Allah’a hamd, Resul’üne salât ve selam olsun.
Bu makalede Sünnet’in İslam’ın bağımsız/müstakil yasama kaynağı olduğunu işlemek istedim.
Makalemin başlığını kitabının isminden aldığım Ebu’l Ala el-Mevdudi’nin “Sünnet müdafaası” kapsamındaki çalışmalarını hayırla yâd ederek başlamak istiyorum. Yine 20. asrın öncü davetçisi Hasan el-Benna’nın ‘İslam için çalışanların ortak fikir birliğinin gerekliliği’ kapsamında yazdığı ‘İlkeler Risalesi’, Fehm–2 maddesini hatırlayalım: “Kur’an ve Sünnet İslâm’ın hükümlerini öğrenmek için her Müslüman’ın başvuru kaynağıdır. Kur’an-ı Kerim tekellüf ve ta’assufa başvurmaksızın Arap Dili’nin kaidelerine uygun olarak kolayca anlaşılabilir. Pak Sünnet’i anlamak için güvenilir Hadis âlimlerine başvurmak gerekir.”
Sünnet; Kur’an-ı Kerim’den sonra İslâm’ın ikinci kaynağıdır. Sünnet’in bir kısmı Kur’an’ı Kerim’in açıklayıcısı iken bir kısmı da bağımsız yasama kaynağıdır. Yüce Allah, Kur’an’da geçmeksizin Peygamber’i diliyle bazı işleri haram, bazılarını da farz kılmıştır. Allah-u Teâla’nın Kur’an-ı Kerim’de karara bağladığı ile Peygamber’i diliyle (Sünnet) karara bağladığı arasında ayırım yapmak Kur’an’da cevaz/referans aranan bir konu olamaz. “… İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman ve onların da (üzerinde) düşünmeleri için sana bu Kur’an’ı indirdik.”1 Açıklananı (Kur’an) kabul edip açıklayıcıyı (Sünnet) kabul etmemek makul müdür?
Dinin yasama ve uygulama alanlarında Kur’an’ın tek başına yeterli olduğunu ve Sünnet’e gereksinim olmadığını iddia edenler isabetli olmadıkları gibi, vahyin süreci ile de çelişki içerisindedirler.
Evet, böyle düşünenler isabetli değiller, çünkü ibadetlerin, ahkâmın ve ahlakın birçok detayı sadece sünnette mevcuttur. Sözgelimi tüm Müslümanların ittifak ettikleri namazın her bir rekâtında rükûnun 1, secdenin 2 defa oluşunun senedi/delili/dayanağı sadece Sünnet’tir. Fıtır sadakası, vitir namazı, ehlî eşek etinin haram olması, Ramazan orucunu kasten ve mazeretsiz bozan kimsenin yerine getireceği keffâret vb. yüzlerce hüküm bu kategoriye girmektedir.
Nisa Suresi’nin 23. ayetinde nikâhlanılması haram olanların kimler olduğu sayılmaktadır: “Size şunlarla evlenmek haram kılındı: Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, …, İki kız kardeşi (nikâh altında) bir araya getirmeniz. …” Dikkat edilirse bu ayette detaylı bir şekilde nikâhlanmanın haram olduğu kimseler zikredilmiştir. Fakat ne bu ayette ve ne de diğer ayetlerde ‘bir nikâh altında kişi ile halasını ve teyzesini bir araya getirmenin’ haram oluşundan söz edilmektedir. Bunun haram oluşu Sünnet’le sabittir ve bu hususta ihtilaf yoktur.
Böyle düşünenler vahiy süreci ile çelişki içerisindedirler. Çünkü Yüce Allah, kitabını biz insanlara direkt olarak değil, Peygamberi aracılığıyla; bir defada değil 23 sene içerisinde parça parça indirmiştir ve elçisinin örnekliğini bize zorunlu kılmıştır. Başka bir ifade ile Yüce Allah bize sadece Kur’an-ı Kerim’i göndermemiştir, onunla beraber elçi de göndermiştir. Peygamberin açıklaması, uygulaması ve örnekliği varken, ‘ben bu ayetten şunu anlıyorum, bu ayet şöyle uygulanmalı…’ denilemez ve Sünnet dışlanamaz.
Hayrettin Karaman Hoca, bir öğrencinin Sünnet/Hadis kapsamındaki soruları üzerine hayrettinkaraman.net sitesinde şu kanaati ifade eder: “Doğumdan ölüme, ibâdetten hayat nizamına kadar çok geniş bir sâhayı içine alan ve düzenleyen Fıkıh’ın iki ana kaynağından ikincisi sünnettir. Dinimizi anlamak ve yaşamak için ihtiyacımız olan miktardaki hadisler korunmuştur.”
Kur’an-ı Kerim, Sünnet-i Seniyye, Sahabe uygulaması ve dinin vakıa ve süreci Sünnet’in müstakil yasama kaynağı olduğunu ispatlıyor. Ben bu makalede sadece Kur’an ve Sünnet delili ile yetineceğim.
Kur’an-ı Kerim’den Deliller
Battığı zaman yıldıza andolsun ki, arkadaşınız (Muhammed haktan) sapmadı ve azmadı. O, nefis arzusu ile konuşmaz.2 Bu ve benzeri ayet-i kerimeler Peygamber’in masumiyetini ve netice olarak Sünnet’inin bağlayıcılığını ifade ediyorlar. Sünnet’i inkâr edenler/önemsizleştirenler ise bu ve benzeri ayetlerdeki maksadın sadece Peygamber’in tebliğ ettiği Kur’an olduğunu iddia ediyorlar. “Peygamber size ne verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa ondan sakının.”3 ayetinin açıklamasını yapan meşhur bir zat, elindeki Kur’an’ı göstererek ve seyircinin gözüne sokarcasına defalarca ‘Peygamber’in getirdiği sadece budur, başka bir şey yok…’ diyordu ve hiddetine zor hükmediyordu. Bu meşhur Hocayı izlerken içimden şu geçti: “Acaba birisi bize ‘Mustafa ve Abdülaziz’in derslerini dinleyin’ dese ve biz de ‘Sadece Mustafa’nın derslerini dinleriz, Abdülaziz sadece Mustafa’nın öğretilerini bize ulaştırır’ desek doğru olur mu?”
Evet, eğer Sünnet’in anayasal özelliği/yönü ile ilgili sabit bir önyargı ile olaylara yaklaşmazsak konu son derece nettir. Zira Kur’an- Kerim, Müslümanlara, Allah’a itaatle beraber, Resul’e itaati de zorunlu kılmaktadır. Allah’a itaatten kasıt Kur’an-ı Kerim’e itaat iken Resul’e itaati de “yalnızca Kur’an’a itaat” olarak anlamak ciddi bir tutarsızlıktır. Aşağıdaki ayet-i kerimeler bu gerçeği apaçık bir şekilde haykırmaktadır:
“Ey inananlar, Allah’a itaat edin ve Resul’e de itaat edin.”4
“Resul’e itaat eden (neticede) Allah’a itaat etmiş olur.”5
“Eğer O’na itaat ederseniz, doğru yolu bulursunuz.”6
“Ve O’na uyun ki doğru yolu bulasınız.”7
“De ki: Eğer siz Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.”8
“Peygamber size ne verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa ondan sakının.”9
“Ey inananlar! Sizi hayat verecek şeylere çağırdıkları zaman Allah›ın ve Resulü’nün çağrısına koşun!”10
“O’nun emrine aykırı davrananlar, kendilerine bir belânın çarpmasından yahut onlara acı bir azabın uğramasından sakınsınlar.”11
“Eğer herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, -Allah’a ve âhiret gününe inanıyorsanız- onu Allah’a ve Resulüne götürün.”12
Burada Allah’a götürmek Kur’an, Resul’e götürmek ise sünnettir. Yüce Allah, Peygamber’in hükmünü kabul edip etmemede, hiçbir mümine seçme hakkı vermemiştir:
“Allah ve resulü, bir işte hüküm verdiği zaman, artık inanmış bir erkek ve kadının, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah’a ve resulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.”13
“Hayır, Rabbin hakkı için onlar aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da senin verdiğin hükme karşı içlerinde bir burukluk duymadan tam anlamıyla teslim olmadıkça inanmış olmazlar.”14
“Allah’a ve Resul’e inandık ve itaat ettik, diyorlar. Sonra onlardan bir grup, bunun ardından dönüyor. Bunlar inanmış değillerdir. Onlar aralarında hükmetmesi için Allah’a ve Resulü’ne çağrıldıkları zaman hemen onlardan bir grup yüz çevirir… Aralarında hükmetmesi için Allah›a ve Resulüne çağrıldıkları zaman inananların sözü ancak, ‘İşittik ve itaat ettik’ demeleridir. İşte umduklarına erenler bunlardır.”15
“Andolsun Allah’ın elçisinde sizin için Allah’ı ve âhireti arzu eden ve Allah’ı çok anan kimseler için (uyulacak) en güzel bir örnek vardır.”16
Sünnet’ten Deliller
“Diretenler dışında ümmetimin hepsi cennete girecektir.” Kendisine, “Direten kimdir ey Allah’ın Resulü?” denilince O (s.a.v), “Kim bana itaat ederse cennete gider. Bana isyan eden ise diretmiş olur” buyurdular.17
Irbad b. Sariye dedi ki: “(Bir gün) Resulüllah (s.a.v) bizlere öyle bir vaaz etti ki onun tesirinden kalpler korkup titredi, gözler yaşardı. Bunun üzerine biz, ‘Ey Allah’ın Resulü! Sanki bu, veda eden kimsenin (son) nasihati gibiydi! Bize biraz daha tavsiyelerde bulun!’ deyince şöyle buyurdular: ‘Size Allah’tan korkmanızı, yöneticiniz bir köle bile olsa onu dinleyip, itaat etmenizi tavsiye ediyorum. Sizden (biraz uzun süre) yaşayacak olanlar birçok ihtilaflar görecektir. Dikkat edin! Benim sünnetime ve doğru yolu gösteren Raşid Halifelerin sünnetlerine sımsıkı sarılın. Dikkat edin! Sonradan ortaya çıkan (bid’at) işlerden sakının! Çünkü her bid’at dalalettir.”18
“Dikkat edin! Bana kitap ve onunla birlikte bir benzeri daha verildi. Dikkat edin! Bana Kur’an ve bir benzeri verildi. Dikkatli olun! Karnı tok bir adamın koltuğuna yaslanarak şöyle söylemesi yakındır: Siz Kur’an’a sarılın. Onda helâl bulduğunuzu helâl, haram bulduğunuzu da haram kılın.”19 Tirmizî ise bu hadisi şu lafızlarla rivayet etmektedir: “Dikkatli olun! Koltuğuna yaslanmış bir adama benden bir hadis ulaştığında belki de o şöyle söyleyecektir: ‘Aramızda Allah’ın kitabı var. Onda helâl bulduğumuzu helâl, haram bulduğumuzu da haram sayarız.’ Oysa Resulüllah’ın haram kıldığı da tıpkı Allah’ın haram kıldığı gibidir.”20
Peygamber (sav) Muaz’ı Yemen’e gönderirken ona, “Sana herhangi bir dava getirildiğinde ne ile hükmedersin?” diye sordu. O, “Allah’ın kitabındakilerle hükmederim” dedi. Nebi (s.a.v), “Eğer Allah’ın kitabında yoksa?” diye sordu. O, “O zaman Resulüllah’ın sünnetiyle” dedi. Nebi (s.a.v), “Resulüllah’ın sünnetinde de yoksa?” diye sorunca o “Kendi görüşümle içtihat ederim” diye cevap verdi. Muaz diyor ki: “Bunun üzerine Allah Resulü göğsüme vurdu ve şöyle buyurdu: “Elçisini, Resulüllah’ın hoşnut olduğu şeye muvaffak kılan Allah’a hamd olsun.’21
Kaynaklar
1. Nahl, 16/44.
2. Necm, 1–3
3. Haşr, 59/7.
4. Nisa, 4/59.
5. Nisa, 4/80.
6. Nur, 24/54.
7. A’raf, 7/158.
8. Âl-i İmran, 3/31.
9. Haşr, 59/7.
10. Enfâl, 8/24.
11. Nûr, 24/63.
12. Nisa, 4/59.
13. Ahzâb, 33/36.
14. Nisa, 4/65.
15. Nûr, 24/47-48.
16. Ahzâb, 33/21.
17. Buharî, İ’tisam 2.
18. Müsned, IV. 126-127; Ebû Davud, Sünne5; İbnHıbban, (el-İhsan, I. 179 H. No: 5); Tirmizî, İlim 16.
19. Müsned, IV. 130-131; Ebû Davud, Sünne6, No: 4604.
20. Timizi, İlim 10, No: 2664.
21. Müsned, I. 37, V. 230, 242; Ebû Davud, Akdıyye 11;
Tirmizî, Ahkâm 3, Darimî, Mukaddime 20; Beyhaki, Sünen, X. 114.

Maruf Çelik

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?