu ifade etmek istiyoruz: Ne merhum Yusuf el-Karadâvî bir nebidir ne de kitap/söz/uygulamaları ayet ve hadistir. Bizim inancımıza göre Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) dışındaki herkesin sözü alınabilir de terk de edilebilir. Müctehid düzeyindeki bir âlimin -ki bize göre Yusuf el-Karadâvî müctehiddir- görüşünün kabul edilmemesi, onun şahsiyetine saygısızlık yapmayı gerektirmez. Aksine, Allah Reslü’nün (sallallahü aleyhi ve sellem) bize öğrettiği edebe uygun davranarak ona saygı duymalıyız ve merhamet dilemeliyiz. Susuzluk çölünde bocalayanlar için saatlerce, günlerce çalışıp kuyu kazmaya zaman ayıran birisi su bulmadığında kendisine yönelik ne yapılması gerekiyorsa içtihat edip yanılan âlime yönelik de öyle davranılmalıdır.
Selam ve dua dileği ile…

1.Örneğin, “Her Müslümanın Ortak Davası Kudüs” 20.baskı (165.000 adet), “Sünneti Anlamda yöntem” 17. Baskı, “Öncelikler Fıkhı” 10. Baskı, “Niyet ve İhlas” 9. Baskı.
2. https://www.yenisafak.com/yazarlar/taha-kilinc/karadvnin-ardindan-2064144.
3. Buhârî, 100.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?